Cumhurbaşkanı Erdoğan, Manavgat’ta düzenlenen Milli Eğitim Şurası’na katılmak için Antalya’ya geldi. Açılış konuşmasını yapan Erdoğan, eğitim ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Manavgat’ta bulunan Lykia World & Links Golf Otel’de düzenlenen 19’uncu Milli Eğitim Şurası Genel Kurul Toplantısı’na katılmak üzere dün sabah saatlerinde Antalya’ya geldi. Erdoğan’ı havaalanında partililer ve çok sayıda vatandaş karşıladı. Kendisini bekleyen vatandaşların yanına gelerek onları selamlayan Erdoğan, daha sonra geniş güvenlik önlemleri altında şuranın yapılacağı otele doğru yola çıktı. Genel kurulun açılış konuşmasını yapan Erdoğan, konuşmasının neredeyse tamamını eğitim sistemine ayırdı. Sistemdeki sorunları gidermek için sürekli çalıştıklarını ifade eden Erdoğan, 2015’de Türkiye’de yapılacak G-20 zirvesine de değindi. Zirvenin büyük bir kısmının Antalya’da yapılacağını belirten Erdoğan, Antalya’nın dünya çapında önemli bir yer edineceğinin altını çizdi.
5 GÜN SÜRECEK
Dün başlayan 19’uncu Milli Eğitim Şurası Genel Kurul Toplantısı, 6 Aralık Cumartesi günü sona erecek. Yaptığı konuşmada, genel kurulun önemli başlıklara değineceğini belirten Erdoğan, Milli Eğitim’in kalbinin Antalya’da atacağını söyledi. Her aileyi yakından ilgilendiren problemlerin konuşulacağını ifade eden Erdoğan; “Konu başlıklarında bugüne kadar hazırlıklar yapıldı, nihai istişareler yapılacak. Oldukça önemli, isabetli hayırlı kararlar alınacak. Şura için seçilen 4 gündem maddesi var. Bu maddelerin isabetli olduğuna inanıyorum. Bir tanesi öğretim programları ve haftalık ders çizelgesi başlığı altında eğitimin muhtevası istişare edilecek. Eğitimin kalitesinin arttırılması için kararlar alınacak. Çünkü bu 12 yıllık Başbakanlık döneminde önümüze çıkan, bizler için önem arz eden, bu muhtevayı daha nasıl zenginleştirebiliriz, nasıl güçlendirebiliriz, güçlü nesilleri böyle bir muhteva ile nasıl yetiştirebiliriz. Bunun üzerinde çok konuşuldu. Çok tartışıldı. Artık bu şura bu işin finali olur. Muhteva sürekli güncellenecektir. Burada noktalayamayız. Mümkün değil. Gelecekte bu şuralar ile güncellemeler yapılmaya devam edecektir” dedi. En önemli maddenin öğretmen ve yöneticilerin niteliği maddesi olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu: “Bu konu başlığı bana göre en önemli konu başlıklarından birisidir. Bu çünkü istediğiniz kadar müfredatı kaliteli yapın, güçlü yapın, eğer nitelikli öğretmeniniz olmadıktan sonra buradan netice almanız mümkün değil. Bizler öğretmenlerimizin aslında eseriyiz. Onlarla var bizler olduk. Onlar bizi hamdolsun bugünlere taşıdılar. Biz onların adeta toprağa attıkları tohumlarız. Bizi attıkları o yerde bırakmadılar Oradan yetiştik ve hamdolsun bugünlere geldik.”
‘İHMALLER VARDI’
Eğitimde 100 yılların getirmiş olduğu ihmalleri telafi etmeye çalıştıklarını ifade eden Erdoğan, göreve geldikleri 2002 yılından bu yana yaptıkları çalışmaları rakam vererek açıkladı. Hükümeti devraldıklarından bu yana ciddi duraklama dönemlerinden de geçtiklerini belirten Erdoğan, “2002 yılında Türkiye'deki toplam derslik sayısı 346 bin idi. Bu 346 bin dersliğin tamamı Cumhuriyet döneminde yapılmış değildi, Osmanlı döneminden Cumhuriyet dönemine intikal edenler vardı. Osmanlı dönemi artı 79 yıllık Cumhuriyet dönemi 346 bin ama bizim hükümette olduğumuz dönemde Türkiye'ye kazandırdığımız derslik sayısı 235 bin. Biz 12 yılda 79 yılda yapılanın üçte ikisinden daha fazla derslik inşa ettik ama ihtiyaç karşılanmış değil. Ben 76 öğrenci ile okuduğum sınıfımı hatırlıyorum ki bizimki iyiymiş 100'ü aşkın öğrencinin okuduğu sınıflar vardı. Sınıflarda azami öğrenci sayısı 30 olacak hedefimiz hatta bunun altına düşeceğiz. Bazı yerlerde hala yakalayamadık. Geneli itibarıyla 30 ve altındayız daha iyi olacak buna inanıyorum. Eğer duraklama dönem dediğimiz dönemlerde derslik seferberliği olsaydı, kalabalık sınıf derdimiz olmayacaktı. Mesele sadece mevcutlar değildi. Okul sayısı, öğretmen sayısı, yurt pansiyon kütüphane sayısı yeterli değildi. 2002 yılında bile okullar sınıflar bilgisayarla tanışmamıştı sadece birkaç rakam vereceğim bu bir şura ve rakamlarla konuşmak lazım” şeklinde konuştu.
BÜTÇENİN YARISI EĞİTİME
Laboratuvar ve bilgisayar ağını okullarda giderek yaygınlaştırdıklarını söyleyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “12 yıl önce Türkiye'de 11 bin ana okulu vardı 12 yılda biz 15 bin yeni ana okulu açtık, çok açık net ortada, üniversite sayısı 76 idi ve biz ona 99 yeni üniversite ilave ettik 175 oldu, ilk ve orta öğretimde 79 yılda yapılan yurt ve pansiyon sayısı 1450, geçtiğimiz 12 yılda bunun üzerine biz 1162 adet ilk ve orta öğretim pansiyonu açtık. Türkiye genelinde 19 bin laboratuvar vardı 12 yılda buna 15 bin laboratuvar ilave ettik. Kütüphane 12 bin adetti, 12 yılda 5 bin ilave ettik. Okullarda tek tük bilgisayar vardı. 12 yılda 1 milyon civarında bilgisayar gönderdik. FATİH projesi kapsamında 3657 etkileşimli tahta, çok fonksiyonlu kamera ve yazıcı kazandırdık. Tablet bilgisayar sayısı 737 bin rakamına ulaştı. Buna ilave 10 milyon tablet hazırlığı yapılıyor. Öğretmen sayısı rakamların geçmişle kıyası mümkün değil, şu anda 852 bin öğretmen var. Bunların 459 bini geçtiğimiz 12 yıl içinde göreve başladı. Söylemek istediğim şudur 12 yıl önce hükümet görevinin devraldığımızda eğitim alanında önümüzde çok ciddi bir ihmal tablosu vardı. Milli bütçemin yarısını eğitime tahsis ettik, kadroların yarısını eğitime tahsis ettik. Eğitim, sağlık, adalet, emniyet önemliydi 12 yıllık süreçte eğitimin alt yapısına ilişkin köklü reformlar yaptık. Yılların ihmalini gidermek için muhtevada, ölçme değerlendirmede gerçekten eğitim öğretim camiasında ayrı bir ayrı branş olarak öğrencilerimize veriliyor, eğitimde reform yapmanın ne kadar zor olduğunu sizler de görüyorsunuz.”
‘HUZUR ORTAMI YARATACAĞIZ’
Uyuşturucunun okullar açısından oldukça ciddi bir problem olduğunu belirten Erdoğan, öğrenciler için huzur ve güven yaratmak gerektiğini söyledi. Türkiye genelinde 31 milyon öğrencinin eğitim gördüğünü söyleyen Erdoğan, “Uyuşturucunun okullardan uzak tutulması gerekir. Bu şurada tatmin edici, rahatlatıcı kararlar alınacak. Şu anda 31 milyon öğrenci eğitim görüyor. Bunu hatta ben eğitim-öğretim diye ifade edeyim. Eğim olmayan öğretim eksiktir. Öğretim olmadan eğitim olmaz. Birbirini tamamlayan iki kavram. Bu rakam gerçekten önemli bir rakam. Öğrencilerin rahat huzurlu olacağı kendini güvende hissedeceği bir eğitim öğretim sisteminin inşa edilmesi önem arz eder. Öğretmenlerin de velilerin de öğrencilerin de öğretim camiası içinde artık yerleşik yapı içinde öngörülebilir sitemle huzur ve güven ortamına kavuşması gerekir. Eğitim öğretim hayat boyunca devam eden yaşayan canlı bir sistemdir Değişim eğitim öğretimin özünde vardır. İhtiyaçlar yenilendikçe eğitim öğretimin değişmesi son derece tabidir" dedi.
‘DERSHANELER KABUL EDİLEMEZ’
Dershanelerin eğitimin ruhuna ters, kabul edilemez yapılar olduğunu söyleyen Erdoğan, bu yapıların öğretmenlere saygısızlık olduğunu da belirtti. Üniversite gibi önemli sınavların dershanelerin müfredatına göre yapıldığını ve maddi durumu yerinde olmayan yoksul ailelerin çocuklarını dershaneye gönderemedikleri için sıkıntı yaşadığının altınız çizen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “Dershane gibi eğitimin özüne, ruhuna, gayesine ters bir meseleye neşter attık, saldırılara maruz kaldık. Dershaneleri kaldırarak öğrenci, öğretmen lehine veliler lehine adım atmak istiyorsunuz; karşınıza ihanet şebekeleri çıkıyor. Dershaneleri öğretmenlere saygısızlık olarak gördüm. 'Öğretmenin verdiği ders bana yeterli değil, ben ayrıca akşam ya da hafta sonu para verip ders alacağım' düşüncesi kabul edilebilir değil. Önemli klişeler var o dönemde testler dershane müfredatına göre hazırlanıyordu okula göre değil. Çocuklar buna göre üniversite imtihanlarına giriyordu, biz o çarka girince oyun bozuldu. Eğitimin önündeki bütün maddi engelleri kaldırmanın mücadelesini veriyoruz, yoksulluğu eğitim önünde engel olmaktan çıkarmaya çalışıyoruz. Öte yandan yoksul köylü çocuğunu dershaneye göndermek için traktörünü satarak izah edilemez bir zulme katlanmak zorunda kalıyor. Anne kolundaki bileziğini satıyor çocuğu için. Biz bunlarla karşı karşıya kaldık, anneler önümüzü kesti, bunu söyledi. Okullar varsa dershaneler niye var dediler. Biz bu zulmü ortadan kaldırmak isteyince karşınıza kendi kirli tezgahını korumak isteyen ihanet şebekeleri ortaya çıkıyor. Bir grup, dershaneler uğruna ülkeyi yangın yerine çevirmekten kaçınmayacaklarını gösterdiler. Oradan ihanet sistemlerine para, adam devşiriyorlardı. Biz bu kirli çarka çomak sokunca en ağır ithamlarla, iftiralara darbe girişimlerine maruz kaldık. O tezgahını koruyacak garibanın karını emecek, siz bu zulme karşı çıkınca da iftiralara maruz kalacaksınız. Biz buna boyun eğmedik, hatta son dönemde çok açık söyledim, bundan böyle Milli Eğitim Bakanlığımız hafta sonunda isteyen öğrencilere okullarda ücretsiz olarak takviye kursları verecek dedik. Bunun belli yerlerde uygulaması başladı. Hangi öğrenci ders almak istiyorsa hafta sonu bu okullarda kurs ücretsiz olarak alacak, devlet milletin hizmetinde olacak. Yoksulun sırtından geçinen bu şebekeye karşı kararlı şekilde mücadeleye devam edeceğiz. Bu dershane sorunu 2015 Eylül yılında bitiyor.”
‘KÜLTÜRÜMÜZE YABANCILAŞIYORUZ’
İçinde bulunduğumuz eğitim sisteminin öğrencileri kendi kültürlerine yabancılaştırdığını ifade eden Erdoğan, eğitimdeki tüm yasakları kaldırmak istediklerini söyledi. Başörtü, katsayı, belirli dillerdeki yasaklar, belirli derslerdeki kısıtlamalar gibi pek çok yasağı kaldırdıklarını sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı, “Kur'an-ı Kerimi, Siyer-i Nebi'yi öğrenmelerinde engeller vardı. Onu da kaldırdık, bunu yaparken de dirençle karşılaştık. Attığımız her adımda önümüze engeller çıkardılar. Milletimizin de desteğiyle bu engelleri aştık. Bu bütün bu dirençleri geride bıraktık, eğitimi özgürlükle buluşturduk, seçme hakkıyla buluşturduk. Eğitimin insan formatlama aracı olarak kullanılmasına tahammülümüz olmaz. Öğrencileri at yarışındaymış gibi yarıştıran sisteme de tahammülümüz olamaz. Eğitimi sınav kazanma amacından çıkarıp öğrencilerin kendilerini geliştireceği sisteme kovuşturmak zorundayız. Sınav için değil bilgi edinebilmek için eğitim, sınıf geçmek kariyer yapabilmek için değil, bilgiye ve hikmete ulaşabilmek için eğitim öğretim amacımız” dedi. Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Okullar dünyanın neresinde olursa olsun kendi dilinden toplumundan kültür ve medeniyetinden utanan uzaklaşan bireyler yetiştiriyorsa talim ve terbiyede ciddi arıza var demektir Einstein kimdir deseniz her gencin söyleyecek bir ya da birçok cümlesi vardır .İbn-i Sina kimdir deseniz çoğunun bu ismi duymadığını görüyorsunuz. Yabancı pop şarkıcılarını ezbere sayan gençler. Dede Efendi'yi, Itri'yi, Neşet Ertaş'ı hakir gören gençler var. Konuşurken İngilizce, Franszıca aksanıyla Türkçe konuşan, atasının kelimelerinden kullanmakta mahcubiyet duyan gençlerimiz var. Bu gençleri hiç bir şekilde suçlayamayız. 200 yıldır eğitimin formatlama aracına dönüştüğü sistem kendisine yabancı gençler yetiştiriyor, ama kimse buna cesaret edip sorgulayamıyor. Öğrencilerimize eziklik kompleks değil, öz güven aşılayan bir müfredatı eğitim sistemimize kazandırmamız gerekiyor. Öğrencilerim elbette Einstein'ı öğrenecek ama İbn-i Sina'yı da öğrenmeli Beethoven'i öğrendiği kadar Itri'yi, Dede Efendi'yi de bilmeli. Kendi dillerini, ecdadın kelimelerini yazısını sanatını da kompleks hissetmeden öğrenebilmeli."
IRKÇILIK VURGUSU
Konuşmasında akademisyen-yazar Nuri Topçu’nun "İnsan bir dereceye kadar öğrendiklerinin esiridir, iyiyi bilen iyi olmak ister, fenayı bilen fena olmaya heveslenir" sözlerini hatırlatan Erdoğan, ırkçılığın bir hastalık olduğunu belirterek, “Evet eğitim bir yönden de öğrencilere iyi olanı öğretmektir bizim gençlerimizi ırkçılık hastalığından, ayrımcılıktan, horlamaktan, nefret suçlarından uzak tutacak olan eğitim öğretimdir, demokrasiyi, milli iradeyi, başkalarının kültürüne milli değerine saygıyı öğretecek olan eğitim öğretimdir. Bunları müfredata koymak tek başına yeterli değildir, ırkçılığı en başta sınıfta öğretmenlerin yenmesi gerekir ayrımcılığı horlamayı sınıfta öğretmenin önlemesi gerekir, açık konuşuyorum bizim bu nokta da sıkıntılarımız var bu sıkıntıları ana okulundan. başlayarak gençlerimize hayat tarzı olarak sunarak aşacağız” şeklinde konuştu.
‘DEMOKRASİYİ BAŞARAMADIK’
Türkiye’de 1950’li yıllardan bu yana demokrasi mücadelesi verildiğinin altını çizen Erdoğan, demokrasinin hala yerleşmediğini söyledi. 1960 darbe zihniyetini taşıyan insanların halen var olduğunu belirten Erdoğan, “64 yıldır milli iradenin tecellisi için mücadele veriliyor. Bu konuda bazılarının hala sınıfta kaldığını üzülerek müşahede ediyoruz. 2014 yılındayız, 1960 şartlarına göre, darbe atmosferine göre hareket eden o zihniyeti taşıyan aktörler olduğunu görüyoruz halen. Kendini herkesten akıllı zanneden, kendisi dışında herkesin yaşam tarzını düşüncelerini tahkir eden aşağılayan kişi, insanı bir tavır içinde değildir. Kendisini milletten farklı ve milletin üzerinde gören kişi ve kurumlar da insani ve demokratik bir tavır içinde değildir. Milli irade seçim sandığında belirlenir mecliste tecelli eder. 21. Yüzyıl’dayız ama ne acıdır ki şu kuralı hatırlatmak zorunda kalıyorum. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Egemenlik bürokrasinin, yargı bürokrasisinin, askeri bürokrasinin, Anayasa Mahkemesi'nin de değildir; egemenlik milletindir. Hiç kimse hiç bir kurumu kendisini milletin üzerinde milletin meclisinin üzerinde özellikle siyaset kurumun üzerinde görmemelidir. Kimse şahsi hırslarının peşine düşerek millete millet meclisine ve siyasete istikamet çizemez tehdit ihtiva eden kelimeler kullanamaz. Darbe ortamında hiç değiliz, siyasete hiza vermeye kimse yeltenemez. Türkiye'nin kitap yüklenmiş kuru bilgi yüklenmiş kuru zihinlere değil; milli iradeyi içselleştirmiş bireylere, böyle yönetici ve yüksek yargıçlara ihtiyaç var. Peyami Safa'nın dediği gibi 'bizim kitap yüklü merkeplere değil, kitabın içindeki bilgileri sindiren insanlara ihtiyaç var'. Bilgisi olan değil bilgiyle birlikte hikmeti de olan idarecilere Türkiye'nin daha fazla sayıda ihtiyacı var. Hikmet başka bir şey, alim olabilirsin ama arif olamazsın aslolan arif ve alim olmandır. İlim noktasında okumak çözmüyor anlamak önemli eğitim öğretimden biz aynı zamanda bu hikmeti bekliyoruz öğrencileri geri götüren değil yeni ufuklara götüren eğitim sistemi inşallah buradan çıkacaktır” dedi.
HABER: DOĞUŞ YOLCU
FOTOĞRAFLAR: ERSİN AYDIN
Yorumlar
Kalan Karakter: