Akşam yemeğe gidiyoruz. Ben, Cihan, annesi Hanife hanım. Cihan ısmarlayacak. Anne oğul her zaman gittikleri alışveriş merkezinde buluşacağız. Yiyecek satılan stantların oralarda Cihan’a ne yemek istediğini soracağız. Orada pidecisi, bir de İskender dönercisi var. Hangisini isterse orada yiyeceğiz.
Annesi Hanife hanım aradı. “Sizi yemeğe davet ediyoruz. Oğlum maaşından ısmarlayacak” dedi. Mütevazı kadındır Hanife hanım. Ne bir övünme, ne bir kibir. Oysa sadece Cihan’ı yetiştiriş biçimi ile bile ne kadar övünse azdır. Ama bu sefer sesinde gurur var. Ayaklarım yerden kesilir gibi oldu, kalbim hopladı. Bende de bir gururlanma hali! Söyledim de zaten, “Hanife hanım gurur duydum” diye.
* * *
Otizmlidir Cihan. Yaşamı sizden, benden farklı algılar. Hiç ilgilenmediğini düşündüğünüz bir şeyi günler sonra tek bir sözcükle hatırlatır. Şaşırır kalırsınız. Onunla zihinsel engelliler yararına kurulmuş bir dernek çatısı altında tanıştım. Kimseyle konuşmaz, kendisini öptürmez dediler. Ben konuştum da öptüm de. Şimdi kendimizce bir sohbet şeklimiz var. Bazen Pazar günleri ziyaretime gelir, yapılacak bir iş varsa yardım eder, birlikte televizyon izleriz, o evdeki hayvanları seyreder. Akşam yemeği saati gelince benim evin civarında yemek yediğimiz yerlerden hangisine gitmek istediğini sorarım. “Pide de çok güzel” derse ünlü kebapçıya, “Yeni bir yer açılmış” derse sahildeki fast food’cuya gideriz. Oralarda çalışan herkes sever Cihan’ı, ellerini yıkamadan yemeğe oturmayacağını; yemeği biter bitmez yine ellerini yıkayacağını bilirler. Yemeğin de tatlının da en makul fiyatlısını seçtiği için büyük saygı duydukları belki de tek müşterileridir Cihan! Teklif ettiğim bir çok şeyi, “Yok yok pahalı” diye geri çevirir benim oğlum. Bazen çok sevdiğini bildiğim bir tatlıyı ya da dondurmayı ikram edebilmek için dakikalarca dil dökerim, “Maaşımı aldım oğlum” diyerek ikna ederim.
* * *
Bu sefer Cihan maaşını aldı. Aslında birkaç aydır maaşını alıyor. Dünyadaki yüz akı markamız Yenigün Reçelleri’nde çalışıyor. Mahmut Ruhi Alpagot işe aldı, eşi Mine hanım işe alıştırdı. Cihan her sabah servise biniyor, diğer çalışma arkadaşlarıyla birlikte işe gidiyor. Gün boyu kendisine öğretilen işi yapıyor. Mesai bitiminde servisle evine dönüyor. Hanife hanıma, gayet iyi çalıştığını, her şeyin mükemmel olduğunu söylüyorlar. İçini rahatlatıyorlar, kaygılarını gideriyorlar. Her şey mükemmel değildir elbette. Onu anlamakta zorluk çektikleri, kendilerini ifade etmekte zorlandıkları anlar vardır. Ama Cihan’ın bir melek kadar saf ve temiz olduğunu, dünyada hiçbir şeye ve insana bilinçli olarak zarar vermeyeceğini bilecek kadar çok yaşamışlıkları vardır. Ona sağladıkları iş olanağının kendi evlatlarını, torunlarını iyi yetiştirmek için sarf ettikleri çaba kadar kutsal olduğunu bilirler.
* * *
Antalya’da ve Türkiye’de Cihan gibi iyi eğitim almış, yaşama rahatça ayak uydurabilecek, çalışabilecek, eve maaş götürebilecek durumda olan milyonlarca zihinsel engelli gencimiz iş bekliyor. Çalışabileceklerini biliyorlar, çalışıp kazanmanın ne demek olduğunu biliyorlar. Kazandıkları zaman hep tüketen değil, üreten insanlar olarak değer göreceklerinin bir şekilde farkındalar. Hayallerini hep çalışıp annelerine, babalarına bir şeyler satın almak, onlarının takdirini kazanmak süslüyor. Diğer yaşıtları gibi ‘İşe gitmek’ için içleri gidiyor. İş adamları onları çalıştırmamak için ceza ödemeyi göze almasa, ya da onları çalıştırıyormuş gibi gösterip bankamatike para yatırmakla yetinmese yaşamlarının geri kalan her gününde iyi bir şey yapıyor olmanın gururunu yaşayacaklar.
Yorumlar
Kalan Karakter: