GELENEKSEL ÇOĞULCULUK

Kimi insanlar için hayatın içindeki sorunlar, korkular ve endişelerden çok tükenmişlik duygusu stres kaynağıdır. Tükenmişlik, bireyin duygusal olarak kendini yorgun hissettiği ve insanları anlamak için enerjisinin kalmadığına, geleceğe dair plan yapacak gücü bulamadığına inandığı psikolojik bir durumdur. Tükenmişlik, yeterince değer görmemek gibi duygular hissettirdiğinden insanlardan uzaklaşma isteği de içerebilir. Yorgunluk hali, hayata karşı isteksizlik, nedensiz baş ağrısı, bağırsak problemleri, bastırılmış bağışıklık fonksiyonu, sık sık hastalık hissi, uyku bozukluklari gibi fiziksel bozukluklar; ayrıca alkol kullanmak, gereksiz ilaç kullanımı, aşırı kafein alma ihtiyacı hissetmek, günlük işlerinde devamsızlık gibi davranışsal bozukluklar; değer tanımazlık, olumsuzluk, başkalarının inançlarına saygısızlık, sinirlilik hali, duygusal uzaklaşma, depresyon, anksiyete, kuralsızlık gibi duygusal durumlar tükenmişliğin belirtileridir. Günümüzde en çok konuşulan işsizlik bireylerin işsiz kalmaktan dolayı duydukları endişeleri tükenmişlik ve dışlanmışlık duyguları doğurabilir. Bütün bunlar kişi üzerinde ya tekilcilik ya da çoğulculuk hislerini tetikler, kişinin toplum adalet sistemini benimsemesine ve kendi çıkarları için bir yere ait olma duygusuna neden olur. İşte o zaman kendi çıkarlarını savunma piskolojisi ile farklı bakış açıları arayışı ortaya çıkar. Böylece tekilci yaklaşım yerini çoğulcu yaklaşım alır ve bütünü ancak paylaşarak sağlayabilme olgusu gelişir. Çoğulculuk yaklaşımı ile birlikte hayatı kolaylaştıran kuralların benimsenmesi birden çok topluluğun yaşamın içinde yer alması tükenmişlik duygusunu kısmen de olsa ortadan kaldırır. Bu yüzden çoğulcu yaklaşım örgütlü yaşamayı getirecek bir takım hakların meşruiyetini kabul eden anlayışları doğuracaktır.  Geleneksel çoğulculuk yaklaşımını bireyler benimser ve toplu yaşamanın farkındalığı oluşur; fiziksel yorgunluklar, davranışsal bozukluklar, duygusal dengesizlikler, endişe ve kaygılar gibi durumlarla daha az karşılaşılır.