1969-70 eğitim-öğretim döneminde, yalnızca bir yıl eğitim gördüğü Antalya Lisesi'nin gelişimine katkı sağlamak amacıyla yoğun çaba harcayan Özden Ülken, aynı zamanda hem bir fizyoterapist hem de sanatın çeşitli dallarına ilgi duyan bir sanatçı. Mezun olduktan yıllar sonra döndüğü okuluna faydalı projeler üreten Ülken, Lisesi'nden mezun olan herkesi bir çatı altında toplayıp omuz omuza çalışmalar yürütmek istiyor. Bu doğrultuda mezun olan herkesten destek bekleyen Ülken, aynı zamanda resim sergileri, piyaz günleri gibi etkinlikler düzenleyerek vakfın adını daha çok duyurmaya çalışıyor.
Öncelikle Antalya Lisesi'nin tarihinden ve vakfın kuruluşundan bahseder misiniz?
Antalya Lisesi 1898'te kuruldu ve 1933 yılında lise haline geldi. 116 yıllık bir geçmişi var. Hem binalarının tarihi hem de yetiştirdiği kişilikler açısından Türkiye'nin sayılı eğitim kurumlarından biri olduğunu düşünüyorum. Cahit Külebi, Ahmet Hamdi Tanpınar, Behlül Dal, Vural Savaş, Deniz Baykal gibi çok sayıda isim Antalya Lisesi'nden mezundur. Bu kişiler Antalya'nın mirasıdır ve bu mirasın korunması gerekiyor. Antalya Lisesi ve Mezunları Vakfı da 1995 yılında 50 kişilik bir grup arkadaşımız tarafından kuruldu. Restorasyon ve burs gibi önemli çalışmaları oldu. Ancak bir süre atıl bir duruma girdi. Durgun bir dönem geçirdi. yaklaşık 5 sene önce de bana vakfın başkanlığı teklif edildi ve ben de bu teklifi seve seve kabul ettim.
Vakfın başkanlığına geldiğiniz dönemden itibaren nasıl çalışmalar yürütmeye başladınız? Neler yaptınız?
Öncelikle Şarampol bölgesinde binamızı açtık. Yönetim kurulunu oluşturduk ve iki sene boyunca çok ciddi çalışmalar yürüttük. Ekonomik ve manevi katkı vermeyen arkadaşlarımızla yollarımızı ayırdık. Genç üyeler çekmeye çalıştık. Bu anlamda yaş ortalamamız epey düştü. Vakfı gençleştirmek gerektiğini düşünüyorum verimli olabilmek açısından. Ben önümüzdeki yıl başkanlığı da genç bir arkadaşıma devretmek istiyorum. Değişmek ve buna bağlı olarak da gelişmek gerekiyor. Bu sayede ayakta kalıp, gelişmeye ve genişlemeye imkân bulabiliriz. Vakfa üye olmanın herhangi bir ücreti ve aidatı yok. Ancak bağış yoluyla vakfa gelir sağlayabiliyoruz. 23 öğrencimize burs veriyoruz. Onlardan bir tanesini bu sene mezun ettik. Biz bu işi hiçbir karşılık beklemeden yapıyoruz.
Kendi döneminizle kıyasladığınızda Antalya Lisesi'nin bugünkü durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Antalya Lisesi'nin bir süredir eğitim kalitesi düşük. Benim mezun olduğum yıllarda üniversiteye giremeyen kimse yoktu. Hepsi de zor üniversitelere yerleşti. Eğitim kadrosu yoksa sistem mi değişti bilmiyorum ama eğitim açısından çok geri gittiğni düşünüyorum. Özellikle Anadolu liselerinin sayısı artmaya başladıkça kalitelerinde düşüşler yaşanmaya başladı. Dolayısıyla çocukların da başarısı düştü. Ne yapılması gerektiğine eğitimcilerin karar vermesi gerekiyor.
Vakıf olarak okulla bağlantınızı nasıl kuruyorsunuz? Sıkıntılar yaşanıyor mu bu konuda?
Daha önce vakfın okulda bir odası vardı. Öğrencilerle birebir iletişim kurabiliyorduk. Gerekli durumlarda direk bize gelip görüşebiliyorlardı. Burs almaya ihtiyacı olan öğrenci daha kolay belirleyip harekete geçebiliyorduk. Ama bazı kanunlar vasıtasıyla vakıfları okullardan uzaklaştırdılar. Okula ait bir vakıf olsa bile okulun içerisinde olmasına izin verilmiyor. Durum böyle olunca artık öğrencilerle birebir iletişim halinde olamıyoruz. Mezunlarımız direk bize gelebiliyordu şimdi biz mezunlarımızın peşinden koşuyoruz. Oysa ben, mezunlarımızın kendilerinin bizi aramasını, gelip üye olmalarını istiyorum.
Geleneksel olarak düzenlediğiniz piyaz etkinliğiniz var. Mezunları bir araya getiriyorsunuz. Bu etkinlikten bahseder misiniz?
Her okulun mezunlarını buluşturduğu böyle bir günü var. Genellikle pilav günü yapılıyor. Biz de Antalya'nın neyi meşhur sorusundan yola çıkarak piyaz günleri yapmaya karar verdik. Yaklaşık 500 kişi geliyor piyaz etkinliğimize. Hoş bir ambiyans yaratmaya çalışıyoruz. Burslu öğrencilerimiz, yönetim kurulumuz, mezunlarımız bir araya geliyoruz. Bununla birlikte gelenekselleştirmeye çalıştığımız bir balomuz var. Her Şubat ayında gerçekleştiriyoruz üç yıldır. Bunları vakfımızın adını duyurmak ve mezunlarımızı aramıza çekmek için yapıyoruz. Başarılı da olduğumuzu düşünüyorum. İlk hedefimiz durağanlığı kırmak, hareketi sağlamaktı. Bunu başarmış gibi görünüyoruz.
Vakfın gelirini nasıl elde ediyorsunuz?
Az evvel belirttiğim gibi bizim giriş ücretimiz veya aylık, yıllık aidat gibi bir uygulamamız yok. Yasal da değil zaten. Vakfın geliri genellikle bağışlardan sağlanıyor. Üyelerimizin bağışları, dışarıdan hayırseverlerin bağışları sayesinde çalışmalarımızı yürütüyoruz. Piyaz günlerinde mümkün olduğunca para harcamamaya çalışıyoruz. Aksine küçük hediyelik eşyalar satarak para kazanmaya çalışıyoruz. Ama en az geliri de bu sene kazandık. Bazı aldıklarımıza para vermek zorunda. Geleneği de bozmak istediğimiz için bunu sorun etmedik. Bizim için birincil amaç para kazanmak hiç olmadı. Geleneklerimizi devam ettirmek istiyoruz.
Vakıftaki durağanlığı kaldırıp hareketlilik katmak istiyordunuz. Bunu başardınız. Şimdi önümüzdeki süreçte hem Antalya Lisesi'ni hem de vakfı nerelerde görmek istiyorsunuz?
Antalya Lisesi'ni eğitim olarak çok daha iyi yerlerde görmek istiyoruz. İlk önceliğim kesinlikle bu. Antalya Lisesi'nden mezun olan öğrencilerimiz çok iyi yerlere gelebilmeli ve aktif yaşamın içinde bulunmalılar. Vakıf için çok güzel hayallerim var. İlk olarak devamlılığı olsun istiyorum. Mezunlarımız vakfa sahip çıksınlar. Bu vakıf hepimizin. Kimsenin tekelinde değil. Vakfın güçlenmesi için, faydalı çalışmalar yapılabilmesi için herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor.
Geçtiğimiz aylarda dünyaca ünlü bir ressamın katkılarıyla resim sergisi düzenlediniz. Sergi hakkında bilgi verir misiniz?
Ben fizyoterapistim ama aynı zaman resim ve seramik sanatlarıyla da uğraşıyorum. Uluslararası bir festivalde tanıştığım Rus sanatçı Ilya Ibrayev, dünyanın sayılı sulu boya ustalarından biridir. Aramızda bir dostluk gelişti. Benim sergimi gördü ve kendisinin de Antalya'da bir sergi açmak istediğini söyledi. Daha önce İstanbul'da bir sergi açmıştı. Hemen organizasyon çalışmalarına başladık ve bir yıl boyunca bu işle uğraştık. Kendisiyle internet üzerinden sürekli iletişim halindeydik. Sonunda tarihi aldık ve sergiyi açtık. Bunu vakıf adına yaptık. Vakfın duyulması için vakfa mal ettik. Çok da ses getirdi. Böyle bir çalıştay Antalya'da daha önce hiç yapılmamıştı. Bu düzeyde bir sanatçı gelmedi. Bu tarz resimler izlenmedi diyebilirim. Başarılı bir organizasyon olduğuna inanıyorum.
Sanatsal etkinlikleriniz devam edecek mi?
Ilya Ibrayev'in sergisi gerçekten çok ses getirdi. Sergiden hemen sonra yabancı bir sanatçı böyle bir etkinlik yapıp yapamayacağını sordu. Bununla ilgili çalışmalar yürütüyoruz. Tabi biraz yorucu bir süreç olduğu için zamana ihtiyacımız var. Ünlü yağlı boya sanatçısı Hüseyin Macar'ın bir sergisi olacak. Vakıf adına yapacağız yine. Mart ayına yetiştirmeye çalışıyoruz sergiyi. Biraz da vakfa maddi gelir kazandıracak etkinlikler yapmak istiyoruz.
Vakıftan çok bahsettik. Bize biraz da 1970-80 Antalyasını anlatır mısınız? Neler değişti o günden bugüne?
1970'lerde deniz tarafında neredeyse hiçbir bina yoktu. Sokaklarda faytonlar dolaşırdı. Şimdiki Işıklar Caddesi'nin olduğu yer bahçeydi. Talya Otel'in bulunduğu yerde palmiye ağaçları vardı. Falezler toprak ve ağaçlıktı. Talya Otel'den sonrası narenciye bahçeleriydi. Konyaaltı'nda tahtadan yapılan obalar vardı. İnsanlar oraya giderdi. Komşuluk ilişkileri çok güzeldi. İnsanlar birbirlerine gider gelirdi. Sokaklar portakal çiçeği kokardı. Hava çok temizdi. Meşe odunuyla sobalar yakılır, güzel kokulu mavi dumanlar olurdu kış aylarında. Çok güzel adetler vardı. Sokaklarda oynardık. Faytonların arkasına biner, bir mahalleyi dolaşır sonra da yürüyerek geri dönerdik. Falezlerden 17-18 tane şelale akardı. Onlar da kalmadı. Şehir çok betonlaştı. Burada 40 gün de yağmur yağsa ayağınıza çamur bulaşmazdı. Toprak suyu emerdi. Şimdi ememiyor. Onun için her yeri sel basıyor. Verimli toprakların üzerine koca koca betonlar inşa ettik. Ben sokağa çıktığımda kendimi yabancı hissediyorum bazen bu şehre. Bana Antalya'yı hatırlatan falezler, deniz ve dağlar var yalnızca.
Yorumlar
Kalan Karakter: