‘’Baksana, azından 60 yaşında…
Bundan ne beklenir ki ahh ah’tan başka’’ diyecekler..
Evet geçmişe özlem var…
Günümüz, geçmişimizi arattığı için…
Anımsayanlar bilirler ‘’yerli malı haftasını…
Okula neler götürülmezdi ki, yiyecek içeklerden…
Hangi meyve, yemiş, hangi yörede yetiştiriliyor?
Neden bu haftayı kutluyoruz…
Bir bir anlatılıp, öğretilerek, yerli malı kullanmamız salık verilirdi…
Şimdiler de ara ki bulasın..
Muz’dan başlayıp, samana varıncaya dek ithal edilir oldu bir çok şey…
‘Dünyanın dördüncü büyük tarım ülkesiyiz kendi kendine yeten’ söylemi de lafta kaldı gayrı…
Ya Birleşmiş Milletler (BM) in 2013 de 5 Aralık Dünya Toprak Günü’nü kabulundan yıllar önce 1945 yılında yasayla kabul edilen bir Toprak Bayramımızın oluşuna ne dersiniz?
Hani.. Var mı, kaldı mı kutlayacak toprak…
Dağı, taşı TOKİ kapladı, bir cırtımlık yer kalmamacasına…
Köylü de kalmadı ekip, biçmeye toprağı, köy de…
Köyler yüzde yetmişin üzerinde, kent ve kasabalar yüzde otuzlardayken, şimdi şehirli çoğaldı, köylü azaldı…
Kalan köylü de ‘can çekişiyor’ hesabı…
….
Yerli Malı Haftası’nı, Toprak Bayramı’nı bırakalım bir yana…
Her yıl 4 Aralık’ta kutlanan Dünya Madenciler Günü…
Onca ihmal sonucu iş kazalarında oluşan korkunç ölümler, karın tokluğuna ve sigortasız çalıştırılmalarından sonra, kutlanacak haftaları mı kaldı?
Türkiye’nin de altına imza attığı İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, 10 Aralık’ta İnsan Hakları Günü olarak kutlanıyor…
Allah aşkına var mı hükmü şahsiyeti…
Okunuyor mu esamesi?
….
Şimdi; siz siz olun da ahlanıp, vahlanmayın…
Adı var, kendileri yok gibi…
Elinizi attığınız hemen her şey elinizde kaldığı sürece ahlanmayıp da
ne yapacaksınız?
Alıştı, alıştırıldık yıllar yıllar boyu…
Versinler, alalım…
Getirsinler yiyelim…
‘’Olur…Mama var, yer misin’’ diyen de yok…
Neredeyse çalışmak da ayıp hale geldi…
Nasılsa değirmenin suyu geliyor hesabı…
….
En fukarasından, varsılına…
Yok yok evlerinde…
Çamaşır, bulaşık makinasından, televizyonuna…
Eee..
Yakacak, yiyecek yerel yönetimlerden…
İşsizlik aylığı da işin cabası…
Varsılı, yoksulu…
Ceplerde yeşil kart da var…
Gayrısı, ‘gel keyfim gel.’
Gencecik insanlar, sıksalar suyunu çıkarırlar taşın..
Gel gelelim çalışmak istemiyorlar..
Sorduğumuzda da dost sohbetlerinde, müstehzi bir bakış, yayvan bir gülüşle, ‘Abi işsizlik parası hallice…Çalışsam da aynını verecek iş veren..Ağız kokusu çekmenin anlamı ne?’’
Yaa..
Sen çalış, vergini ver, o’nlar senden geçinsin…
Nasılsa, ‘’Gel iş var, çalış’’araştırması yetersiz…
…
Hadi tüm bunlar çekildi sineye…
Ya diğer götürücülere ne demeli?
Hani var ya, elektrik faturalarına kanunsuz kuralsız eklenen kayıp ve kaçak paraları…
TRT payları…
Bunlar ilk akla gelenler…
‘’Bana ne kardeşim bir başkası ödemiyorsa elektrik faturasını bana neden kesiyorsun cezasının faturasını?’’ bile diyemiyorsunuz…
Teker teker mahkemeye vereceksin de, sonuç alacaksın, alabilirsen…
Vay babam vayy…
….
Şimdi gelin de geçmişi arayıp, özlemini çekmeyin..
İnsanların çalıştığı..
Boşta gezmenin, çalışmamanın ayıplandığı…
Verilen sözün senet yerine geçtiği eski’nin eskisi dönemleri…
Yaaa..
İşte böyle özetle…
Yorumlar
Kalan Karakter: