Artan seralar doğayı, bulunduğu bölgenin ekosistemini ve iklimi değiştiriyor. Bu değişim yüzlerce yıldır o bölgelerde yaşayan bitkileri, hayvanları alışagelmişin dışına çıkarıyor. Bu da doğa ve çevre felaketi olarak karşımıza çıkıyor. Konuyla alakalı konuşan Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Doktor Hüseyin Öztürk artan seraların Antalya ve çevresindeki ekosisteme ciddi zararlar verdiğini belirtti. Öztürk ayrıca gıda israfı ve su kullanımı ile alakalı da önemli bilgiler paylaştı.
Mücadeleyi kavga sanıyoruz
‘Tabi ki iklim değişikliği ve küresel ısınma çok büyük problem’ diyen Hüseyin Öztürk: ‘‘Biz mücadeleyi kavgaya dönüştürüyoruz. Tabiatla kavga ederseniz kaybedersiniz. Biz tabiatla beraber olarak, tabiatın şartları ile şekil alarak üretim ve tarım yapmak zorundayız. İklim değişikliği ile mücadele denildiğinde tabiatın gerekliliklerini yapmak zorunda olduğumuzu anlamamız gerekiyor. Biz ‘mücadele’ kelimesini kavga etmeye dönüştürüyoruz. Unutmayalım ki, tabiatla kavga edip kazanan yoktur. Üstelik bu kaybın faturası da çok ağır olur’ ifadelerini kullandı.
Naylon kente döndük
Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Doktor Hüseyin Öztürk: ‘‘İnsanları seralara yönlendirdik. Bir tropikal meyve çılgınlığı baş gösterdi. Antalya adeta naylon kente döndü. Bu çok yanlış. Tropikal meyve üretimi için devasa sayılarda seralar yaptık. Sanki hepimiz tropikal meyvelerle büyüdük. Bu meyveler yetişse zaten burada doğal olarak yetişirdi. Biz ağaçları seraların altına alıp üretim yapmaya çalışıyoruz. İyi de bu meyveler buranın ürünleri değil ki. Adı üstünde tropikal meyveler. Bunları üretmek için harcadığımız su da bu işin cabası. Hem yağışı engelleyerek suyu azaltıyoruz hem de bu ürünleri üretmek için çok daha fazla su harcıyoruz’’ diye konuştu.
Çuvaldızı kendimiz batıralım
Hüseyin Öztürk: ‘‘İklim değişikliğinden, sıcaklık artışlarına ve aşırı yağışlara kadar hepsi oluyor. Avokadoların, mangoların ne işi var Antalya’da? Tabi ki de üretelim ama bunları üremek için, tabiatta olmayan plastiklerle toprağın üzerini kapatıp, bu çabayı sarf edip doğayı bozuyoruz. Artan naylon örtüsü de iklimi ve havayı bozuyor. Yani bu bahsi geçen iklim değişikliği hep suçlu gibi gözüküyor ama iklim değişikliğinin sebebi de biziz dolayısıyla suçlu olan da biziz. Bu noktada çuvaldızı biraz da kendimize batırmamız lazım’’ dedi
Bulutları itiyor
‘Antalya yağmurları azalıyor’ diyen Hüseyin Öztürk: ‘‘Bakmayın bu aralar yağmur yağdığına. Daha az yağıyor. Neden? Çünkü her yer naylon. Bu bulutları kaçırıyor. İtiyor. Bununla bağlantılı birçok gol kurudu. Büyük göllerimiz olan Eğirdir Gölü’ne Beyşehir Gölü’ne gittiğimizde tanıyamazsınız. Kendi elimizle bozduğumuz iklim yüzünden kuruyan onlarca gölün yanına bu devasa gölleri de eklemek zorunda kalacağız. Bakın bu koca göller kuruyacak diyorum. Durum oldukça vahim. Bunlar çok uzak gelecek değil. Mutlaka ve mutlaka sera ve türevleri için önlem almalıyız’’ ifadelerini kullandı.
Yorumlar
Kalan Karakter: