Sükut ikrardan gelir.
Ya konuya vakıf değiller.
Ya da ellerinden bir şey gelmiyor…
Sözünü ettiğimiz;
‘Alternatif turizm’
…
Aman bre…
Aman dostlar…
Etmeyin, eylemeyin.
Turizmin, Antalya’nın ekmek kapısı olduğunu bilenler.
Yıllarca para kazananlar.
Ha gayret…
I...Ih.
Tık yok.
Ya da, bir şeyler yaptılar da, biz sağır, kör olduk..
Veya çığırtılara iletişimciler ilgisiz kaldı.
Seslerini o nedenle duyuramadılar.
….
Velhasıl kelam…
Bir tersliktir gidiyor.
‘Turizmle, yıla yayılması’ hala lafta.
Gerçekleşmesini arzulayan, yazıp, çizenlerin eli böğründe kaldı.
‘Küçük olsun, benim olsun. Hep bana, hep bana’
Böyle olunca;
Her kesimin pay alıp, turizmin içinde olmasının önü kesildi, seyirci yapıldı.
…
Alternatif turizm’de akla ilk gelen;
Likya Yolu yürüyüşü…
‘İlgi’ diyenlerin dilinde tüy bitti…
‘Biz çaldık, biz oynadık’ oldu…
Ta ki, üç yabancı genç turistin Kemer’in Göynük kesiminde kaybolmasına dek…
Alışkanlığımızdır;
İlla bir sıkıntıya düşülecek.
Telef olunacak ki, bir ses, bir seda gelsin…
….
Bil cümle yetkililerimiz,
Yaldızlı, yıldızlı, otellerin işletmecileri…
Sözümüz size.
Turizminin 365 güne yayılması için zaman zaman kısık sesli dilek ve temenni dışında ne yapıldı?
Artısına artı eklemek yerine, olanla yetinme kolaycılığı dışında.
‘Varken yiyelim. Varken harcayalım’ hesabı...
Ey dostlar…
Elde kalan.
Bitmediyse de, az kaldı.
Olan da bağışıklık kazandırdı, usandırdı.
‘Deniz, kum, güneş...Ye, iç, yat’ oldu.
Farklı, alternatif beklentiler arttı.
Böyle devam ederse;
Sonu nereye varacak?
Turist bitip, onca tesis, narenciye deposu mu olacak?
…..
Alternatif turizmin daniskası;
Likya Yolu yürüyüşü.
Her geçen yıl artan yabancı ilgisine ülkemiz insanı da katıldı.
‘Ölü sezon’ denilen ilk ve sonbahar aylarında yürünen.
Likya Yolu’nu ilk keşfedenler de (1933) kullananlar da, sefası kadar, çilesini çekenler de yabancı turistler oldu.
Etmeyin, eylemeyin…
Mini minnacık bir hamle, küçük bir fırça darbesi çok şey kazandıracak…
Doğaseverlerin ilgisi katlanarak, artacak.
Esnafı, butik oteli, pansiyonu…
Bil cümle, o yol güzergahındaki insan turizmden nemalanacak…
Neyin kötüsü…
…
İlgililerin ilgisizliği, artan turist sayısıyla sorunları da büyütüyor.
Antalya’dan başlayıp, Fethiye’de sonlanan, 500 kilometreyi aşkın yol güzergahında uyduruk, kıytırık işaretlemelerin yeri kolaylıkla değiştiriliyor.
Kızlı, erkekli, çoluklu, çocuklu, yaşlısı, genci.
Yaşadıkları güzelliklerden, ağızları kulaklarında.
Endemik bitkiler, ören yerler, Akdeniz’in panoramik görünümü, iç içe geçmiş tarihi yerleri anlatırken…
Yaşanan sıkıntılara gelince, yüzlerinin şekli değişip, gerginleşiyor…
İşaretlerin yetersizliği ve yerlerinin kasıtlı değiştirilmesi öncelikli sorunları.
Dünyada ilk 10 içerisinde gösterilen, en keyifli yürüyüşlü, önemli bir turizm destinasyonu neden dikkate, ilgiye ve gerekli düzenlemeye değer bulunmaz?
….
Ve neden, bölge sorunlarının çözümünde ellerini taşın altına koyma sorumluluğunu, işin uzmanı akademisyenler duyumsamaz…
Birilerinin çağırısını bekler algısı yaratılır.
Halk deyimiyle, ‘De hadi’ denmesi beklenir…
Anlamak mümkün değil.
Gerekli düzenlemelerle ilgili nelerin yapılması gerektiğini, geç de olsa Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Çevik gazetemize anlattı.
Dikkate alınır mı?
‘’Likya Yoluna elektronik kılavuz sistemi ve günlük yürüyüş sınırlarına yapılacak ara istasyon donatısı...’’özeti bu yapılacakların.
İnşallah.
Yok, eğer;
Turisti, yaldızlı, yıldızlı otellerde ağırlayıp, rehberlerin emir komutasında ve belirlenen belli noktalarda gezdirilmesi, ‘her şey dahil’le yedirip, içirilmesi…
Deniz, kum ve güneş…
Yeterliyse turizm için.
E, gayrı ne diyelim?
Ne mutlu size…
Değerlere değer katmayıp, doğanın ve geçmişin armağanı tarihi ve ören yerlerle yetinilecekse.
Buyurun…
Yola devam.
Ama, ne zaman, ne kadar ve nereye kadar?
…
Üç turisti kurtarmak için iki üç gün boyunca helikopter kaldırılması, Akut’undan, jandarmasına, ambulansından doktoruna..
Harcanan para, kaybedilen iş gücü, yaşanan ve yaşatılan stres çok mu daha iyi?
Yorumlar
Kalan Karakter: