Antalya Kent Konseyi’nin konferanslar dizisinin bu ayki konuğu Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ruşen Keleş oldu. Prof. Dr.Keleş, yurttaşın kent değerlerine ve kent kimliğine sahip çıkmada yasaların kendisine tanımış olduğu hakların kaynağının uluslararası hukuk ve anayasamız olduğunu belirterek, “Sivil itaatsizlik; yurttaşın kentine, ülkesine zarar verildiğini gördüğü durumlarda veya bu değerlere zarar verecek adımların atılmasına tanık olduğu durumlarda sokağa çıkmasıdır” dedi. Sokağa çıkmanın kanunsuz işler yapma veya vur-kır anlamına gelmediğini ifade eden Prof. Dr. Ruşen Keleş, “Bizim en büyük eksiğimiz de budur. Başka ülkelerde çok yaygın olan, bizim ülkemizde ise çok görmediğimiz kentdaşlık bilincinin çok doğal bir ifadesi olan bir terim var o da sivil itaatsizliktir. Sokağa çıkarsam kanunsuz bir iş yapmış olur muyum endişesiyle çekinmekteyiz. Onun karşında olan, sokağa çıkan kanunsuz bir iş yapmıştır şeklinde eline gazı, panzeri vs. alıp üzerine yürümektedir. Her iki tarafta da yanlış anlamalar, sivil itaatsizliği sanki demokratik bir rejimin kurumu değil de, antidemokratik bir araçmış gibi değerlendirmeye yol açmaktadır. Gezi Parkı olaylarında Taksim’in ortasındaki yeşil alana sahip çıkmak isteyen İstanbulluları büyük tehlikelerle karşı karşıya getiren yanlış anlama bunun bir sonucudur” diye konuştu.
‘SÖYLENECEK ÇOK ŞEY VAR’
Moderatörlüğünü Konsey Yürütme Kurulu Üyesi Recep Esengil’in yaptığı konferansta bugün gelinen noktada ülkemizdeki bir takım dengelerin bozulmakta olduğuna işaret eden Prof. Dr. Keleş, “Örneğin; Ekolojik ve ekonomi, koruma ve kullanma dengesi, kısa ve uzun vadedeki menfaatler arasındaki çelişkiler, bireylerin menfaatleri ile kamunun menfaati arasındaki çelişkiler, hükümetlerin söylemleri ve eylemleri arasındaki dengesizlikler, merkeziyetçilik ve yerelleşme arasındaki çelişkiler. Hepsinin çevre ve kent değerleri - üzerindeki olumsuz etkileri hakkında söylenebilecek çok şey var” diye konuştu.
BİLİNÇ DÜZEYİ
Ülkemizde hızlı bir sanayileşmenin, gelişme politikalarının öncelikli maddesi olarak tercih edilmemesinin bir istihdam sorunu yarattığını, kente gelipte işsiz güçsüz kalmış bir insandan kentli olmaya özgün davranışları beklemenin mümkün olamayacağını da ifade eden Prof. Dr. Keleş, “Kente gelite kentlileşememiş yığınlar, önlerine çıkan ve onları çeşitli yönlere sevk etmek için çaba sarf eden kişilerin arkasından kolayca gidebilmektedirler. Halbuki bunlar gerçek anlamda kentlileşmiş olabilseler her önüne gelenin arkasından gitmeyecek, bir bilinç düzeyine erişeceklerdi. Az gelişmiş bir toplum yalnız ekonomisiyle değil, kentleri de dahil olmak üzere bütün kurumlarıyla az gelişmiştir” değerlendirmesinde bulundu.
YÖNETİCİLERİN EKSİKLİĞİ
Prof. Dr. Keleş, ister merkezi yönetim, hükümet düzeyinde olsun, isterse mahalli idareler, belediyeler düzeyinde olsun yöneticilerin, siyasetçilerin kültür ve sanat konularında belli bir olgunluğa erişmiş olmalarının yaşamsal bir önem taşımakta olduğunu vurguladı. Keleş, şunları söyledi: “Halkın kendisinin kentinin değerlerine sahip çıkması elbette ki çok önemlidir. Ama ondan da önemlisi o kenti merkezde veya yerel düzeyde yönetenlerin kültür ve sanat anlayışlarındaki kültür düzeylerindeki gelişme belirleyicidir. Birçok yöneticimiz birçok kentimizde geçmişte ve bugün de sanat ve kültür değerlerine kent kimliklerinin önemli ögelerini oluşturan varlıklara karşı zaman zaman saygılı olmayan davranışlar sergileyebilmişlerdir. Doğal ve kültürel mirasın korunması çevre hakkının karşılığı olan sorumluluğumuzun bir parçasını oluşturmaktadır.”
HALKIN UYANIŞI
Çözümün örgün ve yaygın eğitim olduğuna da dikkat çeken Prof. Dr. Keleş, “Geri kalmış ülkelerin pek çoğunda iktidarı elinde bulunduran gruplar ve kitleler, bu siyasal iktidarı sonsuza dek elinde tutabilmek için seçmen yığınlarının uyanışını geciktirmeyi denemişlerdir. Gençleri çağdaş bilimin ışığında aydınlatmak yerine gelenek bekçisi insanlar olarak yetişmeleri sağlamak üzere eğitim kurumlarında ve eğitim yöntemlerinde özel düzenlemeler öngörmüş ve bunları adım adım yürürlüğe koymaya çalışmışlardır. Gerçek rehberi çağdaş bilim olmayan hiçbir toplumun ileri ülkeler arasında yer aldığını görmek mümkün değildir” ifadesini kullandı.
Yorumlar
Kalan Karakter: