. İslamcı teröristlerin ‘düşünce özgürlüğü’nün düşmanı olduğu zaten biliniyordu. Katliamın nedeni, demek ki son derece basitti: “Yobaz İslami zihniyetin kaleme kurşunla yanıt verme yönteminin sıradan bir örneği.”
Anaakım (mainstream) medya, bu iddiayı desteklemek için elinden geleni yaptı ve tüm Avrupa’da, hatta tüm dünyada, ‘islamofobia’ denilen o büyük korkuyu besledi.
Benim de yüreğimi acıtan Paris baskınında olup biten bu muydu gerçekten? Haydi birlikte yapbozun birkaç parçasını birleştirip ‘gerçeği’ bulmaya çalışalım…
* * * * *
Çok geriye gitmeye gerek yok; sadece son birkaç ayda yaşananlara bakalım.
Tarih 13 Kasım 2014… İsrail’in Doğu Kudüs’te 200 konutluk yeni yerleşim yeri inşa etme kararına, Fransa Dışişleri Bakanlığı, sert tepki gösterdi.
2 Aralık 2014… Fransa Meclisi, Filistin Devleti’ni tanıma kararı aldı. Filistin’in tanınması kararı, ilk olarak İsveç’te alınmış; ardından, Avrupa genelinde, Filistin’i tanıma eğilimi artmıştı. İrlanda ve İngiltere parlamentoları, bu yönde, bağlayıcı olmayan kararlar almışlar; İspanya’da parlamento, hükümetin Filistin’i tanımasına yönelik tavsiye kararı almış; Hollanda’da da, iktidar ortağı İşçi Partisi, Filistin devletinin tanınması konusunun mecliste tartışılmasını istemişti.
18 Aralık 2014… Filistin yönetimi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne, İsrail’in 1967 öncesi sınırlarına çekilmesi ve başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını isteyen bir tasarı sundu. Tasarı reddedildi. ‘Evet’ oyu veren 8 ülkeden biri Fransa’ydı. İsrail, Fransa’nın tavrını, “büyük bir hata” olarak nitelendirdi.
31 Aralık 2014… Filistin Lideri Mahmud Abbas, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne ülkedeki savaş suçlarını inceleme yetkisi veren Roma Statüsü de dahil, 20 uluslararası anlaşmaya imza attı. ABD, duruma “şiddetle karşı çıktığını” açıkladı; İsrail Başbakanı Netenyahu, “Dünyanın en ahlaklı ordusuna sahip İsrail, buna gereken cevabı verecektir” diyerek açıkça tehdit etti.
7 Ocak 2015… Paris’te Charlie Hebdo dergisi baskınında, 12 kişi öldürüldü. Zanlılardan biri teslim oldu; ikisi, takip edilerek ölü ele geçirildiler. Onlara destek olmak için bir Yahudi marketine saldıran silahlı terörist de çatışmada öldürüldü.
Bu arada, Yahudi marketine saldırı düzenlenince, İsrail polisi SWAT timi, Fransız meslektaşlarına yardıma koştu. İsrail Başbakanı Netenyahu, gizli servis MOSSAD’ın da, Fransızlara yardım ettiğini açıkladı. İnsanın aklına, “bunlar orada hazır mı bekliyorlardı” sorusu geliyor doğrusu.
İşte bu noktada, kafaların biraz karışması son derece doğal. Öyle ya, İsrail’in El Kaide’ye ve Suriye’deki IŞİD militanlarına verdiği destek biliniyor. Yaralı bir El Kaide militanını hastanede ziyaret ederek elini sıkan ve geçmiş olsun dileklerini ileten Başbakan Netenyahu da, bu desteği inkar etmiyor. Her iki terör örgütüyle de sıkı-fıkı ilişkileri bulunan İsrail’in, Paris saldırısını gerçekleştiren teröristlerle bir bağlantısı olduğu düşünülebilir mi? “Teröristlerle pazarlık sürüyor” diye açıklama yapılmasının hemen ardından, zanlıların, MOSSAD ve İsrail polisinin de yardımıyla öldürülmesinin, “aman konuşmasınlar” biçiminde bir gerekçesi olabilir mi? Teslim olan terörist de, yakın zamanda bir “kazaya kurban gidebilir” mi?
* * * * *
Egemen güçlerin tam kontrolündeki medyanın satır aralarını okuyarak sorabildiğim birkaç soru bunlar. ‘Gerçeği’ bulmak, elimizin uzanamadığı kaynaklarda daha kapsamlı bir araştırmayı gerektiriyor. Ve bu yolda sorulacak en can alıcı soru, “cui bono?”, Türkçe karşılığıyla “kime yarıyor?” Yanıtın, bütün dünyada artan bir ‘İslam düşmanlığı’nın kurbanı olan Müslümanlar olmadığı kesin. Öyleyse…
Yorumlar
Kalan Karakter: