Ancak bu durumun mesleğimi köreltmesine izin vermeden haftada en 2 kez günümü dışarıda geçirmeyi tercih ediyorum.
Sokağın havasını kokluyorum…
Bindiğim taksinin sürücüsüyle sohbet ediyorum…
Girdiğim esnaf lokantasında kentle ilgili konu açıp, ‘işler nasıl gidiyor?’ diye başlayan sohbetler kuruyorum.
Yaşadığım her kentte olduğu gibi Antalya’da da bunu yapıyorum. Hiçbir şeyin dışarıdan göründüğü gibi olmadığını, içine girince daha iyi anlıyorum.
Sokağın dili farklıdır…
Gazeteci sokaktan beslenir…
Bende işimi en iyi şekilde yaparken hayatın içinde dolaşıp, bununla beslenen biriyim.
İşte öyle bir gündü dün…
Antalya sokaklarında dolaştım. Dost kahvelerini yudumladım. Ekonominin, siyasetin ve sosyal yaşamın nabzını bilgisayar ekranından değil, yaşayarak tutmaya çalıştım.
Sohbetlerde fark ettiğim nokta beni geçmişe götürmesiydi.
2002 yılında iktidara yürüyüş başladı. Recep Tayyip Erdoğan halkın gözünde adeta bir kurtarıcı olmuştu. AKP’nin ilk 5 yılının başarılı geçmesi, toplumda umudu da beraberinde getirdi. Dönemin Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’ye sormuştum. ‘Bu halk neden sizi seçti biliyor musunuz?’ diye…
Pepe siyasi güçten bahsederken, ben vatandaşın ruh halini, toplumun yapısını anlattım ona. “Bu halk öncelikli olarak inancınız olduğu için seçti. İnancın arkasından adaletin geleceğini bilerek size oy verdi. Eğer ki büyük bir hata yapmazsanız uzun yıllar iktidarsanız. Ancak hatanız büyük olursa bu toplumun psikolojisi çöker ve toplumda ciddi anlamda tepki oluşur. Bizim toplumumuzun dokunulmazı inancıdır, örfüdür, adetleridir. Bunlara dokunarak siyaset yapıyorsanız çok dikkat etmelisiniz” dediğimde, beni doğrulamıştı.
2004 yerel seçimlerinde AKP’nin adayları yeni Erdoğan’ın gücüyle rakiplerini geride bıraktı. 2009 yerel seçimlerinde de farklı olmadı. Hatta AKP her seçimden güçlenerek çıktı. Bu arada dünyada ekonomik kriz oldu. Ülkemiz de Dünya konjonktüründeki bu krizden etkilenmeye başladı. Ekonomik krizden etkilenen sokağın dili ortaktı. Bu ortak dil sanki hep bir ağızdan, “Şükürler olsun. Allah bunları başımızdan eksik etmesin” diye başlayan cümlelerin arkasından ya sağlık reformlarıyla ilgili güzel sözler söylüyordu ya da diğer ülkelere göre durumumuzun iyi olduğunu anlatıyordu. Bu kriz yaşanırken bir de Davos’ta Erdoğan ‘one minute’ dedi, sokağın diline bu yetti. Herkesin gündemi değişti ve uzun süre sokakta bu konuşuldu.
O zamanlarda “Müslüman adamlar bunlar. Düzgünler. Baksana yollara hepsi duble” diye övgü dolu sözler vardı. Hatta herşeyin iyisini görüyordu sokak…
Sokakta fark ettiğim önemli diğer konu ise, sadece partililerin değil vatandaşın da Erdoğan’a vefa hissetmesiydi. Her ne kadar 17 Aralık operasyonları kafa karıştırsa da bu vefa duygusu 30 Mart Yerel Seçimleri’ne de yetti, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine de…
Vatandaş sandığa giderek, borcunu ödedi.
Bugün ise, sokağın dile değişti. Farklı söylemler, farklı bakış açıları ve geçmişe özlem duygusu hakim sokakta…
“Kendilerini zengin ettiler, emekliye tek kuruş vermediler” diyen, Erbakan Hoca’nın bir kere verdiği emekli maaşı artışını hatırlayan, kafasını bilmem kaç odalı Ak Saray’a takan, yolsuzluk iddialarıyla söylenen, Ebru Gündeş’in kocasının arkasından selam söyleyen, parti içindeki paylaşımları dile getiren vatandaşın kafası çok meşgul…
Hele hele “Devletim kendini toparlasın da… Bize de sıra gelecek” diye bekleyenlerin sayısı azalmış. İş arayıp, iktidara güveniyle bugünlere gelmiş ama artık bir damla umudu kalmış insanlar; Devlet kurumlarına alınan torpil listelerini öğrenip, umudunu yitirmiş.
Sokakta değişim başlamış. Bakış açısı değişmiş…
Simit satanın ağzında ‘dış politikamız iyi gitmiyor’ lafı var.
Bunları düşünürken her günde siyaseti yakından takip ediyor, açıyor televizyonu Cumhurbaşkanı’nı, Başbakan’ı dinliyor.
Artık neler olacak diye de bakmıyor!
Kör parmağım gözüne misali herşey ters gidiyor diye algılıyor.
Mesela, kafasını elektrik kesintisine takıyor. Soğuk kış gününde evinde parasını verse de elektrik olmadığı için ısınamıyor. Bu durum kafası karışık vatandaşın iktidara, siyasete bakışını sertleştiriyor.
Bunları dile getirirken, sizlere sokağın dilini aktarırken, “AKP artık gidiyor” falan demiyorum. Böylesi bir cümle kurmam oldukça iddialı olur. Genel seçimlere yaklaşık 4 ay gibi bir süre var. Bu süreçte siyasette yaşanacaklar çok önemli. Gelişmeler ne olur, hepimiz birlikte göreceğiz. En azından şunu söyleyebilirim ki, böyle devam ederse, iktidar partisinin bu seçimde oyları törpülenir. İktidar olsa bile kaybedilen oy oranı AKP’ye yaramaz çünkü Anayasa değişikliği hayali gerçekleşmez. Hedefler yerine varmaz!..
Tabiki siyaset arenasında sadece iktidar partisi yok. Muhalefet partilerinin de genel seçim öncesi süreci iyi değerlendirmesi gerekir. Bu sokak iktidar partisine bakış açısını değiştirse de, sokağın diğer yorumu da “Kahrolsun… Yine kötünün iyisi AKP’dir” olacak.
Diğer partilerin de sokağın kendilerini alternatif görmelerini sağlayıp, bu sözü söyletmemesi gerekir. Antalya sokaklarında gezerken ortaya çıkan tek gerçek, iktidar partisi AKP’nin kendi içinde aşağıdan yukarıya yenilenmesidir. Siyasette başka çıkış yolu yoktur.
Yorumlar
Kalan Karakter: