Tonguç, “Geçmişimizi geleceğimizden çalmayın! Antalya Müzesi’ni yıkmayın!” çağrısıyla başladığı metninde, sadece Antalya'nın değil, Türkiye'nin kültürel ve tarihsel belleğine büyük bir darbe vurulduğunu söyledi.
“Antalya Müzesi’nden elinizi çekin!”
Tonguç, Antalya Müzesi’nin yalnızca bir bina değil; Karain Mağarası’ndan Roma’ya, Likya’dan Pamfilya’ya uzanan Anadolu’nun yarım milyon yıllık kültürel mirasını barındıran, aynı zamanda bir enstitü niteliği taşıyan eşsiz bir yapı olduğunu vurguladı. Müzenin bahçesinin öğrenciler ve araştırmacılar için bir nefes alanı olduğunu belirten Tonguç, müzenin şeffaflıktan uzak bir süreçle sessizce kapatılmasını “zorbalık” olarak niteleyerek, “Antik çağdaki büyük depremlerden beri, eserler hiç bu kadar akıbeti belirsiz bir duruma düşmemiştir! Korsanlar dahi bu denli yağmacı olmadı tarihte! Süleyman Fikri Erten’in kemiklerini sızlattınız!” dedi.
“Yangından mal kaçıran aceleci tavrınızla anımsanacaksınız!”
Açıklamasında Antalya Müzesi Çalışma Grubu’nun günlerdir süren direnişine dikkat çeken Tonguç, hiçbir yetkilinin bu demokratik tepkilere yanıt vermediğini vurguladı. 20 farklı sivil toplum kuruluşunun, çok sayıda akademisyen ve araştırmacının yönelttiği onlarca sorunun cevapsız bırakıldığını da belirten Tonguç, “Bu halk size güvenmiyor! Bu yurt büyük patronların değil! Yöneticiler halkın hizmetkârıdır. Biz bu yurdu size böyle bırakmadık!” ifadelerini kullandı.
Müze binasında yer alan sıva çatlaklarına ve ikinci kattaki hasara yıllardır müdahale edilmediğini, sorunların büyütülerek yıkıma gerekçe üretildiğini savunan Tonguç, “Bu süreçteki iletişimsizlikle, müzenin kurucusu Süleyman Fikri Erten’in hatırasına ihanet edildiğini” söyledi.
“Detaylı proje dosyası açıklansın, kamuoyundan gizlenmesin!”
Açıklamasında Kültür ve Turizm Bakanlığı'na çağrıda bulunan Tonguç, projenin tüm detaylarının kamuoyuyla açıkça paylaşılmasını, uzman komisyonların genişletilmesini ve çalışmaların şeffaflaşmasını, eserlerin geçici depolanma koşulları hakkında bilgi verilmesini, bağımsız denetim mekanizmalarının derhal devreye girmesini ve müzenin ilk yapıldığı haliyle korunması gerektiğini talep etti. Aynı zamanda Tonguç, “Kamu kaynaklarıyla finanse edilen ve toplumun ortak mirasını barındıran bu proje hakkında vatandaşların bilgilendirilmesi anayasal bir haktır. Demokratik hukuk devletinde şeffaflık seçenek değil, zorunluluktur!” ifadelerini kullandı.
“Yalıyarlar, falezler, müze, meteoroloji... Ne oluyor Antalya’ya?”
Açıklamasında sadece müze değil, Antalya’daki birçok doğal ve tarihi alanın rant baskısı altında olduğunu belirten Tonguç, daha önce kamuoyuyla paylaştığı Konyaaltı Falezleri ve kıyı alanları hakkındaki uyarılarını da hatırlatarak, “Yalıyarların doğal koruma statüsü değiştirildi, Meteoroloji alanı gündeme geldi, şimdi Müze… Hayrola? Yangından mal kaçıran bu aceleci tavrınızla anımsanacaksınız!” dedi.
Aynı zamanda yaşanan tüm bu gelişmeleri “zorbalığa dönüşümünü tamamlamış bir demokrasinin sonucu olarak değerlendirerek, tüm yerel ve ulusal muhalefet partilerine, sivil topluma ve yurttaşlara birlik çağrısı yapan Tonguç, “Umutsuzluğa kapılmak yok değerli dostlar! Akıl bizden yana! Mantık bizden yana! Vicdan bizden yana! Hukuk bizden yana! Tüm muhalefete çağrımdır: Bu zorbalığın karşısında durun!” ifadelerini kullandı.
“Ben bu görevi yaptım, halkın hizmetkârıyım!”
Açıklamasının sonunda kendi geçmişine de değinen Selahattin Tonguç, 1968 yılında Antalya-Burdur-Isparta Barosu'na kayıtlı bir avukat olduğunu, Akdeniz Belediyeler Birliği’nin kurucu başkanlığını yaptığını ve 1980 Askerî Darbesi'ne kadar Antalya Belediye Başkanlığı görevini sürdürdüğünü hatırlatarak, “Seçilmiş ya da atanmış bir kamu görevlisinin işi halka hizmettir. Bizler olsa olsa halkın hizmetçisiyiz. Bu iktidar halka artık hiçbir konuda yanıt verememektedir. Vicdan ortadan kalkmıştır. Kötü niyet fütursuzca dolaşmaktadır!” dedi.
“Bu halk sizi tarih önünde yargılayacak!”
Toplumsal çöküşe de dikkat çeken Tonguç, ülkede ekonomik kriz, sosyal bunalım, kültürel tahribat ve kontrolsüz nüfus politikalarının bir bütün olarak halkı baskı altında tuttuğunu vurgulayarak, “23 yıllık iktidar, bozuk saatin aksine, günde iki kez bile doğruyu göstermedi. İnsan onurunun ayaklar altına alındığı bu dönemin vebali çok büyüktür.” dedi.
Açıklamasını Nazım Hikmet ve İsmet İnönü’nün sözleriyle bitiren Tonguç, bugünün zorba düzeniyle hesaplaşmanın kaçınılmaz olduğunu vurgulayarak, “Tarih sadece yapanları değil, yıkanları da yazar. Toplum bir gün aydınlığa çıkacak. Biz bu yurdu size böyle bırakmadık!” ifadelerini kullandı.
Yorumlar
Kalan Karakter: