1980’li yıllarda turizm ile tanışan ve Akdeniz çanağında önemli bir turizm kenti konumunda bulunan Antalya, aynı zamanda da tarım açısından da önemli bir kent konumuna geldi. Antalya’nın bugünkü konumuna gelmesinde yerel yöneticileri, belediye başkanlarının önemli bir katkısı olmuştur. Yarım asır yılda çok hızlı gelişim yaşayan Antalya, her yıl milyonlarca yerli ve yabancı misafirini ağırlayan bir metropol kent. Milyonlarca insanın ihtiyacını karşılayan tarım, ticaret ve turizmin başkenti olan büyük bir şehir aynı zamanda. İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Selahattin Tonguç, Hasan Subaşı, Bekir Kumbul, Menderes Türel ve Mustafa Akaydın’ın katılımı ile bir panel düzenlemişti. Bu panelde; 1900’lü yıllarda Antalya’da Arap, Rodoslu, Giritli, Habeş ve Mısır’dan ciddi göç aldığını 1973 ile 1980 yılları arasında belediye başkanlığı yapmış Selahattin Tonguç’tan öğrendik. Antalya’nın tarih boyunca sürekli olarak göç almasından dolayı bir nevi kültürlerin paçal edilerek karıldığı bir kent. Antalya’nın önde gelen aileleri sonradan Antalya’ya yerleşmiş insanlar, Konya’dan gelmiş olan Yörükler, Arabistan’dan gelmiş olanlar. Daha ziyade Antalya’dan kereste ihracıyla gitmişler. Geri gelen gemiler burada işçi bulamamış, Arapları, Rodosluları, Giritliler’i getirmişler. Giritli Mahallesi ise 1950’lui yıllarda kurulmuştu. Daha sonra bir takım Kıbrıslılar da gelmişti Antalya’ya. Daha önceki yıllarda, 1920 ve 1930’li Yenikapı taraflarında mübadeleyle gelen Selanikliler ve Yunanistan’dan, Balkanlardan gelen insanlar vardı. Yine 50’li yıllarda bir kısım Bulgaristan göçmeni geldi ve Antalya tam bir mozaik oldu. Bugün itibari ile de Antalya 81 ilin karması, hatta uluslararası anlamda Alman’ı, Fransız’ı, İngiliz’i, Rus’u, bir nevi daha güzel bir yapı bir dünya mozaiği haline gelmiş durumda.
TONGUÇ DÖNEMİ
Geçmişten günümüze kadar belediye başkanı yapmış olan her kesin Antalya’ya bir taş koyduğunu belirten Tonguç, düzenlenen bir panelde şunları anlatmıştı: “1970’li yıllarda Antalya Belediyesi’nin hudutları belli değildi. O tarihlerde Karayolları misafirhanesinin bilindiği yerden meteoroloji istasyonu, doğuda eski mezbaha, batıda beyaz binaya kadardı. Beyaz bina; Antalya’nın Karayolları Şube Müdürlüğü, yani Antalya’nın gelişmesinde bir mihenk taşı olmuştur. Ta ki 1920’de çıkan kayıtlara göre, 1974-1975 yıllarında bir tarafta Çubuk, bir taraftan Sarısu, diğer taraftan Aksu’yu hudut olarak önerdik. Ancak yıllarca İçişleri Bakanlığı’ndan geçiremedik. O mücadele 1981 yılında sonuçlandı. 1973 yılında Antalya’ya bir hedef koyduk. Antalya turizm, kültür ve tarım şehri yapalım istedik. Bu konuda siyasi anlamda da ciddi destek alınca çalışmalara başladık. Ulaşım başlangıçta faytonlarla sağlanıyordu. Bir süre sonra taksi ve dolmuşlar oluşmaya başladı. Daha sonra ise naylon diye tabir edilen traktör römorklarından bozma ulaşım araçları geldi. İlk olarak Kalekapısı, Şarampol arasında çalışırdı bu ulaşım araçları. Bahçelievler Mahallesi’ne bile ulaşım yoktu. Antalya’nın temizliğini bile vatandaşlar kendi yapardı.”
YEŞİL BİR ANTALYA HAYALİ
1973 ila 1980 yıllarda Antalya Belediyesi’nin yaptığı hizmetleri de anlatan Tonguç, “İmar planımız yoktu. Antalya’nın geleceğini, ekonomisini de belirlemek adına ilk önce imar planı yapmaya çalıştık. Plan yok, proje yok, ne yapılacak? Kuşkular var. Ruhsat nasıl verilir?. Antalya’nın önemli binalardı o dönemlerde yapılmış ve ruhsatları bile yok. Sağlık konusunda belediye bir doktorunu bile tayin edemiyordu. Antalya’nın Nazım İmar planları dahi 1979 yılında Ankara’dan geldi. Konyaaltı’ndan Lara’ya kadar falezlerde 150 ile 200 metre genişliğinde yeşil alan yapmayı düşündük. Yine Konyaaltı’nda 50 bin, Lara’da ise 40 bin yataklı otel alanları planlamayı hayal ettik. Yine kendin doğusu ve batısıyla birlikte 0,20 emsali iki katı geçmeyen villalar düşündük. Ancak zaman için de baskılar oluştu.
Kaptan Coustea’nun Antalya kanalizasyon gelinceye kadar yapılmış olan üçlü sisteme büyük katkısı vardır. 1978 yılından itibaren mesleki tesislerini, laboratuvarlarını bize açtılar. Onların sayesinde Paris’te Okyanuslar Bilim Merkezi’nin Başkanı Madam Gelen’in yardımı ile. Hatta Madam Gelen, DSİ çalışanlarıyla Antalya’ya üç aydan fazla çalışma yaptı. Çevre çok verimliydi, o yüzden kanalizasyon yapılıncaya kadar bulunan o sistem, yeraltı sistemi Antalya’yı kokmaktan kurtardı. Antalya’da ilk Çevre Müdürlüğü’nü Antalya Belediyesi açtı. Türkiye’de ilk defa halk plajını biz yaptık. Denizin kirlenmemesi için Antalya Körfezi’nde 7 yıl boyunca 132 istasyon kuruldu. Bugün Antalya’da denize girilebiliyorsa o tarihteki çalışmalar sayesindedir” diye konuştu.
SUBAŞI DÖNEMİ
1989 ile 1999 yılları arasında Antalya belediye başkanlığı yapmış Hasan Subaşı da kendi döneminde ki Antalya’yı ve yaptıklarını şu cümlelerle anlatıyor: “Antalya, Meteoroloji, Lara ve Bambus evleri üçgeninde sıkışmıştı. Göç nedeni ile varoşlar da oluşmaya başlamıştı. Lara’da eski mezbaha hayvanlar kesilir ve kanları denize akıtılırdı. Yine eski otogar ve hal şehrin merkezinde kalmıştı. Mezarlık yine kentin merkezindeydi ve dolmuş vaziyetteydi. O tarihlerde belediyenin hizmet birimlerinin hiç biri görevini ifa edemez durumdaydı. O dönemlerde nüfus bir anda 80-100 binlerden 300 bine ulaşmış ve şehir merkezi takınıp kalmıştı. Antalya da o zamanlarda 60 bine yakın işyeri ve gecekondu kaçak şartlarda oluşmuştu. Antalya’nın arazi yapısı, mülkiyet durumu hep kavgalıydı, ihtilaflıydı. O nedenle arazi kontrolü yapılamadığı gibi, yeni yatırım alanlarında çalışma yapılması son derece zordu. Antalya’da kültür merkezi yoktu. Sinema yetersizdi. Tiyatro zaten hiç düşünülmüyordu. Kaçak yapılaşma denilen bir yoğunluk düşünülmüştü.”
RANTI HERKES ÖĞRENDİ
“1994 yılında Büyükşehir Yasası değiştiğinde asıl felaketi o zaman yaşadık” diye anlatımını sürdüren Subaşı, o dönemde oluşan belde belediyeler ile yaşanan sıkıntıları açıklığı ile değerlendirdi: “Göreve geldiğimizde eski yasanın ne kadar değerli olduğunu Büyükşehir yasası çıktığında anladık. Ruhsatlandırmaya kadar ciddi sıkıntılar vardı. Göreve gelir gelmez kentin içme suyu sorununu çözdük. Alt yapı çalışmalarına ağırlık verdik. Çünkü 80-100 binlik Antalya’ya yeten sistemin, artık 300 binlere gelen Antalya’ya yetmeyeceğini ve çok hızlı büyümeyle ileride 500 bin olduğunu da zaten tamamen çamura batacağımızı hissettik. Bu arada sularımızda kirlenmeye başlamıştı. O nedenle hem kanalizasyon hem de drenaj sorununu çözdük. Bunun dışında kent merkezine sıkışmış kalmış olan Otogar, mezbaha, mezarlık sorunlarını da çözdük. O tarihte 600-700 kişiden oluşan bir personel ile hizmet yapabilecekken, belediyede 3 bin personel vardı ve bu personelin gelirlerimizle maaşlarını zar zor ödüyorduk. Biz bu eziyeti çekerken bir taraftan da kooperatifçilik çok gelişmişti. İmar Plan yapma yetkisi belediyeleri verilmişti. Bu da rantın öğrenilmesini beraberinde getirdi. Bir taraftan kooperatifler o küçücük bizim üçgenimizdeki, şehrimizin dışında Antalya’nın eşrafı da dahil dışarıdan gelenler, göç edenler, Antalya’nın yerlisi, yabancısı, memuru, hakimi, herkes bir kooperatif kurup, yanında partisi belediyeye müracaat ederek ‘benim şu tarım toprağımı hele bir imara açıver’ diyordu. ‘Nasıl açarız?’ deyince, ‘sen orta sınıfın, gelir düzeyi düşük insanların, memurların ihtiyacı olanların ev yapımına mı karşısın?’ diyorlardı. Dolayısı ile hoyratça tarım alanları, çiçek bozuğu gibi Antalya kooperatif binalarıyla yoğun bir şekilde yapılaşmaya başladı.”
FALEZLER VE KONYAALTI
Asıl vahim olanının Falezler ve Konyaaltı Sahili’nde yaşadıklarını da hatırlatan Subaşı, şöyle devam etti: “Falezlerde 150-200 metrelik koruma alanı vardı. 1983’lü yıllarda ara rejim döneminde 35 metreye indirilmişti. Yani 35 metreye kadar konut yapılabilir hale getirilmişti. O zaman Dedeman Otel konmuştu, ama maalesef çok yüksek kat oldu. Falezlerin dokusunun bozulmasının ya da en azından görüntü kirliliğinin önemli başlangıç noktalarından biridir. Konyaaltı Sahili’ne baktığımız zaman buranın turizm merkezi olduğunu görüyoruz ve benim dönemimde yaptığımız Kültür parkı da yine turizm merkezi olarak otellere tahsis alanı olarak karşımıza çıkıyor. Yine Lara’daki Kundu Ormanları ve Lara Bölgesi’nin da turizm alanı olarak tahsis edildiğini görüyoruz. Konyaaltı sahilini ise toparlamak kolay oldu. Bugünkü Beach Park’ı oluşturduk.”
BEKİR KUMBUL DÖNEMİ
1999 yılında Antalya büyükşehir belediye başkanı seçilen Bekir Kumbul ise kendi döneminde yaşadıklarını anlatırken, özellikle mecliste partisinden 2 meclis üyesinin olması ve 22 milyon lira bütçenin 15 milyon lirasının personel gideri olmasından dolayı ciddi sıkıntılar yaşadığını vurguladı. Antalya’nın sürekli gündeminde yer alan Lara kent Parkı’nı kendi döneminde tahsis aldığını hatırlatan Kumbul, yine Masa dağında da ağaçlandırılacak alan olarak planlanmış 100 dönüm araziyi de aldığını söyledi. 1999-2004 yılları arasında CHP’li belediye başkanı olarak ANAP hükümetinden ciddi destek gördüğünü ifade eden Kumbul, “Kısıtlı bütçe ile öncelikli olarak Antalya’nın altyapı projelerine önem verdim. Önce 250 bin daha sonra da 250 bin kişilik daha biyolojik arıtmayı yaparak denizin kirlenmesini engelledim. Aynı zamanda yağmur suyu drenajı projesi başlattık. Karaalioğlu Parkı, İnönü Parkı, Mermerli, Yavuz Özcan Parkı eskimişti. Buraları yeniden restore ettik. Atatürk Parkı’nın çalışmasını Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile birlikte yaptık” dedi.
KUMBUL PROJELERİ
Antalya için öncelikli projeleri sıraya koyduklarının altını da çizen Kumbul projelerini de anlattı: “İlk sırada Biyolojik Arıtma, ikinci sırada Çöp Dağlarının yerine ağaçlar dikmek, Büyükşehir’in ihtiyacına cevap verecek steril bir çöp alanı, Boğaçayı Köprüleri gibi trafiği rahatlatacak çözümler üretmek ve Antalya’nın oksijeni olacak projemler ile Lara’da düşleri gerçeğe çevirecek dev bir kent parkı kurmak. Sel baskınlarını önlemek, kanalizasyon ve içmesuyu yatırımlarına devam etmek. Antalya’yı kaldırımla tanıştırmak, yollar açmak, derlemek, toplamak, sineksiz, kokusuz temiz bir Antalya yaratmak. Başaramadıklarımın ve eksikliklerimizin yanında, öncelikli projelerimizin büyük çoğunluğunu gerçekleştirdiğimize inanıyorum.
TÜREL DÖNEMİ PROJELER
2004-2009 yılları arasında Büyükşehir belediye başkanlığı yapan ve 30 Mart 20104 yılında yapılan yerel seçimlerde yeniden belediye başkanı olan Menderes Türel’de kendi döneminde özellikle kent merkezinde büyük değişikliklere imza attı. İMO’nun düzenlediği panele yoğunluğu yüzünden katılamayan Başkan Türel, “Belediye başkanları gözüyle Antalya’nın son 40 yılı” kitapçığında da projeleri ile yer aldı. Türel’in ilk projelerinden biri ve 8 bin metrekare olan Cumhuriyet Meydanı’nı 20 bin metrekareye genişletmek oldu. Antalya’nın pırlanta değeri olan Kaleiçi’nin altyapısı Türel döneminde gerçekleşti. Tarihi Sobacılar Çarşısını turizme kazandırmak amacıyla mezbelelik halindeki eski çarşıyı yıktığını anlatan Türel: “Kente gelen turistlerinde gezebileceği çarşıyı aslına uygun yeniledik. Park-yeme-içme-dinlenme alanlarıyla kentin ortak yaşam alanlarından biri haline getirebilmek amacıyla eski okullar ve Vakıf Hastanesi’ni yıktık; bölge esnafının turizmden pay alabilmesi için projelendirdik” diye konuştu.
KENT GİRİŞLERİ
Antalya’nın girişlerini kente yakışır hale getirilmesi için proje de üreten Türel, havalimanı yolunu 5 kilometrelik palmiye koridoruna dönüştürdüğünü de vurguladı. Atatürk Parkı, Düden Park, Yavuz Özcan Parkı 2. Kısım ve Lara Birlik Plajı gibi projeleri de kendi döneminde değerlendirdiğinin altını çizen Türel, Manavgat Suyu’nun Antalya’ya kazandırılması için yasal altlık oluşturduklarını, Hurma Biyoloji Arıtma tesisi, Lara Biyolojik Arıtma Tesisi, Atık Çamur Kurutma Tesisi, Kızıllı Katı Atık Depolama Alanı gibi projelerle de çevre projelerini yaptıklarını belirtti. Türel dönemi projelerin bazıları ise şunlar: Engelle Kampüsü, Engelli araçları, Huzurevi, Kızıltoprak’ta 100. Yıl Spor Tesisi, Aksu sınırlarında Halk Ekmek Fabrikası, Haşim İşcan Kültür merkezi, Asfalt Plenti. Köprülü Kavşaklar, Hafif Raylı sistem ve modern üst geçitler.”
AKAYDIN DÖNEMİ
2009-2014 yılları arasında Büyükşehir Belediye Başkanı olan Prof. Dr. Mustafa Akaydın da kendi döneminde Antalya’ya 580 milyon lira yatırım yaparak turizm kentine katkı yaptı. Antalya’nın Tanrı’nın biz Antalyalılara en güzel hediyesi olduğunu hatırlatan Akaydın, Biz Antalyalılar son 30-40-50 yıl içinde, hatta 60 yıl içinde bunu bozmak için çok çaba göstermemize rağmen, -o kadar zengin ki, o kadar güzel ki hâlâ da çok güzel diyorum- dünyanın en güzel kenti. Benim dönemimde kabaca 580 Milyon Liralık yatırım yaptık. 219 kilometre kanalizasyon, 750 kilometre içme suyu, 31 kilometre yağmur suyu drenaj hatları gibi projeler gerçekleştirdik. Benim en çok övündüğüm; - tabii ki yine belediye başkanlarımın başlattığı Hurma tesislerini de ele alıp, onların yaptığı yatırımların aşağı yukarı aynısını yaptım. Antalya’nın dışkısından da enerji elde ettiğimiz bir projemiz vardı. 40 tane kırmızı otobüs için çok büyük övgü aldık. Bunu sonradan ulaşım esnafının işbirliği ile bu sayıyı 53’e çıkarttık. ATSO’nun başkanlığında ‘Antalya 2023’de, yani Cumhuriyetin 100. yılında nasıl olmalı’ diye konuştuk. Vizyon koyduk, dedik ki ‘Antalya dünyadaki her insanın keşfetmek için, gezmek için, heyecan duyacağı, düşleyeceği bir şehir olmalı, hayallerinde yer eden bir şehir olmalı’ diye bir vizyon koyduk ortaya. Bunu çeşitli misyonlarla doldurduk ve böyle hedefler de koyduk” dedi.
GEÇMİŞ TARİH ACIKLI
Eski belediye başkanlarından Yener Ulusoy’un kendisine aktardığı bir anekdotu da anlatan Akaydın: “Yener bey kendi dönemi ile ilgili olarak ‘Hocam inanır mısın şöyle bir konumdayım, Bir oda düşün, içinde bir cam var, kalın bir cam. Camın bir tarafında halk, öbür tarafında da vahşi kurtlar var, sırtlanlar var, çakallar var. Onlar camın öbür tarafına geçip Antalya’yı yemek istiyorlar. Benim yapabildiğim olabildiğince direnmek ama nereye kadar götürürüz, ben bunu bilmiyorum’ dedi. Yani bu hakikaten benim aklımdan çıkmayan bir anekdot. Antalya’nın geçmiş tarihini onca acıklı hikayelerini dinleyince kendimi hep şanslı hissettim. Mesela kanalizasyon sorunu büyük ölçüde çözülmüş durumda. İçme suyu sorunu çözülmüş durumda. Kentin ana arterlerinde çok kısa süreli aksamaları olsa da, bunlar da kısa sürede çözüldü. Tek başaramadığım, benden önceki dönemde verilen geçici tahsislerin kalıcı tahsise dönüştürülememesi oldu.
ABDULLAH YALÇIN
Yorumlar
Kalan Karakter: