Bel ağrıları hakkında bilgi veren Opr. Dr. Özsüer, bel ağrılarının genellikle 20-40 yaşlarında başladığını ve 45-60 yaşlarında ağrının daha sık yaşandığını ifade etti. “Doğuştan veya sonradan olma, yapısal vücut bozuklukları, sinir, kas, kemik, kıkırdak ve bağ dokularımızda bir takım anomaliler, gelişme dönemlerinde yanlış eğitimle kazanılmış duruş bozuklukları, bacaklar arsındaki boy farkları, taban çöküklüğü, yüksek topuklu ayakkabı giymek, karın ve bel kaslarındaki dengesizlik, diz eklem bozuklukları, omur sayısındaki farklılıklar, radyasyon yayan cihazlarla artan yakın temas, stres yaratan duygusal faktörler, omurganın yerçekimi hattını buna bağlı olarak omurganın dengesini sağlayan kas ve bağların dengesini bozmaktadır” diyerek bel ağrılarının nedenlerini özetleyen Opr. Dr. Özsüer, hastalardan şikayetlerini hekimlere ayrıntısıyla anlatmalarını istedi. Opr. Dr. Özsüer, belin doğru kullanılarak güçlendirilmesi gerektiğini ifade etti.
BEL AĞRISI NEDEN BU KADAR YAYGIN?
Günlük yaşam pratiğinde en sık yaşanan sorunlardan birinin bel ağrıları olduğunu söyleyen Opr. Dr. Özsüer, “Bel ağrısının sık yaşanmasının sebebi iş yaşamı koşullarındaki değişiklikler, hareket azlığı, bilgisayar kullanımındaki artış, masa başında geçirilen zamanın artması, beslenme alışkanlıkları ve hem iç hem de dış dengeyi bozan stres olarak açıklanabilir” dedi. Bel ağrısıyla ilgili evrim teorisiyle de bağlantı kuran Opr. Dr. Özsüer, “Evrim teorisyenleri, insanın iki ayağı üzerine kalkmasıyla bazı organların fonksiyonlarını yerine getirmesinde görülen yetersizliklerin, belimiz için de geçerli olduğunu ve belimizin evrimini henüz tamamlayamadığını düşünmekte” diye açıkladı. Opr. Dr. Özsüer, Öte yandan, bel omurgasının anatomik ve fizyolojik yapısının, değişen günlük yaşam koşullarına uyum konusunda yetersiz kalmasının da belirgin bir faktör olarak görüldüğünü belirtti.
‘HERKESİN BEL YAPISI FARKLI’
Bel ağrısıyla nasıl baş edileceğini de anlatan Opr. Dr. Özsüer, “Varolduğumuz zaman dilimi içerisinde, bilimsel yöntemlerin ışığında, doğru yaklaşım ve teknolojinin de yerinde ve doğru kullanımıyla bel ağrısı sorunuyla büyük oranda baş edebileceğimizi asla unutmamalıyız” dedi. Herkesin bel yapısının farklı olduğuna dikkat çeken Opr. Dr. Özsüer, bir hasta için geçerli olan tedavi şeklinin başka bir hastada işe yaramayacağı ihtimali unutulmamalıdır” diye konuştu.
‘BELİNİZE İYİ BAKIN’
Opr. Dr. Özsüer, bel omurgasıyla ilgili tüm patolojilerin bel fıtığı sanıldığını eleştirdi. Omurganın bozulmaya en yatkın yapılarından olan disklerde oluşan dejenerasyonun yaygın bir sorun olduğunu dile getiren Opr. Dr. Özsüer, MR’larında disk dejenerasyonu saptanan ancak hiçbir klinik belirti vermeyen bel fıtıklarının da oldukça sık olduğunu vurguladı. Cerrahi operasyon geçirmiş hastaların ameliyat sonrasında belin korunmasına yönelik hassas olmaları gerektiğini söyleyen, Opr. Dr. Özsüer, “Hastaların ameliyat sonrasındaki dönemde bel omurgalarıyla ilgili tüm sorunlarının ortadan kalkacağına dair yanlış beklentileri ve tıp dışı tedavilere toplum olarak gereğinden fazla prim vermemiz, hastalık sürecini olması gerekenden çok daha uzun ve şiddetli geçirmenize yol açacaktır” dedi. Opr. Dr. Özsüer, sözlerini, “En doğrusu, omurgamızı korumak için daha çok özen göstermektir. Geç kalırsak çekeceğimiz sıkıntı da o ölçüde fazla olacaktır” diyerek tamamladı.
Yorumlar
Kalan Karakter: