ÖNLEMEK ÖDEMEKTEN DAHA UCUZ -1
Ülkemiz yılda 4.5 milyar doları iş kazalarına ve mesleki hastalıklara harcıyor. Oysa önlemek, ödemekten daha ucuz ve insancıldır Antalya’da seracılık var. Sokaktaki vatandaşa sorsanız, tehlikeli bulmayacaktır. Oysa ki çok tehlikelidir. Sera işinde kullanılan kimyasallar ve ilaçlar öldürücü ya da ağır hasta edecek malzemelerdir.Soma ve Ermenek’te maden facialarında toplam 319 can kaybı, İstanbul’da 10 işçiye mezar olan asansör, Antalya’da patlayan kazanın aldığı 2 can, onlarca yaralı; iş göremez hale gelenler, aynada bir daha kendini görmek istemeyecek kadar yaşamı kararanlar… Oysa tehlikeyi tahmin edip önlem alsak bu acılar yaşanmayacak. Tedbir Ortak Sağlık Güvenlik Birimi Genel Koordinatörü Metin Durna’dan öğrenelim.
-Hiçbir sağlık ve güvenlik önlemi almaya gerek olmayan işyeri var mıdır?
-Kesinlikle yoktur. Her işletmede elektrik var mıdır? Vardır. Elektriğin öldürücü etkisi var mı? Var! İstatistiklere göre 2012 ile 2014 yılları arasında 1274 vatandaşımız elektrik akımına kapılarak öldü.
-Her işyerinde illa ki sağlık veya güvenlik açısından önleyici birtakım çalışmalar yapılması gerekiyor o zaman…
-Mutlaka. Bu bilincin yerleşmesi için de iş sağlığı ve güvenliği eğitimi ilkokul döneminden başlamalı.
-Yarının işçisi ve işverenleri, henüz aynı sıralarda otururken aynı eğitim verilmeli diyorsunuz öyle mi?
-Evet tam da öyle. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın kamu spotlarında ister işveren olun isterse çalışan, iş sağlığı ve güvenliğine önem verin diyor. Kişinin bunlara önem vermek için patron ya da işçi olması fark etmez.
-Peki işyerlerinin tehlikeleri açısından bir sınıflandırma var mı?
-Evet. Az tehlikeli, tehlikeli ve çok tehlikeli diye üç sınıf var.
KUAFÖRLERİN MASUMİYETİ
-Hadi birer örnek verelim. Örneğin kuaförler hangi sınıfa giriyor?
-Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı kuaförleri ‘Tehlikeli’ sınıfına alıyor ama kuaförler, “Bizim neremiz tehlikeli” diye soruyor. “Bu çok büyük haksızlık” diyorlar. Benim de cevabım şu oluyor: Evet çok büyük bir haksızlık. Çünkü sizin sınıfınız ‘Tehlikeli’ değil, ‘Çok tehlikeli’ olmalıydı.
-Ciddi misiniz? Neden?
-Çünkü yasamızın adı İş Sağlığı ve Güvenliği (6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu). Bakın içinde ‘Sağlık’ sözcüğü geçiyor. Oysa iş güvenliği dediğimiz zaman aklımıza ilk gelen inşaat ve baret! Diyelim ki bir hanım saçını boyatmaya gidiyor. Gayet doğal hakkıdır, gider. Ancak yan koltukta oturan diğer bir hanımın hamile olduğunu düşünün! Belki hamile olduğunu bile bilmediğini düşünün. Daha dünyaya gelmeden bebeği kanserojen madde ile tanışıyor. Buradan da kuaförlerin toplumun sağlığını pozitif veya negatif olarak etkileyebilecek en önemli iş kolu olduğunu çıkarabiliriz.
-Pek aklım almadı doğrusu…
-Bir kuaföre günde ortalama 50 kişinin girip çıktığını düşünürsek, personelden birinin bir gribal enfeksiyon geçirdiğini düşünelim. Mikrobu ailesine, iş arkadaşlarına ve müşterilerine büyük bir hızla geçirebilecektir.
-Peki benim ve okuyucularımızın bir fikri olsun diye soruyorum, ‘Az tehlikeli iş yeri’ne bir örnek verir misiniz?
- Bir hukuk bürosu veya muhasebe bürosu olabilir.
ANTALYA’YA HAS TEHLİKE
-Tehlikeli iş yerlerinden bir iki örnek?
-Kasap, oto tamirhanesi, kuaför, sanayi sitelerindeki işyerlerinin bir kısmı ‘Tehlikeli’ bir kısmı ‘Çok tehlikeli’. Örneğin torna, kaynak işleri yapanlar, basınçlı tüplerle çalışanlar ‘Çok tehlikeli’ sınıfına giriyor. Ancak hiç beklemediğiniz işlerin de tehlikesi yüksek olabiliyor.
-Hadi bunu da örnekle açıklayalım.
-Örneğin Antalya’da seracılık var. Sokaktaki vatandaşa sorsanız, tehlikeli bulmayacaktır. Oysa ki çok tehlikelidir. İşin güvenlik kısmını değil, sağlık kısmını düşünün. Sera işinde kullanılan kimyasallar ve ilaçlar öldürücü ya da ağır hasta edecek malzemelerdir. Ama yine söylüyorum, iş güvenliği denilince insanların sürekli düşündüğü, bir işçinin ölümü… Hayır, bunun içinde işin sağlığı, mesleki hastalığı var.
MALİYETİ ÇOK BÜYÜK
-İş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle çok büyük de bir tazminat tutarı ortaya çıkıyor değil mi?
- Ülkemiz yılda 4.5 milyar doları iş kazalarına ve mesleki hastalıklara harcıyor. Bu görünmeyen bir para.
-Bu harcama önlenebilir mi?
-İstatistiklere göre, iş kazalarının yüzde 98’i önlenebilir.
-Çok ciddi bir yüzde. İçinde ölüm nedeniyle tazminatlar da var mı?
-Hepsi içinde. 20 Haziran 2012’de 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden oybirliğiyle geçti. 10 gün sonra Resmi Gazete’de yayınlandı. Bizim insanımızın bu yasaya uyum sağlama süreci bir Avrupalı insandan çok farklı.
EN GEÇ KALMIŞI
-Neden böyleyiz?
-Avrupa’daki insanlar bu kültürü çocukluğundan beri alıyor. Bizde yasa bir anda çıktı. Çünkü Avrupa Birliği’ne (AB) uyum süreci için bazı kriterler getirdiler. Bunlardan en önemlisi ama en geç kalınmışı İş Sağlığı ve Güvenliği yasası. Bu yasa, 1923 yılından beri AB ülkelerinin tamamında kullanılmaktadır. Ülke kalkınmasına insanların hayal edemeyeceği kadar faydası vardır bu yasanın. Çünkü aslolan insandır. Ülke nüfusumuzun yüzde 7 gibi bir oranı maalesef özürlü. İş kazasında yaşamını kaybeden bir vatandaş için ödenen tazminatın tutarı 1 milyon lirayı geçiyor. Bu çok ciddi bir rakam.
-Bir de çocuğuna sorsak, 1 milyon lirayı mı istersin babanı mı diye…
-İşin o yanı çok daha önemli. Tabii ki “Babam” diyecek. Zaten yasanın ana felsefesi şudur: Önlemek, ödemekten çok daha ucuz ve insancıldır.
-Peki sizinki gibi ortak sağlık güvenlik birimlerinin (OSGB) devreye girmesiyle bilincimizde bir yükselme başladı mı?
CEZA ŞART
-Daha işin çok başındayız ve çok yavaş ilerliyoruz. Şöyle düşünün cumhuriyet kuruldu kurulalı ülkemizde otomobil var değil mi? Bütün bu otomobillerin emniyet kemeri var mıydı? Vardı. Peki kullandık mı? Hayır! Bununla ilgili yasa çıktı. Herkes emniyet kemeri kullanmaya başladı mı? Hayır. Kamu spotlarının faydası oldu mu? Hayır! Bizim kültürümüz bu. Ne zaman ki kolluk kuvvetleri, emniyet kemeri takmayanlara ceza kesmeye başladı, takanların sayısı arttı.
-Yani bir ceza, bin nasihattan evladır diyorsunuz…
-Kültürün oturması çok zaman alır. Eğer iş kazalarını önlemek ya da kazalarda ölen ve yaralananların sayısını aşağıya çekmek istiyorsak bu kültürün oturmasını bekleyemeyiz. Beklersek daha çok can yanar. Önlemek, ödemekten çok daha ucuz ve insancıldır.
-Peki ne yapacağız?
-Ülke yasa çıkarır ve yasaların takibini yapar. İdari para cezaları uygulanmaz ve biz bu kültürün yerleşmesini bekleyerek iş kazalarını önlemeyi hedeflersek maalesef daha çok insanımızı toprağa veririz.
ÖNLEMDEN UTANMAK
-Bir önlem almaya utanan bir toplumuz sanki. Önlem alan kişilere karşı bir de alaycılığımı var…
-Aynen öyle. “Bana bir şey olmaz”, “Ben bu işi yıllardır böyle yapıyorum” dediğimiz müddetçe iş kazalarının önüne geçemeyiz. Geçenlerde Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanı Faruk Çelik’in açıklamasında şöyle bir şey vardı: Kendisine verilen kişisel koruyucu donanımı kullanmayan işçiye de idari para cezası yazılacağı… Eskiden ihtar vardı ya da bir günlük yevmiyesi kesiliyordu. Yeterli değildi.
NEDEN ARTTI?
-Bu yıl Türkiye’nin dört bir yanından iş kazası haberi geliyor. Ne oldu da kazalar bu kadar arttı?
-Aslında son bir yılda artış olmadı.
-Yani iş kazaları hep bu kadar çoktu da son zamanlarda önemsemeye başladığımız ve üstünde durduğumuz için mi farkına varıyoruz?
-Evet. Ülkemiz iş kazalarında Avrupa birincisi, dünya ikincisi. Dünya birinciliği Afrika’daki Senegal’de. Bu çok acı bir tablo. Görsel ve yazılı basın üstüne gitmeye başladığı için halk farkına varmaya başladı. İş kazaları yine vardı, ölümler yine vardı. Ama basın gündeme getirmiyordu. Çünkü basının gündeme getireceği o kadar çok şey var ki… Selülit varken, tele voleler varken çalışan emekçimiz ölmüş ne olacak ki…
YARIN: ÖNLEMEK ÖDEMEKTEN DAHA UCUZ -2
Yorumlar
Kalan Karakter: