Bilindiği üzere,
İsmet İnönü’nün arkasında partisi vardı. Hatta, ordusu da vardı.
Celal Bayar’ın partisi vardı.
Cemal Gürsel’in ordusu vardı.
Cevdet Sunay, genelkurmay başkanı idi.
Fahri Korutürk, kuvvet komutanı idi.
Kenan Evren’in ordusu vardı.
Turgut Özal’ın partisi vardı.
Süleyman Demirel’in partisi vardı.
Abdullah Gül’ün partisi vardı.
Ahmet Necdet Sezer? Türkiye’nin ilk ve tek ‘partisiz’, gerçek manada ‘sivil’ cumhurbaşkanıydı.
Var mı çocuklarının ismini bilen mesela? ‘Kızı Hülya’ diye başlayan bir cümle kursam, kaçınız itiraz edebilir, Hülya değil de, Gülay diye? ‘Oğlu Hakan’ desem... Var mı nerede çalıştıklarını bilen? Babaları Çankaya’dayken VIP’e girdiklerini gören? Elalemin yatında, otelinde rastlayan?
First lady desen... Cebinden giyiniyordu, hala cebinden giyiniyor. İnsan bir Atıl Kutoğlu, Sevan Bıçakçı, Nur Yerlitaş filan ayarlamaz mı?
Yani, affedersiniz ama, ne biçim öğretmensiniz hanımefendi... Bu şekilde mi örnek olmalıydınız öğrencilere?
Hayali ihracatçı yeğenini duydunuz mu hiç? Devlet kredisiyle ihale kapan kuzen, alışveriş merkezinde mısır tezgahı açan kayınço? ‘Sen benim kim olduğumu biliyor musun?’ diye rüzgar yapan müteahhit kanka, oraya buraya müdür olarak sokuşturduğu komşu? Hamili kart yakınımdır diyen damat? Nerde kardeşim, parmağında kuru soğan büyüklüğünde pırlantalarla şatafatlı pozlar veren gelin?
Mücevher, saat, tablo, heykel... Kendisine hediye edilen 1243 parçanın 1243’ünü de bıraktı köşkte! İnsanın içi gidiyor, al götür evine di mi?.. Götürmedi.
Avantaları bıraktığı gibi, papelleri de bıraktı. Kafana göre savur denilen ödeneği harcamadı. 46 trilyon liracık. Yetim hakkı dedi, babalar gibi satan Maliye’ye iade etti. Ye, yemedi, gez, gezmedi... Bırak biz yiyelim, ona da izin vermedi.
Zaten, kırmızıda durmasından belliydi. Kaymakam bile durmuyor, İsveç mi burası, koskoca devletin başı... Niye duruyorsun? Normalde, vatandaşı çiğneyip geçmeliydi.
14 makam aracını geri verdi. Halbuki, oturma odasına Mercedes’le, mutfağa Jeep’le gitmeli, uçağına bavul olarak bile almadığı gazetecileri bahçede limuzinle gezdirmeliydi. Yazları, Okluk’a geçmedi.
Oğlu evlendi, elektrik faturasına kadar kendi kesesinden ödedi. Eşi bileğini kırdı, röntgen kuyruğuna girdi. Annesi vefat etti, sivil plakayla gitti, camide fors yapmadı, taziye ilanı vermeyenlerin defterini dürmek için, kenara not etmedi.
Aşçıyı, garsonu azalttı. Yerli ürün kullandırttı. Partisiz olduğu için... Resmi davetler hariç, eşe dosta parti vermedi.
Süresi biter bitmez, resmi konutu terk ederek, kendi evine geçti. Birisi gibi Huber Köşkü’ne geçip aylardır masrafları fakir halkın sırtına yıkmadı!
Aslında ‘neyi korumaya çalıştığını’ tarih yazacak elbette...
Vizyon denilen kavramın, malum ‘saray’a koşup, akıl danışmaktan ibaret olmadığını kanıtladı.
Yeminine sadık kaldı.
Hukuku üstün kıldı.
Eee, sevilmedi haliyle.Uymadı bize.
Partili olmalıydı.
Devlet adamı olmak kolay değil, çok nadir yetişiyor. Birde değerlerini bilebilseydik!
Yorumlar
Kalan Karakter: