Bir boydan, öbür boya gezilirken, tüm sorunlar o an için unutulurdu…
Kendine özgü havası, kokusu olan, her noktasında çekicin örse vuruşları en güzel müzik armonisi olup çıkardı…
Sobacılar, demirciler çarşısı Antalyalının vazgeçilmezi oldu.
Körüğün rüzgarıyla harlanan ateşte, ustasının, tepsi, sini, kazan, tencereye kalay sürerken çıkardığı mis gibi koku, insanı alıp, götürmesinin hazzı yaşanırdı.
Turistin cazibe merkezi, ‘olmazsa olmaz’ı idi aynı zamanda sobacılar demirciler çarşısı…
Alışveriş bir yana, adeta bir görsel şölen alanıydı aynı zamanda…
Kalaycının körük çekişi, demircinin örs darbeleri ile saca şekil vermesi, bakırcının gergef gibi desen yapmasını kim doyasıya izlemezdi ki?..
….
Ama şimdi çok hüzünlüler…
Zanaatları göz göre, kayıp, ellerinden gitti.
Çok az sayıda kalanı da sıkıntılı…
Çaresizliklerinden…
Kırgınlar; İlgi bir yana.
Öfkeliler;
Düştükleri çaresizlik sarmalından…
Oysa ne güzeldi geçmişte kalan…
‘Arastayı yıkıp, size daha güzelini yapacağız’ dendiğinde heyecanlanıp, mutlu olmuşlardı…
Şimdilerde, çok az sayıda kalan esnaf, kira bedelini ödeyememenin çaresizliğinde…
‘Ya bu kiraları öder, ya da işyerlerinizi boşaltırsınız’ın muhatabı oldular uzun süre.
…
Antalya’nın, günümüze kalan 3-4 tarihi dokusundan bir kısmı yok edildi.Yok olmaya, yok edilmeye zorlanan tarihi dokudan biri de 200 yıldır yaşatılan demircilik, sobacılık zanaatı…
Şöyle bir anımsayalım;
Sanıyoruz, ilk hinlik; Sobacılar ,demirciler çarşısının yapım şeklinde başladı.
Cafcaflı, görkemli yapı, sobacı, demirciler için geçmişteki kadar uygun yapılmadı.
Dakka bir- gol bir gibi…
Ve biten iş yerlerine taşınanlar ikinci şoku yaşadı…
Geçmişte, günlük bir iki kalay, iki bakır tas, bir mangal tutarındaki aylık 200-300 lira kira şimdilerde bin lira ve üzeri oldu…
….
Peki…
Üst üste atılan ve yenilen bu gollerin gerekçesi neydi..? Vakıf’ın daha iyi konumdaki diğer işyerlerini, 400-500 liradan kiraya verilirken, neden 1000 TL dayatması yapıldı..?
Yüksek kiralarla arasta esnafını bezdirip, iş yerlerini tahliye ettirme hazırlığı olarak algılandı esnaf tarafından.
Kazanç az, kira yüksek. Dededen toruna, el zanaatı ile geçimini sağlayan esnafın işyerinden çıkmasına zemin hazırlayıp, koşullar olgunlaştıktan sonra, kuyumcu esnafına verileceği dillendirildi..
Örnek olarak da; arasta, zanaat erbabından çok, kuyumcu ortamına göre dizayn edilmiş görünümüne işaret edildi.
‘Bu da nerden çıktı?’ ya rastlantı örnek oluşturdu.
Bir esnafın, ikinci yıl kira ödemesinde, vakıf yetkilisinin dalgınlığı ile ‘kuyumcu’yazan matbu bir kontrat imzalatılması esnafça kanıt sayıldı .
Sobacılar ve Demirciler Çarşısı Derneği (ASDER) Başkanı Mustafa Kasapkara, ‘Eski Vakıflar Hanı yıkılmadan önce kuyumcular vardı. Yıllarca yıkılamayan vakıf işhanı, kuyumcuların itirazsız işyerlerini boşaltmaları sonucu yıkıldı.Neyle ikna edildiler? Söz alındı ki sesleri çıkmadı’ şeklinde feryat etti.
Sözü kim verdi? Vakıf üzerinde bu denli yaptırım gücü ve irade kimde…?
Neden dolambaçlı yol seçiliyor?’’ sorularına yanıt aramakla uğraştı.
….
Nedenini; Kasapkara şöyle açıklıyor;
‘Ortada bir şartname var.Bu şartın bir tarafı Avrupa Birliği (AB)’nin hibe fonları…Türkiye’yi fondan yararlandırılırken, el zanaatlarını koruması amaçlanmış..Zanaatını sürdürenlere, bu yerlerin tekrar verilmesi önkoşulu konmuş’
Gelin, görün ki, sözleşmeye, ‘Ancak, içindeki halı hazır zanaatçı, hangi nedenle olursa olsun, kullandığı işyerini boşaltırsa, başka amaçlı işlere verilebilir’ şartını eklemiş cin fikirli iş bilirler?’’
‘Bu madde üzerinden esnafa vuruyorlar’
‘Yüksek kira ile bezdir, işyerini rızası dahilinde tahliye ettir’
Hani, ‘şeytanın bile aklına gelmez’’ derler ya…
İşte o cinsten.
…
Birçok esnaf, kira ödeyememe çaresizliğinin çözümünü, işyerini tahliye etmede bulmuş.
ASDER Başkanı Kasapkara, bu nedenle sayılarının 48’den 17’ye düştüğünü, arastanın yarıdan çoğunun bu nedenle boş olduğunu söyledi..
‘Tahliye edenler arasında özel ikna yöntemi kullanılanlar var mı?’’sorusunun yanıtını arıyor..
….
Yorumlar
Kalan Karakter: