Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Ağustos ayı Meclis toplantısı gerçekleşti. Meclis Başkanı Ahmet Öztürk başkanlığındaki meclise ATSO Başkanı Yusuf Hacısüleyman, yönetim kurulu ve meclis üyeleri katıldı. İçinde bulunulan yaz aylarında, ülkemizde baş gösteren ve hızla yayılan orman yangınlarından etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dilekleriyle konuşmasına başlayan Başkan Yusuf Hacısüleyman Geçtiğimiz günlerde 13. Grup (Kâğıt ve Matbaacılık) Meslek Komitesi Başkan Yardımcısı Serdar Uçan’ın fabrikasında da meydana gelen yangından dolayı bu zor süreçte yanlarında olduklarını belirtti.
GÖSTERGELER BEKLEDİĞİMİZ GİBİ
Yılın son dört ayına girildiğini belirten Başkan Hacısüleyman: “Şu ana dek Türkiye’nin ekonomik göstergeleri büyük ölçüde beklediğimiz gibi seyrediyor. Ancak son aylarda üretim ve iç satışlarda firmalarımız oldukça zorlanmaya başladı. En büyük sorunumuz olan enflasyonun aşağı çekilmesi ülke olarak, birinci önceliğimiz olmakla birlikte, firmalarımızın da ayakta kalmasını, bu süreci minimum hasarla atlatmalarını istiyoruz. Mayıs ayında yüzde 75,5 ile zirve yapan enflasyon Haziran’da yüzde 71,6’ya, Temmuz’da ise yüzde 61,8’e düştü. Baz etkisiyle başlayan bu düşüşün birkaç ay daha devam etmesini bekliyoruz, ancak önemli olan baz etkisi ortadan kalktıktan sonra da enflasyonun gerilemeye devam etmesidir. Bunun için toplumun tüm kesimlerinin bu sürece inanması gerekiyor. Piyasa katılımcılarının 12 ay sonrası için TÜFE beklentisi yüzde 30 iken, reel sektör yüzde 55, hane halkı ise yüzde 72 oranında beklenti içinde. Bu kopukluk, tüm kesimlerin enflasyonun düşeceğine ikna edilmesini zorunlu kılıyor” dedi.
TİCARİ KREDİLER ÜZERİNDEKİ SINIRLAMALARIN KALDIRILMASINI BEKLİYORUZ
Antalya iş dünyası olarak, enflasyonun ülke ekonomisini, işletmeleri ve halk için büyük bir tehdit olduğunu bildiklerini belirten Hacısüleyman: “Yüksek seyreden enflasyonun maliyetleri yukarı çekmesi ve tüketicilerin satın alma gücünü hızla azaltmasıyla birlikte, yeni vergi düzenlemeleri ve zamlar maliyetleri daha da artırıyor. Üstelik kredi kullanımımız, hem yüksek faiz oranları hem de miktar sınırlamaları nedeniyle sınırlı kalıyor. Şirketlerimizin ayakta kalması için ticari krediler üzerindeki sınırlamaların kaldırılmasını bekliyoruz. İşletme kredileri yatay seyrediyor ve finansman maliyetleri yüksek olsa da, krediye erişim engellenmemeli. Ekonomimizde birçok alanda üretim maliyetleri hızla artıyor. Tarımda, konutta, turizmde ve reel sektörde yüksek maliyetler hem üreticileri hem tüketicileri zorluyor. Bu durum, Türkiye’de üretim maliyetlerinin genel olarak yüksek olduğunu ve bu maliyetlerin düşürülmesi gerektiğini açıkça gösteriyor” diye belirtti.
SATIN ALMA GÜCÜNÜ UCUZLATMAK ZORUNDAYIZ
Enflasyonla mücadele için kredi maliyetlerinin bir süre daha yüksek kalacağını bildiklerini belirten Başkan Hacısüleyman: “Diğer üretim faktörlerinin maliyetlerinin de acilen düşürülmesi gerekiyor. Çalışanların ücretlerini ve vatandaşların satın alma gücünü koruyarak arzı ucuzlatmak zorundayız. 2021’de başlayan yanlış ekonomi politikalarının etkilerini yaşıyoruz ve bu durumun düzeltilmesi zaman alacak. Enflasyonun düşmesi zaman alsa da, aceleci faiz indirimleri büyük zararlara yol açabilir. Şu an en çok sıkıntıyı vatandaşlar ve çalışanlar çekiyor, ardından şirketler geliyor. Hepimizin bu sürece sabırla yaklaşması gerekiyor. Şu anki dezenflasyon programından sapmak büyük zararlarla sonuçlanabilir. Programın mükemmel olmadığını biliyoruz, ancak başka bir yolumuz da yok. Enflasyonla mücadelede geciken maliye ve harcama politikaları, yapısal sorunlarımızı çözme konusundaki yavaş ilerlemelerle birleşti. Ayrıca, yüksek teknolojiye yönelik çabalarımızda ilerleme kaydedemedik. Türkiye olarak, orta gelir tuzağından çıkabilmek için işletmelerimizin rekabet gücünü artıracak dönüşümlere acilen ihtiyacımız var” dedi.
DÜŞÜK GELİRLİ ÜLKELERLE REKABET ŞANSIMIZ AZALDI
Eskisi gibi düşük maliyet ve düşük fiyat politikası ile diğer ülkeler ile rekabet edemediklerini söyleyen Hacısüleyman: “Bizde maliyetler yüksek. Kalkınma, eğitim düzeyi, küresel standartlara uyum Türkiye’deki ücret düzeyini yukarı çekti. Bu artık aşağı inemez. Yani düşük gelirli ülkelerle rekabet şansımız azaldı. Ama diğer taraftan ülkemizdeki teknolojik seviye de henüz istediğimiz düzeyde olmadığı için gelişmiş ülkelerle rekabette de zorluk yaşıyoruz. Şimdi düşük ücret politikası ile bu rekabet sınavını geçemeyeceğimize göre, teknoloji alanında atılım yapmamız gerekiyor. Bu açıdan Temmuz sonunda açıklanan HİT-30 programını çok değerli buluyoruz. HİT-30, elektrikli araç, batarya, çip, güneş enerjisi, rüzgar enerjisi, ve ar-ge merkezleri kurulmasını amaçlayan bir yatırım programı. Bu çerçevede,
• 5 milyar dolar destek bütçesiyle, yıllık 1 milyon elektrikli araç üretim kapasitesi
• 4,5 milyar dolar destek bütçesiyle, 80GWh’lık batarya üretim kapasitesi
• 5 milyar dolar destek bütçesiyle, çip alanında yıllık 1 milyon Pul üretimi kapasitesi
• 2,5 milyar dolar destek bütçesiyle, 15GW’lık hücre üretim kapasitesi
• 1,7 milyar dolar destek bütçesiyle, rüzgar enerjisinde yeni teknolojiler ve offshore türbinler yapılması,
• Ayrıca 1 milyar dolar hibe destek bütçesiyle, öncelikli teknoloji alanlarına odaklanan 10 küresel ölçekli Ar-Ge merkezinin kurulması hedefleniyor” diyerek projeden bahsetti.
İLAVE DESTEKLER SAĞLANACAK
Hayvancılıkta Planlı Üretime Dayalı Yeni Destekleme Modeli, sektörde önemli yenilikler getirerek birçok ilki hayata geçirdiğini belirten Hacısüleyman: “Bu model, hayvansal üretimde yaşanan sıkıntılara çözüm bulmak ve yerli üretimi desteklemek amacıyla tasarlanmıştır. Yeni modelle birlikte destekleme tutarları, belirlenen katsayılar üzerinden performansa dayalı olarak hesaplanacak. Bu sistem, üreticilerin verimliliğini ve performansını artırmaya yönelik önemli bir adım olarak öne çıkıyor. İlk kez, kadın ve genç yetiştiricilere pozitif ayrımcılık yapılarak temel desteğe ilave destekler sağlanacak. Bu, sektörde gençlerin ve kadınların daha aktif rol almasını teşvik edecek. Aile işletmeleri, hayvancılık sektöründeki önemli yerleri nedeniyle ilk kez ilave destek alma hakkına sahip olacak. Bu, küçük ölçekli üreticilerin güçlendirilmesi açısından büyük önem taşıyor. Yeni model, gıda arz güvenliğini dikkate alarak, yerli üretimin artırılmasını ve yerli gen kaynaklarının korunmasını hedeflemektedir. Ayrıca, üretim sürecinde yaşanan maliyet artışları ve fiyat istikrarsızlıklarından üreticilerin korunması da amaçlanmaktadır” dedi.
Yorumlar
Kalan Karakter: