1930’larda ulaşılmış ekonomik olgunluğu ile ‘Planlı Kalkınma Stratejisi’ Batı’nın demokratik ülkelerinde İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ancak gerçekleştirilebilmiştir.
Oysa, Atatürk; Ekonomik Kalkınma Planı yapılmasını ilk defa 1 Mart.1922’de TBMM’nin açış konuşmasında şöyle ifade etmiştir: “Bundan sonraki ekonomi politikamızda, tespit etmiş olduğumuz bu temel esaslara uygun olarak hazırlanacak bir plana göre, bakanlar kurulumuzun uygulamaya geçmesini bekliyoruz.”
1922-1938 yılları arasında geliştirilen bu ekonomik kalkınma stratejisinin temel hedefleri aşağıdaki hususları gerçekleştirmek üzere belirlenmiştir. Bu hedefler şunlardır:
Tam çalışma, Hızlı ve dengeli sermaye tasarrufu, Dış ödemeler dengesi, Dengeli gelir dağılımı, Enflasyonsuz hızlı kalkınma, Bölgeler arası dengeli kalkınma, Özel sektörün geliştirilmesi, Hızlı teknolojik gelişme için yabancı sermaye ile işbirliği...
Plan hedefleri dikkatle incelendiğinde, bu sekiz maddenin günümüzün ekonomik politikasına yön verecek nitelikte olduğu bütün açıklığı ile görülecektir.
Atatürk; birinci önceliği, bağımsız Türk devletinin kurulmasına vermiş, ikinci olarak da ekonomik kalkınmayı hedeflemiştir.
Bundan 91. yıl önce , 17 Şubat 1923’te İzmir’de toplanan İktisat Kongresi’nin açılış nutkunda bu konudaki fikirlerini şöyle dile getirmiştir:
“Türk tarihi incelenirse, gerileme ve çöküntü nedenlerinin iktisadi problemlere bağlı olduğu görülür. kazanılmış zaferlerin ve uğranılmış başarısızlıkların tümü iktisadi durumla ilgilidir... Ekonomik kalkınma, Türkiye’nin, hür , bağımsız daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin, bel kemiğidir.”
Yine aynı İktisat Kongresi’nde Atatürk diyor ki:
“Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa meydana gelen zafer devamlı olamaz, az zamanda söner... Biliniz ki ekonomisi zayıf bir millet; fakirlik ve yoksulluktan kurtulamaz... Kılıç kullanan kol yorulur. Sonunda kılıcını kınına koyar, fakat saban kullanan kol gün geçtikçe daha ziyade kuvvetlenir ve daha çok kuvvetlendikçe, daha çok toprağa malik ve sahip olur.”
Atatürk’ün Cumhuriyet ilan edilmeden önce, bu kongre vesilesiyle verdiği nutukta, iktisadi konulara ne kadar önem verdiğini anlamak mümkündür.
Özellikle O, hayatının son yıllarında ‘Beş Yıllık İktisadi Hükümet Programı’nın bütün ayrıntıları ile ilgilenmiş ve hükümetin hazırladığı kalkınma planının her aşmasında katkılarda bulunmuştur.
Devletlerin, 2.Dünya Harbi’ne hazırlandığı 1938 yılının buhranlı günlerinde O’nun hastalık ve acılarını hafifleten haber, ‘Beş Yıllık İktisadi Hükümet Planı’nın, üç yılda tamamlanması müjdesi olmuştur.
En son söylediği fikirlerinden biri de “Milletçe iktisaden kuvvetli olarak, geleceğin tehlikeli günlerine hazırlanmalıyız” demiştir.
Atatürk, kendimize güvenmeyi prensip olarak kabul etmiş ve esas amacın, ekonomide dış destekten ziyade kendi imkanlarımıza öncelik verilmesinde olduğunu görmüş, “Devlet yapısını yaşatmak için, dışarıya müracaat etmeksizin memleketin kaynakları ve gelirleriyle idare etmek çare ve tedbirlerini bulmak lazım ve bu da mümkündür” demiştir.
Atatürk; ekonominin sıra ile kalkındırılması emrini vermiştir. Hangi sahalarda ekonomik yetersizlik varsa devlet o sahaya el atacak, o sahada ekonomi gelişince, yeterli hale gelince; yerini özel kesime bırakacak ve kendisi ekonominin yetersiz olduğu diğer alanlara kayacak ve o sahalarda ekonomik faaliyette bulunacaktır.
Yapılacak ekonomik faaliyetlerde, fertle devlet birbirinin asla engeli değil, tamamlayıcı, bütünleyicisi olacaktır. Yapılacak bütün ekonomik faaliyetler, ülkenin gelişmesi, kalkınması yönünde olacaktır.
İşte 91 yıl önce toplanan İzmir İktisat Kongresi’nde Atatürk’ün ekonomi hakkındaki görüşlerinde ne kadar isabetli olduğunu bu gün çok daha iyi anlıyoruz...
Yorumlar
Kalan Karakter: