Evet.
Tam da yumurta ağzına geldi gelmesine de bakalım sonu ne olacak...
Çevreciler, demokratik kitle örgütleri, yöre halkı, basın yayın organları, Tüketici Hakları Koruma Dernekleri aylarca çırpındı...
Bu konunun üzerine en çok giden, çırpınanlardan biri de, Antalya Kent Konseyi Merkez Yönetim Kurlu Üyesi Tüketici Çalışma Grubu Başkanı Ali Ulvi Büyüknohutçu oldu.
Halen mahkemeleşiyorlar.
* * *
Konu; Mermer ocakları...
Dağdan şehre indiler. Başta görüntüleri olmak üzere kent merkezini tehdit ediyorlar pervasızca.
Kırsaldaki dağlar az geldi. Nasıl olsa ses çıkaranların sesi ve gücü yetmiyor..
Ali kıran baş kesen gibiler...
* * *
‘Hava güzel.. Çoluk, çocuk şöyle bir yayla yapalım, günübirlik’ der gidersiniz.
Yemek ve içki atıklarını görmez bile gözleriniz.
Çünkü gözleri fal taşı gibi açan, beterin beteri bir manzara ile ‘neresi manzara ise...’ karşılaşırsınız…
Gözlerinizin ağına takılan; üçte bir orman ağacı, üçün ikisi, kesilmekten peynir dilimine dönüşmüş, bembeyaz taşlar…
Madenciler talan etmiş, hallaç pamuğu gibi attırıp dağı, orman bırakmamış…
* * *
Antalya’nın dört bir dağı aynı...
‘Tühh Allah belanızı versin’ züğürt tesellisi kalıyor elinizde…
Bize bırakılan, geleceğimize bırakmak üzere emanet edilen, o güzelim dağlarımızın, ömür yetmeyen yetiştirilmesi zor ağaçların, endemik bitkilerin yerine tıraşlı kel dağlar bırakacağız bu gidişle.
Önce sahiller gitti. Tüm sahil bandı beş yıldızlı oteller hegemonyasında...
Kent merkezleri AVM işgalinde...
* * *
Anlayacağınız...
Sahiler bitirildi, elde kalan ormanlık alanlar da kapanın elinde kalıyor.
On değil, yüz milyon yıl da geçse, koyun yerine koyabilirseniz o ormanları.
Hak getire...
Atı alanlar Üsküdar’ı geçti, geçiyor..
Ormanlık alanda ağaçlar, kuş sesleri, yerini kocaman makinelere, onlardan çıkan ürkütücü sese bırakmış günün 24 saati....
Antalya’nın doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine, tüm ormanlık alanları bembeyaz olmuş...
Antalya merkez Saklıkent yaylası, Finike, Alacadağ ve Kızılcık Yaylası, Demre Papazkarası bölgesi ve Manavgat derken, sıra Antalya merkez dağ şeridine geldi...
Dur durak yok... Yola devam...
Bize de koskocaman bir ‘tüühhh..’ Ve de ‘Yazıklar olsun...’
Çalmayı, çırpmayı, bağırıp, çağırmayı...
Oturduğumuz yerde dünyalar kurup, yıkmayı...
‘Ah ben olsaydım’ ile başlayıp, her konuda uzmanlığımızı göstermeyi, ‘en’lerin başına her daim kendimizi oturturken, elin adamı, geçmişimizden bize, bizden gelecek kuşaklara mirası yok ediyor...
Böyle gelmiş, böyle gitmeyiz inşalla
Yorumlar
Kalan Karakter: