Yeşim ERSOY'un röportajı
Türkiye’de sadece son 12 yılda 13 bin 510 sigortalı çalışan iş kazasında ölmüş. İstatistiklere göre, her gün ortalama 176 iş kazası oluyor. Her gün ortalama 3 ila 5 kişi ölüyor, 4 ila 5 kişi ise iş göremez hale geliyor. İki yıl önce çıkan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu uyarınca kurulan yarı resmi özerk Ortak Sağlık Güvenlik Birimlerinden biri olan Tedbir’in genel koordinatörü Metin Durna, “Önlemek, ödemekten daha ucuz ve insancıl” diyor. Durna, iş sağlığı veya güvenliği zafiyetinden doğrudan etkilenecek olmasak bile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Alo 170 İhbar Hattı’nı arayarak ihbarda bulunmamızı öneriyor.
-Bazen tehlikeyi görüyoruz. Örneğin çevremizdeki inşaatlarda baretsiz, eldivensiz, emniyet kemersiz işçiler derme çatma iskelelerde dolaşıyor. O zaman ne yapabiliriz?
-Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız ALO 170 ihbar hattı kurdu. Ama kimse aramıyor. Bu ALO 170 Dünya Kalite Ödülü birinciliği alan ve toplam 1825 özürlü vatandaşımızdan oluşan bir çağrı merkezidir. Telefonda dakikalarca beklemezsiniz, maksimum üçüncü çalışta açarlar. Konuya son derece hakimdirler.
-Hangi şartlarda ALO 170’i arayabilirim?
-İş sağlığı ve güvenliğini ilgilendiren her konuda.
-Doğrudan mağdur olmasam da mı?
-Evinizin balkonunda oturuyorsunuz, karşıdaki inşaatın iskelesinde işçi emniyet kemerini takmadan çalışıyor. ALO 170’i arayabilirsiniz. Çalıştığınız iş yerindeki iş sağlığı ve güvenliği eksiklerini de bildirebilirsiniz. İnsanın en temel hakkı, sağlıklı bir yaşam sürdürme hakkıdır. Sizi hiç kimse zor şartlarda çalıştıramaz. Derhal ALO 170’i arayacaksınız.
-İhbar etmek gerekiyor diyorsunuz yani…
-Yabancı basında okudum. Danimarka’da bir kişi evinin çatısına çıkmış, anteni düzeltmek için. Komşusu onu ihbar etmiş, “Komşum evinin çatısına çıktı. Hiçbir güvenlik tedbiri almadan orada çalışıyor. Her an düşebilir” diye. Oysa bizde, “Aaa-a ayıp, komşu ihbar edilir mi hiç?” İhbar etmeli halbuki. Çünkü iş kazası geçiren kişinin maddi ve manevi tazminatını hep birlikte ödüyoruz. Vergisini günü gününe ödeyen dürüst vatandaşın cebinden çıkıyor bu para. Parayı bir tarafa koyalım, o insan ölmesin. Yine söylüyorum önlemek, ödemekten daha ucuz ve insancıl.
-Aslında haklısınız. Bazen kaza “Geliyorum” diyor.
-Kaza her zaman “Geliyorum” der. Geçtiğimiz günlerde Ermenek’te kaza geliyorum demiş mesela. Bir kardeşimiz ALO 170’i arasaydı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişleri orada gerekli önlemleri derhal almak için çalışmalara başlardı.
-Benden çıkmasın diye düşündüğümüzden belki de… Benim ihbar ettiğim anlaşılırsa işimden olurum korkusu…
-Polise bir ihbarda bulunduğunuzda, seni şu komşu ihbar etti diyorlar mı? Bu mümkün mü? Sizin telefon açtığınız yer, devletimiz. Sen aramazsan, ben aramazsan, bu sıra sana da bana da gelir.
İÇİNDE HİSSETMEK
-Önce bizim kendimizi korumamız gerekiyor yani..
-İş sağlığı ve güvenliği kavramını herkesin içinde hissetmesi lazım. İş güvenlik uzmanı bir yere kontrole gittiğinde herkes baretini, eldivenini takıyor. İş güvenlik uzmanı arkasını dönünce çıkartıyor.
-Gerçekten mi?
-Evet. İstatistiklere göre iş kazaları yüzde 88 işçiden kaynaklanıyor. Çalışan olarak biz kendimizi korumazsak, bizi ne Allah ne iş güvenlik uzmanı koruyabilir. Önce biz kendimizi koruyacağız, sonra Allah’a ve iş güvenlik uzmanına güveneceğiz.
-Düşününce hak verdim. Bazı patronlar tanıyorum, saçını başını yolan. İşçisinin eline güvenlik donanımını vermiş ama kullandırtamıyor. “Biraz daha ısrar etsem, işyerimi kapatmam gerekir. Onları kullanmaktansa işi bırakmakla tehdit ediyor beni” diyorlar.
DEVLET DESTEĞİ
-Tabii. İşçi diyor ki, ben bu kadar disipline gelemem. Ancak bir de, “Ben vergimi, işçilerin maaşını, kiramı ödüyorum. Bir de iş güvenliği için ek bütçe ayırmam çok zor” diyen işverenler de var. Ancak bir çok işletme sahibi şunu bilmiyor: 1 ila 9 işçi çalıştıran işletmeler, mikro işletmelerdir. Yani devlet desteğine ihtiyacı vardır. Devletimiz İş Sağlığı ve Güvenliği yasasını çıkarttıktan sonra mikro işletmelere iş güvenliğiyle ilgili maddi destek veriyor. Kimse bunun bilincinde değil. Bir çok mikro işyeri sahibi işveren, “Ben araştırdım. Bize iş güvenliği uzmanına gerek yokmuş” diyor. Hayır arkadaşım, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği yasası kamu-özel ayrımı olmaksızın, çalışan ayrımı gözetmeksizin her işletmeye, yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren tehlike sınıfına göre bir iş yeri hekimi, bir iş güvenlik uzmanını bünyesinde barındıran Ortak Sağlık Güvenlik Birimi’nden bu hizmeti alma yükümlülüğü veriyor. Kaldı ki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın son 14 yılda yapmış olduğu istatistiklere göre iş kazalarının yüzde 85’i, 10 kişinin altında işçi çalıştıran mikro işletmelerde gerçekleşiyor. Nasıl olur da istatistikler böyleyken devlet seni bu yasadan muaf tutar!
İNSAN HAKLARINA AYKIRI
-Az sayıda insan çalıştırıyorum diye onları yaralama veya öldürme hakkına sahip değilsiniz sonuçta…
-Elbette. Düşünün siz mikro işletmede çalışıyorsunuz, canınız Allah’a emanet. Ancak öbürü 100 kişinin çalıştığı bir işyerinde olduğu için bir uzman ve hekim gözetiminde… Bu insan haklarına aykırı. Çalışan sayısı ne olursa olsun, iş sağlığı ve güvenliği hizmeti alacaklar. Şu anda yasanın gereklerini yerine getirmeyen bütün işletmelerin birikmiş cezası var, biliyorsunuz. 1 Ocak 2013’ten bu yana idari para cezası vardır. Fakat Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, “1 Ocak 2014’ten başlayalım. 2013 yılını rehber yılı ilan edelim, bu kültür bir otursun” dedi. Buna rağmen ülkemizdeki 670 bin tehlikeli ve çok tehlikeli işletmenin sadece 200 bini iş sağlığı ve güvenliği hizmeti alıyor. Geri kalan 470 bin işletmenin birikmiş 11 aylık idari para cezası var. Ancak önümüzdeki 3 ay içinde Ortak Sağlık Güvenlik Birimi (OSGB) ile anlaşmasını yapanların cezasının affedileceği bildirildi. Ki bu 140- 150 bin lira gibi çok büyük bir rakam.
AMA CİN GİBİ
-Nasıl bir cesarettir bu…
-Vatandaş telefon açıyor, konuşuyoruz. Sonunda, “Ben öğrendim, benim işyerimde gerek yokmuş” diyor. “Kimden öğrendiniz efendim” diye soruyorum. Evin alt katındaki kasabın oğlundan öğrenmiş. Ocuk acaba iş sağlığı ve güvenliği uzmanı mı diye merak ediyorum. “Yok, lise 1 öğrencisi ama cin gibi” diyor. (Kahkahalar)
-Yasanın çıkış tarihinden bu yana hiç revizyon yapıldı mı?
-Geriye dönük olarak bir gevşeme veya iptal söz konusu değildir.
-İşveren bu konudaki doğru bilgiye nasıl ulaşır?
-ALO 170’i arayarak… İş sağlığı ve güvenliği konusunda her türlü bilgi için 7 gün 24 saat ALO 170’i arayabilirsiniz. İş sağlığı ve güvenliği hizmeti alacağınız yarı resmi özerk bir kuruluş olan OSGB’nin yetkili olup olmadığını nasıl anlarsınız? Sicil numaramız var, ALO 170’i arayın sorun! Ya da internete girer Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı resmi sitesinde her ilde hangi kuruluşlara yetki verildiğinin listesine bakar. Vatandaşlarımız ,danışmanlık firması olduğunu söyleyen ama OSGB olmayan kuruluşlara itibar etmesinler. Onlar gayri resmidir, onlar hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunmak gerekiyor.
YAŞLI İŞÇİNİN KEMERİ
-Siz sokakta yürürken çılgına dönüyorsunuzdur herhalde. Şurada inşaatın iskelesinde önlem almadan çalışanlar, şurada tüplerin arasında sigarasını tüttüren tüpçü. (Kahkahalar)
-Kesinlikle! Bir gün uzman arkadaşlarım Korkuteli’ndeki bir inşaatı kontrole giderken onlarla ben de gittim. Onlar görevlerini yaparken baktım yaşlı bir işçi, emniyet kemeri takmamış. Dayanamadım, konuşayım belki ikna ederim diye yanına gittim. “Güzel amcacığım, emniyet kemerini takmamışsın. Oysa ki emniyet kemeri hayat kurtarır” dedim. Özür diledi, takmaya söz verdi. O kadar mutlu oldum ki. Yaklaşık 20 gün sonra uzman arkadaşlar yine Korkuteli’ne giderken ben de peşlerine takıldım. Merak ediyorum. Gittim ki amcanın yine emniyet kemeri yok. Niye takmadığını sordum. “Taktım, Allah senden razı olsun. Belimdeki ağrı geçti” dedi. Kazağını yukarı sıvayıp gösterdi. Meğer kemeri kazağının altına takmış, bel korsesi niyetine. Bu nasıl bir bilinçsizlik? Lütfen televizyon kanalları birkaç eğitici program yapsın. Milli Eğitim Bakanlığı da müfredata aldı. Sivrisineği öldürmek fayda etmez. Sorunu çözmek için bataklığı kurutmak lazım.
CEPHE ALIYORLAR
Bazen diyelim ki 10 mikro işyerinin olduğu bir sokaktaki yasalara saygılı, duyarlı bir işveren bizi arıyor. İş sağlığı ve güvenliği hizmeti istiyor. Bilgi vermeye gittiğimizde, aynı sokaktaki diğer 9 işveren onu bu hizmetin gereksiz olduğuna ikna etmeye çalışırken bize de cephe oluyor. Çünkü yandaş arıyorlar, yaptırmayan ne kadar çok olursa, devlet bize idari para cezası uygulayamaz diye düşünüyorlar.
TAŞ TAŞ ÜSTÜNDE KALMAZ
Antalya, bir turizm kentidir. Yüzlerce, binlerce küçüklü büyüklü otel var. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, otelleri ‘Az tehlikeli’ gruba almış. Oysa ben burada haykırıyorum. Oteller, ‘Az tehlikeli’ değildir.
-Oteller hangi grupta olmalı?
-Çok tehlikeli.
-Neden?
-Ne demiştik? Kasap tehlikeli, kuaför tehlikeli, su sporları çok tehlikeli. LPG çok tehlikeli. Bunları ben demiyorum, bakanlık diyor! Otellerde LPG’yi göremiyoruz, bir çoğu toprağın altında, 5-10 tonluk LPG ve LNG tankları var. Her otelin içinde onlarca kasap yok mu? Tonlarca et işliyorlar. Bütün odalarda klimalar var. Onları temizleyip onarımını yapanlar… Otelin içindeki meslek gruplarının içinde ‘Az tehlikeli’ yok. Belki kuyumcu ve deri giyim eşyaları satan ve market. Ama onun dışında otel faaliyeti, içindeki kasabı, iklimlendirme sistemi, LPG tankları, basınçlı tüpleriyle orası aslında çok tehlikeli bir işletmedir. Asla bir felaket yaşamayı istemeyiz. Ama yaşarsak da kabus olur. Onlarca ölüm olur. Hiç olmazsa tehlikeli sınıfına alınmalı. ‘Az tehlikeli’ dediğimiz zaman onların iş güvenlikleri bir basamak altta, daha yumuşak, daha sakin. Olması gerektiği gibi değil. Bir yerde adam tüp satıyor. Mutfak tüpü, piknik tüpü… Toplasanız içerideki tüplerin tamamı 200- 300 kilo gelmez. Ona ‘Çok tehlikeli’ diyorsunuz. Ama otelin dört bir yanından borular geçiyor ve içeride 20 ton patlayıcı madde var. Taş taş üstünde kalmaz. Oraya ‘Az tehlikeli’ deniyor.
-Otellerde personeli, teknik donanımı denetleyen üst düzey görevliler eğitimli oldukları için tehlikenin farkına varıp iş sağlığı ve güvenliğine daha bir önem veriyorlar mı peki?
-Hayır. Ben ‘Az tehlikeli’ grubundayım. Bana düşen görev neyse onu yaparım diyorlar. Her ne kadar bana ‘Az tehlikeli’ deseler de, ben kendi tehlikemi biliyorum demiyorlar. Aslında herkes kendi tehlikesini bilir. Herkesi yaşanabilecek olayları bilir. Düşünün 2 bin kişilik bir tesis. 2 bin kişi 3-4 öğün yemek yiyor. Bunların atıkları… Etrafa yaydıkları bakteriler… Hepsine dikkat etmek gerekiyor. Otellerde de iş güvenlik uzmanlarının rutin kontrolleri, takipleri yapması gerekiyor.
-Otellerde bu yapılmıyor mu?
-Tehlike gruplarına göre iş güvenlik uzmanı çalışma süresi vardır. Az tehlikeli sınıflarda her bir çalışan için 6 dakika ayrılması gerekiyor. 100 kişi çalışan bir işletme düşünün, 6 çarpı 100 eşittir 600 dakika. Yani aylık 10 saat. Bunu periyodik dilimlere böldüğümüz zaman haftada 2.5 saat. Bir iş güvenlik uzmanı öyle bir otele gidecek ve haftada 2.5 saat hizmet verecek. Yeter mi?
Yorumlar
Kalan Karakter: