Milli Eğitim Bakanlığı'nın yaptığı açıklamaya göre üniversiteye gitmek isteyen öğrenciler için yapılan ilk sınav olan YGS 13 Mart 2016 tarihinde gerçekleştirilecek. Bu sınavdan yeteri kadar puan alan öğrenciler ise 4 aşama olarak gerçekleştirilen LYS'ye girmeye hak kazanacak. Üniversite hayallerini gerçeğe dönüştürecek LYS ise 18-26 Haziran tarihleri arasında yapılacak. Ancak bu iki sınav öncesinde öğrencileri ve haliyle velileri sınav kaygısı sardı. Uzmanlar, sınav kaygısının öğrencileri başarısızlığa sürükleyebildiğini ve bu tür durumlarda özellikle ailelerin tutumunun son derece önemli olduğuna vurgu yapıyor. Peki sınav kaygısını en aza indirmek için hem öğrencilerin hem de velilerin neler yapması gerekiyor? Medical Park Antalya Hastanesi Kompleksi Psikolojik Danışmanlık Bölümü’nden Psikolojik Danışman Havva Burcu Tatoğlu, kaygının bütünüyle tehlikeli bir durum olmadığını ancak dikkat edilmesi gerektiğini belirterek, hem aileleri hem de öğrencileri uyardı.
16 YILDA BİN 138 SINAV
Ülkemizdeki eğitim-öğretim sistemine göre öğrencilerin hayatında büyük önem taşıyan sınavlar, hayatlarının şekillenmesinde büyük rol oynuyor. Sınavlara bu derece büyük önem verilmesi ve öğrencilerin hayatının bu sınavlara bağlanması, beraberinde büyük bir kaygı ve başarısız olma korkusunu da getiriyor. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre ilköğretimden üniversiteye kadar 16 yıllık eğitim-öğretim hayatı boyunca her öğrenci bin 138 sınava girmek zorunda kalıyor. Bu sınavların bir kısmı derslerdeki başarıyı ölçmek için, bir kısmı da öğrencilerin lise-üniversite gibi eğitim kurumlarına yerleştirilmesi için düzenleniyor. Sınavlar öğrencinin psikolojisinde kimi zaman kapanması zor yaralar açarken, ailelerin tutumu da durumun daha da kötüye gitmesine neden olabiliyor. Sınav kaygısına bir de gençlerin ergenlik dönemlerinde yaşadıkları sıkıntılar eklenince, durum içinden çıkılmaz bir hal alabiliyor.
YARARLI DA OLABİLİR
Medical Park Antalya Hastanesi Kompleksi Psikolojik Danışmanlık Bölümü’nden Psikolojik Danışman Havva Burcu Tatoğlu, ortaöğretim ve lise çağındaki öğrencilerin ergenliğin en yüksek dozunu aldıkları zamanda aile, okul, dershane, özel ders arasında sıkışıp kaldığını hatırlattı. Bireyin sınav öncesi ya da sınav sırasında yaşadığı kaygının bilişsel, fizyolojik belirtilerini içeren ve bireyin performansını düşüren duruma özgü kaygı probleminin sınav kaygısı olduğunu belirten Tatoğlu, "Kaygı, tümüyle zararlı bir durum değildir. Şiddeti düşük olduğunda bireyin genel uyarılmışlık düzeyini yükseltir, dikkati arttırır. Sürekli rahat ve kaygısız bir kişi, öğrenme ve benzeri etkinliklere fazla katılım gösteremeyeceğinden, düşük kaygı kişiyi çalışmaya yöneltebilir. Bu durumda yararlı olabilir" dedi.
FİZYOLOJİK BELİRTİLER VAR
Sınav kaygısının belirtileri hakkında da bilgi veren Psikolojik Danışman Tatoğlu, "Fizyolojik olarak belirtiler, sıcak basması, terleme, yüzün kızarması, baş dönmesi, kalp çarpıntısı, solunumun hızlanması, titreme, baş ağrısı, mide bulantısı, midede rahatsızlık hissi, halsizlik, yorgunluk, ağızda kuruma olarak karşımıza çıkmaktadır. Duygusal ve bilişsel belirtiler ise; huzursuzluk, sinirlilik, endişe, korku, konsantrasyon kaybı, düşünce hızında yavaşlama, unutkanlık ve dikkatsizlik" şeklinde konuştu.
PERFORMANSI OLUMSUZ ETKİLER
Sınav kaygısının kişinin performansını olumsuz yönde etkilediğinin altını çizen Tatoğlu, “Bu olumsuz etki çoğunlukla kişinin düşünceleri ve duygularıyla bağlantılıdır. Kaygısı yüksek bireyler sınav sorularını okumakta ve anlamakta zorlanır. Çoğunlukla aynı soruyu birkaç kez okur ve bununla bağlantılı olarak zamanın yetmeyeceğinden korkar. Çoğu zaman bildiklerine çok emin oldukları cevapları hatırlayamamakta, sınavdan çıktıktan hemen sonra hatırlamaktadır” dedi. Kaygının bireyde bedensel tepkilerle kendini gösterdiğini söyleyen Tatoğlu, açıklamasına şöyle devam etti: "Kaygı, kişinin sınav esnasında sorulara odaklanmasını engeller. Doğru yapılan solunum ve gevşeme egzersizleri kişinin sınav esnasında bedenini rahatlatmasını ve sorulara tekrar dikkatini vermesini sağlayacaktır. Sınav kaygısı bir günde çözümlenebilecek bir problem değildir. Kişinin kaygıyla baş etmeyi öğrenmesi gerekmektedir."
AİLE ANLAMAYABİLİR
Sınav kaygısı olan bir kişinin zamanında bir uzmana başvurması gerektiğini söyleyen Tatoğlu, "Sınav kaygısının ortaya çıkmasında ailenin de önemli sorumluluğu olabilir. Bu nedenle tedavi süresince yalnızca sınav kaygısı yaşayan bireyle değil, aileyle de görüşmeler yapmak gerekebilir. Anne ve babalar çocuklarının yaşadığı sınav kaygısını çeşitli nedenlere bağlarlar ve ona göre tutum sergilerler. Çoğu zaman çocuğun yaşadığı sınav kaygısı aile tarafından anlaşılmamaktadır" dedi. Bazı ailelerin sınav zamanı yaşam alışkanlıklarını değiştirmeye başladıklarının altını çizen Tatoğlu, "Aileler, beraber katıldıkları etkinlikleri çocuk için zaman kaybı olacağı düşüncesiyle gerçekleştirmemeye başlarlar. Ailenin hazırlık süresince yaptığı duygusal ve ekonomik yatırım birey üzerindeki baskıyı arttırmaktadır. Ailenin sergilediği bu tutum çocuk üzerinde bir baskı niteliği taşımaktadır. Desteklenmeyi bekledikleri ailelerini memnun edememe kaygısı sınav kaygısına eşlik etmektedir" şeklinde konuştu.
BEKLENTİLER GERÇEKÇİ OLMALI
Aileye hazırlık süresince çocuklarının kendilerine zaman ayırmasının doğal olduğu, dinlenmeye ihtiyaç duyacakları yönünde bilgi verilmesinin gerekli olduğuna vurgu yapan Tatoğlu, şöyle devam etti: "Aile ve çocuk arasında yapılacak bir anlaşmayla dinlenme, etkinlik süresi ve sıklığı konusunda uzlaşma sağlanabilmektedir. Ailenin çocuklarından gerçekçi beklentilerde bulunmaları önemlidir. Çocuğunun geçmişteki akademik performansına göre beklenti içine girmesi gerçekçi olacaktır."
Yorumlar
Kalan Karakter: