Bir de meselesi olmayanlar vardır, düzenin dışına çıkmaya imtina ederek nefes alanlar, eğri gördüğünü düzeltmek için parmağını dahi kıpırdatmayanlar. Kibre dalıp da kalp kıranlar, kimseye muhtaç olmam derken yolu gaflete çıkanlar; işte onlar da ihanete bir adım yaşarlar daima.
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın derken, bir bakarsınız yılanla dost olmuş giderler. Onlara dokunmayacak ya…
Bir şeyi mesele edenlere kimi kızarlar, kimi görmezden gelir ya da suçlar meselesi olmayanlar.
Acaba niçin?
Bir şeyi kendisine mesele edinmiş olan kimse, sadece kendisine mesele edinecek bir şey bulduğu için. Başka bir nedenden ötürü değil, sadece hayatta kendisine mahsus bir meselesi olduğu için. Çünkü mesele sahibi olmak, dava ve iddia sahibi olmakla eşdeğerdir.
Bir şeyi mesele eden kişi, o şeyi soru konusu kılar. Bir şeyi sormak haliyle cevap talep etmektir. Cevap talep eden talip, sorusunun cevabını arayan, cevabı aranmaya değer bir sorusu olan, kısacası cevabını bulmak için yola düşendir. Soru sormak ya da cevap istemek aramak ise şayet, o halde soran da arayandır.
Ve bulanlar, daima arayanlardır…
Bir şeyi mesele edinen kişi o şeyin cevabını aradığı için, sadece kendisine dert edinmekle kalmaz, başkalarına da mesele çıkarmış olur.
İşte asıl mesele de oradadır. Dertsizler yanlışı dert edineni kendilerine dert ediniverirler.
Kendilerince onlara acır, kızar en nihayetinde ve genellikle saygı durağında dururlar.
Esasen, acımanın nedeni gaflet, kızmanın ihanet ve saygının sebebi ise mahrumiyettir. Bir şeyleri mesele edinenler gafletin, mahrumiyetin; mesele çıkaranlar ise ihanetin açığa çıkmasına sebep olurlar…
Sözün özü, meselesi olmayanlar herşey olabilirler lakinadam olamazlar. Adam olmak, mesele sahibi olmak demektir çünkü!
Ya sen talip; o uçsuz bucaksız deryaya dalıp mesele çıkaranlardan mısın? Yoksa hala yola çıkmayanlardan mı?
Mesele sahibi olanlardan olmak ve olanlarla hemhal olmak ümidi ile…
Yorumlar
Kalan Karakter: