Metin Maden ismini birçoğumuz bir reklam filmiyle duydu. Senelerce futbol oynadıktan sonra ‘forma aşkını’ bırakamayan Maden, bu alanda çok önemli bir işe imza attı. Futbol oynadığı dönemde spor malzemesi eksiliğinin farkına varan Maden, Antalya’dan dünyaya açılan firmasıyla şu anda İspanya’dan İtalya’ya, Almanya’dan Katar’a kadar, Antalya’nın ilk dijital baskılı ve ‘organik’ formalarını ithal ediyor. Maden, futbol kariyerinden firmasının kuruluşuna kadar birçok konuda sorularımızı yanıtladı.
Öncelikle kendinizden bahseder misiniz?
Yıllarca profesyonel ve amatör futbol oynadım. Futbolu bıraktıktan sonra spor malzemeleri ve reklam hizmetleri alanında çalışmaya başladım. Türkiye çapında ve yurtdışına ithalatlarımız var. Yerel, Antalya firmasıyız. Yani her şeyi tamamen Antalya’da üretiyoruz.
Futbolu neden bıraktınız peki?
10 yıl profesyonel, 10 yılda amatör şekilde oynadım. Zaten ister istemez futbolculuğu belli bir yaştan sonra bırakmak zorundasınız. Ondan sonra ne yapacaksanız? Hayata bakıyorsunuz ve bir şeyler yapmanız lazım. Bir iş yapıp hayatını devam ettirmen gerekiyor. Biz reklam sektörüne girdik. 5 yıldır da tekstil sektöründeyiz.
BİZ İŞİN ÜRETEN KISMINDAYIZ
Futbolu bıraktıktan sonra ticaret hayatına atılma fikri nasıl oluştu?
Futbol oynarken spor malzemesi eksikliğini gördüm. Buradaki açığı değerlendirerek tekstil sektörüne geçtim. Ben inovasyonu seviyorum biraz. Yenilikçi olmayı, teknolojiyi, yeni ürünleri araştıra araştıra sektör bizi buralara kadar getirdi. Burada olmayan ürünleri yapıyoruz. Bizim segmentimizde dijital olarak bu ürünleri yapabilen -bildiğim kadarıyla- çok fazla firma yok. Satıcı var ama üreten firma yok. Biz işin üreten kısmındayız.
Yani sizin diğer firmalardan farkınız ne? Tam olarak ne yapıyorsunuz?
Dijital bir dünyadayız şu anda. Biz de artık dijital tekstil ürünleri yapıyoruz aslına baktığımız zaman. Eskiden bir resmi, bir tane ürüne koymak çok zordu. Cama resim basmak, şapkaya resim basmak imkânsızdı. Ama biz şu anda o işi yapıyoruz. Türkiye’ de de bu işi yapan çok az firma var. Bizim sloganımız var, ‘Sen yeter ki hayal et’ diye. Dijital tekstildir, şapkadır, bayraktır, çandadır bu sektörlerde hem maliyetleri düşürmek için hem de daha güzel işler yapabilmek için dijital sektöre geçildi şu an.
Antalya’da bu alanda tek misiniz yani?
Hem baskı hem üretim açısından tekiz.
İlk olmanın zorluğu ya da kolaylığı nedir?
Zorluğu, her şeyi kendi öğreniyorsun. Hataları yapa yapa öğreniyorsun. Avantajı da; senin yaptığın işi sektörde kimse yapmadığı zaman tek alternatif oluyorsun ve her şeyi biz belirliyoruz. Bizim için daha önemli bir konu var. Bizim dijitalde kullandığımız boyalar su bazlı boyalar. Kanserojen olmayan boyalar. Diğer sektörlerde, okul sektörlerinde, insan odaklı sektörlerde mutlaka o baskı sistemlerinin kullanılması gerekiyor.
Kaç personeliniz var?
Bizim iki firmamız var. İki firmamızda da 20 kişiye yakın çalışanımız var. Bu her geçen gün daha da büyüyerek gidiyor.
Kullandığımız bu su bazlı boya kanserojen değil. Diğer boyalar insan sağlığı için çok zararlı boyalar. İç mekânda mutlaka ve mutlaka bundan sonra bayrak, duvar posterleri gibi şeylerin su bazlı baskıyla yapılması bizim önerimiz.
Ürünleriniz sağlıklı ve çevreci yani?
Tabii ki. Organik diyelim daha iyi olur. Biz de organik baskı yapıyoruz.
Antalya’da kimlerle çalışıyorsunuz?
Antalya’da çalıştığımız firmalar var ama çok fazla çalıştığımız yok. Genelde bizim ağırlığımız İstanbul, Ankara, İzmir’de. Artı yurtdışında. Bizim asıl kitlemiz aslında yurtdışı. Bununla ilgili Almanya, İtalya, İspanya sporun müthiş etken olduğu yerler. Şimdi Kosova’dan teklifler var. Buralara bayilikler veriyoruz. Kazakistan’da bir bayimiz var.
İNSANLARIMIZIN MARKA TAKINTISI VAR
Sadece futbol takımları bazında mı iş yapıyorsunuz?
Hem futbol takımları hem de spor mağazalarına biz bayilik veriyoruz. Onların üzerinden sipariş alıp, üretip tekrar onlara gönderiyoruz. Kulüp olarak genelde ikinci lig, üçüncü lig takımları var. Birinci lig kulüpleri genelde hep marka kullanıyorlar ama bizim ürünlerimizle marka ürünler arasında çok bir fark yok.
Antalya’da bu anlamda ilk firmasınız. Sponsorluk anlaşmaları vs. işin içine girince birçok şey karşımıza çıkıyor ama Antalyaspor’un formasını neden siz tasarlayıp, üretmeyesiniz ki?
Bizim insanlarımızın marka takıntısı var biraz. Ama bakıldığı zaman markalara çok büyük paralara ödeyecek kadar zengin bir ülke değiliz. İleriki süreçte olabilir ama biz onu yakalamaya çalışıyoruz.
Belediyelerle çalışıyor musunuz?
Evet, belediyelerle çalışıyoruz. Antalya Büyükşehir Belediyesi ile çalışıyoruz şu anda. Futbol Federasyonu’na yaptığımız bir iş var. Şu anda Türkiye’de bunları üreten çok firma var ama dijital anlamda üreten yok. Yağmurluk üretilmiştir daha önce ama dijital bir yağmurluk gördünüz mü? Diyoruz ya işte ‘siz hayal edin yeter.’ Bir tane arkadaşınız doğum günü hediyesi yapmak istiyorsunuz diyelim. Bir tasarım yaptınız ve ona hediye ettiniz. Güzel bir ürün olmaz mı? Biz onu yapabiliyoruz. Orijinal çok farklı bir ürün olur.
BİZ BAZI ŞEYLERİ YILLAR SONRA ÖĞRENİYORUZ
Yurtdışında çalıştığınız firmaların nasıl bir talebi oluyor sizden?
Biraz önce gelen müşterilerimi Almanya’da geliyor. Size aradaki farkı anlatayım. Adamlar dijital çadıra geçmiş. Dijital çadır gördük mü? Görmedik. Biz ne zaman göreceğiz? 5 sene sonra göreceğiz. Dijital işi yeni yeni bir iş. Bundan 3, 5 sene sonra herkes bilecek. Üretim kısmı biraz zor. İyi bir ekibin olması lazım. Geçmişten gelen iyi bir baskı tecrüben olması lazım. Buradaki kolejlerin yüzde 80’iniyle iş yapıyoruz aynı zamanda.
Reklam filmi hikâyesi nasıl oldu?
Herkesin kendisine göre bir hikâyesi var. Farklı hikâyelerin olması ve bir firmanın o hikâyeyi birleştirerek, sizden bir şey istemesi çok güzel bir şey. Bizde futbol aşkıyla yola çıktık. Yıllarca futbol oynadık ve şu anda en iyi formayı üretmeye çalışıyoruz. Ama oradaki tema formaydı. Sadece forma ile kalmayacağız biz. Türk Telekom’un bizim bir hikâyemizi basında ya da sosyal medyada okumasıyla bir ışık beliriyor. Bizi araştırıyorlar. Biz nasıl bir firmayız? Kişiliğimiz nasıl? Diye. Ocak ayında ilk görüşmeleri yaptık. Mart ayında çekimleri yaptık. Güzel bir hikâye bence de. İlk başta düşünemiyorsun. Heyecan ve gurur verici bir şey ama bizim içinde yaşadığımız bir hikâye olduğundan, standart bir şeymiş gibi geliyor ama sonradan dışarıdan baktığınız zaman ilginç bir hikâyeymiş. Adam forma aşkıyla futbol oynuyor. Bırakıyor ama forma aşkını bırakamadığı için forma üretmeye başlıyor. Güzel bir hikâye.
AVRUPALI YAPILAN İŞİ SORGULUYOR
Kendinizi ve firmanızı gelecekte nerede görüyorsunuz? Ne kadar büyümeyi planlıyorsunuz?
Valla hiç öyle bir planımız yok. Ne kadar büyürseniz o kadar sorunlar çoğalıyor. Ama biz işimizi iyi yapmaya çalışıyoruz. Daha güzel işler yapmaya çalışıyoruz. Burada 20 kişi istihdam ediyoruz. Bunların aileleri de var. İnsanlar buradan ekmek kazanıyor sonuçta. Dediğim gibi biz bir takımız. İyi bir takımın yoksa asla ve alsa kazanamazsın. Bizim işimizde takım işi, ekip işi. Ekibimizi mümkün olduğu kadar düzgün insanlarla büyütmeye çalışacağız. Tabii ki zaman neyi gösterir bilemiyoruz ama şu var; en zeki insanlar bulundukları ortamlara ayak uyduran insanlardır. Biz de bundan sonraki ortamlara ayak uyduracağımızı düşünüyoruz.
Türkiye’de çalıştığınız firmalarla mı yoksa yurtdışında çalıştıklarınızla mı anlaşmak daha zor?
Avrupa’daki insanlar daha hassas bu konuda. Teknoloji daha önce onlara gittiği için onlar daha farklı ürünler istiyorlar. Buradaki insanlar daha ucuz ürün istiyor. Yeter ki ucuz olsun. Avrupa’daki adam iğne dahi olsa sorguluyor. Nasıl yapılmış? Neden yapılmış? Sağlıklı mı değil mi? Bunları sorguluyor. Aslında bunun için Avrupa’ya ürün yapmak daha zor.
Aynı sektörde bulunduğunuz büyük firmalarla rekabet sizin açınızdan zor olmayacak mı?
Büyük markalar zaten kendiler üretmiyorlar. Sizin gördüğünüz ve ismini zikredemeyeceğim büyük firmalar kendileri üretim yapmıyorlar. Onların farklı bir işleyiş şekli var. Genelde onlarda dışarıdan çözerler üretimlerini. Biz, insanlar daha fazla paralar ödeyerek dışarıdan ürün almasınlar istiyoruz. Baktığınız zaman ben daha önce de söyledim, tekstil sektöründe dünya çok önde bir yerde. Kumaş üreten aleti üretemiyoruz ama üretilmiş kumaştan her şeyi yapabiliyoruz. Onun için aslında bizim dünyada bir marka değerimiz olsa, biz diğer markaları geçeriz. Ama bir şekilde insanlara fırsatların verilmesi lazım.
BUNLAR DAHA BAŞLANGIÇ
Siz oluşturabilecek misiniz peki bu markayı?
Fırsatla olursa oluştururuz tabi. Şu anda zaten bizim yaptığımız ürünlerin, o dediğimiz markalardan çok bir farkı yok. Sanırım dünyadaki tekstilin yüzde 40’ına yakınını Türkiye üretiyor. Ama burada üretiliyor, yurt dışına gidiyor. Marka patenti yapılıyor. Aynı ürün daha fazla parayla bizim ülkemizi geri geliyor. Biz ülke olarak o kadar zengin bir ülke değiliz. Biraz daha aklımızı kullanarak işler yapmamız gerekiyor.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
İnsanlar kafalarında hep şuraya geleceğim, buraya geleceğim derler ama bu aslında bizim için bir başlangıç. Bundan daha sonra daha güzel şeyler olacaktır.
Yorumlar
Kalan Karakter: