ÖNCELİĞİMİZ KENTİMİZ
Antalya’da Mimarlar Odası başta olmak üzere tüm meslek odalarının kentle ilgili AVM, yatırımlar, kıyılar, taş ocakları konusunda hassasiyetle ön plana çıktı. Bundan dolayı da Cumhurbaşkanı açıklama yaptığı zaman Antalya Mimarlar Odası’nı çok eleştirmiştir. Antalya’da Mimarlar Odası neden bu kadar ön plana çıkıyor?Mimarlar Odası, kentlerin çarpık gelişmesinin önlenmesi, sağlıklı gelişebilmesinin hep takipçisi olmuştur. Plan değişiklikleri ile planların bütünlüğü ve sürekliliğini bozan, yapı ve nüfus yoğunluğunu artıran plan değişikliklerinin karşısında olmuştur. Gerektiğinde hukuk mücadelesi vermiş ve bu nedenle ön plana çıkmış olabilir. Bu bir kültürdür ve mimarlar odasının geleneğinde vardır. Eleştiri, önerir, sonuç alamazsa da hukuk yoluna başvurur. Tüm bu çalışma ve mücadelelerinde gücünü üyelerinden almaktadır. Zaten üyesi olmazsa oda da olmaz. Zaman içerisinde bu kent, sadece Mimarlar Odası’nın değil diğer meslek odalarının ve meslek örgütlerinin birlikte mücadele etme, birlikte hareket etme ortamının da hazırlanmasını sağlamıştır. Mimarlar Odası Antalya Şubesi’nin sorumluluk alanı sadece Antalya değildir. Isparta, Burdur’da Şubemiz sorumluluk alanındadır. Bu iller dahil Antalya sahil bandından baktığınız zaman Gazipaşa’dan, Kalkan’a kadar, sorumluluk alanı oldukça geniştir ve tüm sorumluluk alanı içerisinde çarpık kentleşmenin önlenmesi, doğal ve kültürel değerlerin korunabilmesi için her türlü çalışmayı ve mücadeleyi sürdürmektedir. Şubemiz yukarıda da belirtildiği gibi gücünü 1750’si kent merkezinde olmak üzere sorumluluk alanındaki 2350 üyesinden almaktadır. Şubemiz bu çalışmalarını, Isparta, Burdur, Serik Manavgat, Alanya temsilciliklerimiz ile diğer ilçelerimizde ve yine Isparta ve Burdur İlçe ve beldelerindeki oda temsilcilerimiz ile birlikte yürütmektedir. Mimarlar Odası sadece mesleğe, meslektaşına sahip çıkmasıyla değil, sorumluluk alanındaki doğal, kültürel, tarihsel değerlere sahip çıkmasıyla ve kentle ilgilenmesiyle ön plana çıkmıştır. Bir şekilde kent ile ilgili alınan kararları sormuş, sorgulamış, birçok çalışmanın içinde yer almış. Yani elini taşın altına koymuş, bu anlamda ciddi bir şekilde eleştirilerde almıştır. Biz bu eleştirilere de açığız ve alışığız da. Bu eğitim sistemimizden bize yansıyan edindiğimiz bir gelenek. Garipsediğimiz bir şey değil. Çoğu zaman eleştiri olmadığında da rahatsızlık duyarız. Yaptığımız bir işe tepki gelmezse kesin bir yerde yanlış yapıyoruz deriz. Bu anlamda Antalya dediğini zaman aynı meslek dalından olmasak bile diğer meslek odaları ile ilişkilerimiz gayet iyidir. Yukarıda da belirttiğim gibi birçok konuda birlikte hareket ediyoruz. Birçok hukuk mücadelesini birlikte yaptık ve yapıyoruz. Bir inşaat mühendisi ağabeyim ile bir sohbet anında, 1968-72 yılları arasında inşaat fakültesinde alt yapı ve kanalizasyon dersinde bir hocasından ders alırken, hocasının bu alt yapılar Antalya’da olmalı demiş. O zaman el kaldırmış, Antalyalı mısınız? Diye sormuş. Hoca, yok değilim demiş. Sebebini sorunca Antalya coğrafyasını anlatmış. Deniz var, güneş var, doğa var, nehirler, çaylar var. Bunlar denize doğru akar. Doğaldır bunlar. Bu kent bu doğal varlıklarıyla bir cazibe merkezi olacak önümüzdeki yıllar içinde. Yani bu ağabeyimin anlatmak istediği 1968’lerde Antalya’nın bir cazibe merkezi olacağı öngörüsüydü. Hocalarımız tespit etmiş. Özellikle kanalizasyon ve altyapıların bu doğal çevrenin kirlenmemesi adına bu çalışmaların ilk Antalya’da yapılmasının gerekliliğini derste anlatmış. Zaman içinde bunu yaşadık tabi. Ağırlıklı olarak 1980’den sonra turizm kenti olması nedeniyle, hızlı yapılaşma, hızlı yapılaşmayla birlikte hızlı planlamalar oldu. Hızlı olduğu için birtakım hatalarda yapılmış oldu. Tabi bu birazda yasalarda yapılan değişikliklerden de kaynaklandı. 3194 Sayılı İmar Kanunu ile plan yapma ve onama yetkileri yerel yönetimlere verilirken denetim mekanizmalarının oluşturulmaması, onay mercilerine yaptırım yükletilmemesi de bu olumsuzlukların yaşanmasına neden oldu.
ÇARPIK YAPILAŞMANIN NEDENİ PLANDIR
Kentin gelişimine bir katkı var, kentin planlanmasında müdahillik var. Ama kentteki çarpık yapılaşmada da mimarların imzası var.Evet son yıllarda biraz kentlilik bilinci oluşmaya ve kentlilerin yapılan hatalar karşısında duyarlı olmaya başladıkları doğrudur. Mimarlar Odası bu kentlilik bilincinin ve duyarlılığının oluşması için ciddi çalışmalar yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Birçok hukuk mücadelemizi vatandaşlarımızla birlikte açtık veya onlara dava açtırarak giderlerini biz karşıladık, teknik destek verdik. Bunu çok önemsiyoruz çünkü kentte yaşayan kent halkının çevresine ve kentine sahiplenme, yapılan hatalara karşı mücadele etmesi, kentlilik bilincinin oluşması için önemli, bu nedenle kentlilerin duyarlılığının artması için her türlü çalışma ve desteği sonuna kadar vermeyi sürdüreceğimizin bilinmesinde yarar görüyoruz. Kentteki çarpık yapılaşmanın arkasında mimarların olduğu görüşüne katılmıyoruz. Mimari yapılaşmalar için proje hazırlayan olarak önemlidir. Ancak çarpık yapılaşmanın nedeni planlardır. Ne yazık ki planlama sürecinde mimarlar yer almamıştır. Yine yukarıda da belirtiğim gibi 3194 Sayılı İmar Kanunu ile plan yapma ve onama yetkileri yerel yönetimlere verilirken denetim mekanizmalarının oluşturulmaması, onay mercilerine yaptırım öngörülmemesi, çarpık kentleşmenin en önemli nedenidir. Mimar arazi sahiplerine planla verilen hakların, arazi sahiplerinin istekleri doğrultusunda kullanılması için mimari proje hazırlamaktır. Yapı ölçeğinde çarpık kentleşme olamaz, plan ölçeğinde çarpık kentleşme ya da yapılaşma olur. Mücadelemizde çarpık kentleşme ve yapılaşmanın önlenmesi yönünde olmuştur. Bu nedenle çarpık yapılaşmada mimarların imzasının olduğunu kabul etmediğimi ifade etmek isterim. Örneğin Turizm Bakanlığı, Özelleştirme İdaresi, TOKİ bu kentte planlar yapmış veya yaptırmış ve onamışlardır. Yapı yoğunluklarını ve nüfus yoğunluklarını artırmışlardır. Tüm bunları yaparken ne mimarlara sormuşlar, neden kentlilere sormuşlardır. Yapı yoğunluğu ve nüfus yoğunluğunu artırırken kentsel sosyal donatı alanlarını, kamusal yeşil alanları aynı oranlarda artırmamışlar, teknik altyapıyı iyileştirici çalışma yapılmamıştır. Buda çarpık yapılaşmalara neden olmuştur. Bütün bunlara karşı hukuk mücadelesi verilmiş ve verilmeye devam etmektedir.
DOĞA İNTİKAMINI ALIR
Antalya’da bugün yağmurda Manavgat’ın sel alması, şehirde su taşkınlarına yeni yeni çözüm bulunması. Neden geç kalındı? Eksikleri neydi? Altyapı neden yapılmadı?Öncelikle bunun sebebinin uygulama hatası olduğu, yani altyapı yapılmadan üstyapının oluşturulması olarak söylenebilir. Ancak 80’li yıllardan sonra bilimsel ve teknik çalışmalar yapılmadan yoğunluk artırıcı plan revizyonları ve plan değişikliklerinin olduğunu söylemek yanlış olmaz. Devletin bir turizm politikasının olmaması, turizmi sadece kıyılarda deniz, kum, güneş üzerine kurgulaması, yapı yoğunluklarını artırıcı plan revizyonu ve plan değişiklikleri yapılmıştır. Yine konut alanlarında, rant amaçlı yoğunluk artırıcı plan revizyonları ve değişiklikleri yapılarak her taraf beton kaplanmış, dereler kapatılarak yerleşime açılmış su akışlarının önü kesilmiştir. Tabi bunun sonucu da sel baskınları yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Sel, dolu gibi tabii afetlerin yaşanmasında altyapı yetersizliği kadar iklim değişikliklerinin de payının olduğunu söylemek yanlış olmaz. Antalya’nın kendisine has bir topografik ve jeolojik yapısı da var. Plansız ve planlı yapılaşmalar bu topografik ve jeolojik yapıyı bozmuştur. Örneğin dereler iskana açılarak önleri kapatılmış, zemin kaplamaları ile suyu yeraltına taşıyan zerzeminler ve düdenler kapatılarak suyun akışının önü kesilmiş, zerzeminlerin suyu yeraltına akışının önü kesilmiştir. Yeterli yağmur suyu drenajı olmaması da zaman zaman olumsuzlukların yaşanmasına neden olmuş ve olmaktadır. Doğaya çok fazla müdahale edildiği zaman, doğa er ya da geç intikamını alıyor. Ve bu tür doğal afetleri yaşıyoruz ve yaşamaya da devam edeceğiz. Tüm bunların yaşanmaması için yoğunluk artırıcı plan revizyonları ve plan değişikliklerinin artık yapılmaması, derelerin bir şekilde tekrar açılması, mümkün olduğunca düdenlerin açılması ve yine su toplama göletlerinin oluşturularak yağmur sularının depolanması, yağmur suyu drenaj kanallarının tekrar gözden geçirilerek en azından yapılmayan kısımların revize edilmesi ile önlenebileceğini düşünüyorum. Diğer yandan belediye meclislerinin gündemlerinde de artık yoğunluk artırıcı plan revizyonları ve plan tadilatlarının yer almaması gerekir. Ancak bakıyorsunuz, meclis gündemlerinin yüzde 80’ini plan tadilatlarını oluşturmaktadır. Planlamayı beceremedik. Planlamayı yapamadık. Buradan gelmek istediğim nokta sadece Antalya, merkez ilçeler bazında Alanya, Manavgat anlamında değil Türkiye genelinde, hayata dair her şeyin planlamasını beceremedik.
BOĞAÇAY AŞAMA AŞAMA YAPILMALI
Bekir Kumbul döneminde köprü yıkıldıktan sonra Boğaçay’ın önüne 250 metre genişliğinde bir köprü yapıldı. Şimdi Menderes Başkan’da Boğaçay Projesi’ni gündeme getirdi. Ciddi bir yağmurda suyun denize akan bölümünde yığılma oluyor. Bu yanlış bir proje mi?Doğru olabilir. Ancak planlaması ve projesi için çok ciddi bilimsel ve teknik çalışmaların yapılması gerekir. Bütün bu çalışmalar yapılmadan hayali gerçekleştirmek, ileride çok büyük felaketlerin yaşanmasına neden olacaktır. Ancak, çayın doğduğu, geldiği, beslendiği kanallardaki önlemlere ilişkin projelerin yapılması, denize akışın önü kesilmeden veya herhangi bir yağış anında önünün açılması, arka tarafta debiyi azaltmak üzere göletleri planlanması vb. bazı önlemeler alınmak kaydıyla yapılabilir. Ancak belirttiğim gibi çok ciddi bilimsel çalışmaların yapılması gerekir. Bir de kaynakların iyi kullanılması, projenin ne getirip, ne götüreceğinin hesap edilmesi gerekir. Yapılan toplantıda bunlar ortaya çıktı. Akılcı bir düşünceyle de müdahale edildi. İnşaat Mühendisleri Odamızın öncülüğünde bu toplantılar yapıldı. 3-4 soruda zaten projenin bazı ayaklarının sağlam yere basmadığı ortaya çıktı. Sayın Başkan Menderes Türel’de hemen müdahale etti, çalışıldı. Tabi daha çok çalışılması gerekiyor, işin başındayız daha. Kaynaklara baktığınız zaman aşama aşama yapılması gereken projelerden bir tanesidir.
ATIŞ SERBEST AMA…
Doğru, inanıyorum. Neticede ortaya bir plan koyup, tartışılması iyi bir şeydir. Mimarlıkta vardır. Proje veya bir konu olabilir. Ortaya bir taslak çıkar, toplanırız bu taslak üzerinde tartışırız ve en doğrusunu bulmaya çalışırız. Doğru şeyler ortaya çıksın diye atış serbest deriz. Tasarım aşamasında birçok şey tartışılır, harmanlanır ve en iyisi, en doğrusu bulunmaya çalışılır. Kötü bir plan iyinin elde edilmesi için bir tartışma ortamı yaratır. Bu plan tartışılarak en iyisinin elde edilebilmesinin önünü açar ve tartışmalar sonunda daha iyi yeni bir plan ortaya çıkmış olur.
KUNDU-KEMERAĞZI BÖLGESİ
Kundu - Kemerağzı sahil kısmında plan yapıldı, dava açtınız. Neden planının tamamına dava açmadınız?Aslında bununla ilgili birçok basın açıklamamız var. Biz oda olarak bu alanın başta kültür ve turizm alanı ilan edilmesi olmak üzere. 50 binlik, 25 binlik, 5000 binlik ve 1000’lık planlar olmak üzere her ölçekteki alanın bütününe ilişkin tüm planlara ve parçacıl olarak yapılmış olan plan değişikliklerin tamamına toplam 20 dava açtık. En son olarak alan bütünü 50 binlik, 25 binlik 5000 binlik ve 1000’lık planlar iptal oldu. Yani alan şu anda plansız alan. Ancak son açtığımız dava da konut alanlarını dahil etmemiştik çünkü artık kısmen yapılaşma tamamlanmıştı. Sahil kesiminin halka kapatılmış olması tamamen turizm tesislerine tahsis edilmesi, Anayasamız gereği kamu yararına kentlilerin kullanımı amacıyla planlanan sahil kesimindeki kıyı yolunun kaldırılması, bu yola bağlantılı denize dik inen yolların kaldırılmasında kamu yararı bulunmaması nedeni ile dava açtık ve haklılığımız yargı kararı ile de tescillenmiş oldu ve planlar iptal oldu. Yeni planların tüm bölgedeki sorunlarını çözeceğine, mağduriyetleri önleyeceğine inanıyoruz. Aksi takdirde hukuk mücadelemizin devam edeceğinden kimsenin kuşkusu olmasın.
YENİ PLANLARI BEKLİYORUZ
O bölgenin planlanmasında ciddi mağduriyetler var. Neden bu konuda müdahil olmuyorsunuz?Mağduriyetlikten neyi kastettiğinizi bilmiyorum. Ancak bize ulaşmış herhangi bir bilgi yok. Yukarıda da belirttiğim gibi kamu yararına aykırı tüm planlara dava açtık ve şu anda da planlar iptal oldu. Eğer dediğiniz gibi mağduriyetler var ise, yeni yapılacak planla ile çözülecektir umuyoruz. Sahilin tamamı bakanlıkça yatırımcılara tahsis edildi ve bir şekilde 5 yıldızlı, 4 yıldızlı otellerle doldu. Kuzeyinde de konut alanları var. Bunlar da ilk etapta ikinci konut olarak yapılaştı. Birçoğu da boş zaten gidip, görürseniz. Onlarda da apart otellere dönüş başladı. Ancak konut olsun, apart otel olsun, ikinci konut olsun sahili bu alanlarda yaşayacak kentliler veya ikinci konut olarak kent dışından gelenlerin de kullanması gerekir. Ama artık konut alanlarının arkasında kalan tarım alanlarının korunması ve hiç bir şekilde iskana açılmaması gerekir. Artık bu zamana kadar oluşan belli haklar var. Hatta bu haklara bir sınırlamada getirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Arkadaki köylerinde artık mahalle oldu, bu alana hizmet verecek, lojistik destek verecek, tarım ürünleri anlamında böyle kararların verilmesi ve planlanması gerekir. Bunda hep destekledik.
KIRCAMİ KANGREN OLDU
Yıllarca Kırcami’nin tarım bölgesi olması için mücadele verdiniz. Ama Kırcami’nin imara açılması noktasında müdahil değilsiniz. Neden?Kırcami kentimizin kangreni haline geldi. Hani yukarıda demiştik ya, bu alanında kent içerisinde kalmış olması nedeni ile planlanması gerekir. Ancak tarımsal karakteri bozulmadan planlanması gerekirdi. Bunun için mücadele verdik. Ancak kentte yaşanan her olumsuzluğa Mimarlar Odası’nın müdahale etmesi gibi bir algı oluştu. Her müdahale sonrası da bazı kesimler Mimarlar Odasını ‘istemezükçü’ olarak ilan etti. Kırcami halkının da miras yoluyla bölünmesi nedeniyle konuta ihtiyacı olması kaçınılmaz bir gerçek. Ancak Kırcami hem tarım yapılmak, hem de konut ihtiyacı karşılanmak üzere planlanabilirdi. Biz bunun mücadelesini verdik. Ancak gelinen noktada yargı kararlarına karşın yüksek yoğunluklu rant amaçlı yapılaşmaya açıldı. Şehir Plancıları Odamız dava açtığı için biz dava açmadık. Müdahil olmamız dava sürecini uzatacağı için de müdahil olmadık.
CEZABE MERKEZLERİ YETERLİ
Antalya’nın mimari alanda cazibe noktaları olması gerekmiyor mu?Bu soruyla da neyi kastettiğinizi anlamadım. Ancak Antalya’dan cazibe merkezleri oluşturularak yeni göçleri teşvik etme anlamında ise buna karşı olduğumuzu belirtmek isterim. Kente gelen konuklar için cazibe noktalarını kastediyorsanız yeteri kadar olduğunu düşünüyoruz. Kentin tarihi değerleri, doğal ve kültürel değerleri ayrı ayrı cazibe merkezleridir. Ancak, Kent merkezine kente gelen konukları çekemiyoruz. Kent merkezine turisti çekebilmek için inanılmaz bir cevher var elimizde. Mimari anlamda hangi yapılarımız vardır, yoktur. Onları araştırmaya gerek yok. Kaleiçi var. Balbey var. Bu anlamda yılar içinde sahiplenmeler ve yapılan çalışmalar var. Mesele Yat Limanı bölgesinin daha cazip ve nezih bir hale gelmesi için yeniden projelendirilmesi, kale içerisindeki bazı alanların kamulaştırılarak yıkılması, istimlak edilmesi, yer altındaki tarihin günışığına çıkarılması için hızlı çalışmalar yapılıyor. Yıllar yılı Kaleiçi bu anlamda sahipsiz bırakılmıştı. Gerek Büyükşehir’de gerek ilgili belediyede üvey evlat muamelesi görmüştü. 1990’lı yıllarda Mimarlar Odası’nın bu konularda çalışmaları vardı ancak yeterince destek göremedi. Doğal güzelliklerimiz var. Şelalelerimiz var. Düden Parkı, Konyaaltı Sahili var. Bunlar kent için, turisti çekebilmek önemli cazibe merkezlerimizdir.
DEPREM GERÇEĞİ
Antalya zaman içinde bir kentsel dönüşüme uğradı. Kent merkezinde daire olarak planlanan yerler iş yeri oldu. Bir şekilde konuttan ticarete dönüldü. Şimdi ise, parsel bazında kentsel dönüşüm adı altında yapılar yıkılıyor ve yenisi yapılıyor. Bu şehir planlamasını etkilemez mi?Antalya kentsel dönüşüme uğramadı, planlama ve uygulama yanlışlığı nedeni ve kentlilerin bulundukları alanda ikamet etme tercihleri nedeni ile ticaret olarak planlanan kent merkezi konut olarak, konut alanlarındaki zemin katların ticaret olarak kullanılmasına yönelik yerel yöneticilerin kararları sonucu bir kent merkezi oluşmadı, oluşamadı. Diğer yandan tek merkezli planlanan kentin hızlı büyümesi nedeniyle alt merkezlerin oluşturulamaması da bunda etken oldu. Büyük bir bölümü deprem kuşağında yer alan ülkemiz yerleşim alanlarındaki mevcut yapı stoklarının önemli bir bölümü, başta deprem, heyelan ve sel gibi, doğal afetler açısından risk altında olduğu gerçeği, son yıllarda yaşanan can ve mal kayıplarına neden olan deprem, sel felaketlerinden de anlaşılacağı gibi görmemezlikten gelinemeyecek bir gerçektir. Riskin ortadan kaldırılması, gerekli önlemlerin alınması için yeni yapılaşma alanlarının, bilimsel ve teknik çalışmalar yapılarak hazırlanacak afetlere karşı duyarlı, plan ve plan kararlarına dayalı, ruhsatlı ve kamusal denetimden geçmiş yapılardan oluşması zorunluluğu da yine göz ardı edilemeyecek bir gerçektir. Ancak bütün bu adımlar atılırken yerel yönetimleri devre dışı bırakılmamalı, kentlerin planlarını yok sayılmamalıdır.
Antalya’da bu güne kadar yapılan uygulamalar; Kentsel dönüşüm olarak adlandırılamaz. Uygulama parsel bazında binaların yenilenmesi, yani fiziksel olarak yenilenmesidir. Ancak bu uygulamalarda, mevzuat hükümleri kaynaklı yapı yoğunlukları ve buna bağlı olarak nüfus yoğunlukları artmasına karşın, sosyal donatı alanları ve teknik altyapı aynı kalmakta, sosyal donatı ve teknik altyapı alanlarında herhangi bir iyileştirme yapılamamaktadır. Buna bağlı olarak ilave nüfus yoğunluğu getirilerek, kentsel standartlarda iyileşme yerine daha da geriye götürülmektedir. Zaten yetersiz olan kentsel sosyal donatı alanları ve teknik altyapı alanları üzerine ilave yükler gelmektedir. Örnek verecek olursak; 100 kişinin yaşadığı parsel üzerine 100 kişi daha yerleştirilmektedir. Bu durumda 100 kişinin kullandığı bir parkı 200 kişi kullanmaktadır. 100 kişiye göre hesaplanan su, elektrik kanalizasyon şebekeleri üzerine 100 kişilik ilave yük gelmektedir.
ALANYA HASSASİYETİMİZ VAR
Alanya’da seraların arasından binalar yükseliyor. Alanya temsilciliğiniz de sizde bu duruma müdahil olmadınız. Alanya çarpık yapılaşmada Antalya’yı geçmiş durumda. Orada neden hassasiyetiniz yok?Orada hassasiyetimiz var. Belki sizin gözünüzden kaçmıştır. Özellikle Büyükşehir’in sınırlarının genişlemesiyle Alanya’nın da sınırları genişledi. Gerekli alt yapıları, gerekli teknik ekibi olmayan belediyeler vardı. 3- 5 kişi bir araya gelip, parsel bazında, ada bazında yapılaşma koşullarını belirliyorlardı. Bunlarla ilgili ciddi davalarımız oldu. Belediye başkanları ilgili ciddi suç duyurularımız oldu. Bunlardan neticeye ulaştıklarımızda oldu. Kazandığımız davalar da var ama bu arada bunlarda yapıldı. Ama ilgisiz kaldığımızı söyleyemem. Herkes Antalya kent merkezi bazında bakıyor ama keza Manavgat’ta, Kaş’ta özellikle Isparta’da ciddi çalışmalarımız var.
KAŞ’İ YAKIN TAKİPTEYİZ
Kaş’taki havalimanı konusunda ne düşünüyorsunuz? Sizin dahil olduğunuz bir şey var mı?Bu yıl 3 kez Kaş’a gittik. Bütün oradaki meslektaşlarımızla konuştuk, Kaş Sivil Toplum Örgütleri ile bir araya geldik. Kaş Yarımadadaki planların iptali istemiyle Kaş Sivil Toplum Örgütleri ile birlikte dava açtık, yargı süreci devam etmektedir. Kaşta yapılacak havalimanı ile ilgili ortada dava açılmasına yönelik herhangi bir idari işlem yapılmamıştır. Ancak süreç tarafımızdan izlenmektedir. Uygulamaya yönelik bir idari işlem tesis edilmesi halinde dava açacağımızı daha öncede kamuoyuna açıklamıştır.
DAVALAR DEVAM EDİYOR
2016 yılı içerisinde ilçe bazında açtığınız en önemli davalar hangileri?Kentimizde ve Isparta Burdur dahil sorumluluk alanımızda yaşanan olumsuzluklara karşı hukuk mücadelemiz devem etmektedir. Bu bağlamda açmış olduğumuz bir çok dava lehimize sonuçlanmış, 50’nin üzerinde dava ise, halen devam etmektedir. Son olarak Bababurnu Deniz Feneri ve 100 Yıl Spor Kompleksi alanı içerisinde 40 000 m2’lik alanın ticaret ve turizm alanına dönüştüren plan değişikliği işlemlerinin iptali istemiyle davalar açılmış olup, devam etmektedir.
Yorumlar
Kalan Karakter: