Sıradan kadınlar ve erkekler, plastik sandalyelerini, taburelerini alıp bir tepeye çıkmış. Bombalamayı en iyi izleyebilecekleri yere dizmişler sandalyelerle tabureleri, oturmuşlar. Sørensen, kuzey ülkelerdeki meslektaşlarına verdiği demeçte, düşen her bombadan sonra yükselen çocuk çığlıklarının kulaklarına kadar gelmesine rağmen İsraillilerin vicdansızca alkışladığını söylemiş.
Sosyal medyada herkes bu fotoğrafı paylaşıyor. Plastik sandalyede oturan İsraillilere bir öfke, bir öfke…
Peki bizler ne yapıyoruz? Onlardan farklı olarak ne yapıyoruz?
Çin’in yer altı zenginliklerini ele geçirmek için Doğu Türkistanlılara akla hayale gelmeyecek işkenceler yaptığını, insanlara işkence edip topluca öldürdüğünü duymuyor muyuz?
IŞİD, kestiği kafalarla futbol oynadığı fotoğrafları sosyal medyada kendisi yayınlamıyor mu?
Aynı IŞİD, diz çöktürdüğü, ensesine veya kafasına gelecek kurşunun korkusuyla omuzlarını kısmış, başlarını iyice öne eğmiş insanların görüntülerini çekerken bizler ne yapıyoruz?
Suriye’de aynı vatanın evlatları birbirini keserken ne yapıyoruz?
Suriye ve İsrail birbirine füze atarken?
Ben gazeteciyim, siyasetçilerle aynı görüşü paylaştığımı yazarken sözcüklerimi ‘cimrice’ kullanmalıyım ama Başbakan Erdoğan’ın sorduğu soruyu ben de soruyorum: “Birleşmiş Milletler sen ne iş yaparsın?”
Daha sadece cinayetlerden, katliamlardan söz ettim.
Dünyada milyonlarca çocuk her gece yatağa yarı aç girerken biz neredeyiz? Ya onlardan onlarcası ertesi sabaha gözünü açamazken?
Ya fuhuşa zorlanan kadın ve çocuklar için ne yapıyoruz?
Dünyanın her yerinde ilkokul çağında çocuklar uyuşturucuya alıştırılırken biz neredeyiz?
Acı gelip de kendi kapısına dayandığında insanlar ağlamaya, haykırmaya, isyan etmeye ve diğer insanların kendisini niye görmediğini sormaya başlıyor.
Bizler, henüz acı kapısını çalmamış olanlar, “Ben bir başıma ne yapabilirim ki” deyip plastik sandalyelerimizde oturmuş, dört bir yanımızdaki vahşeti izliyoruz.
Plastik sandalyelerini ve taburelerini yan yana dizmiş, düşen her bombadan sonra yükselen çocuk çığlıklarının kulaklarına kadar gelmesine rağmen vicdansızca alkışladığı söylenen İsraillilerden ne farkımız var?
Biz hiç olmazsa alkışlamıyor muyuz?
Bizden olmayanların başına kötü bir şey geldiğinde, “Ama onlar da…” diye kurduğumuz her cümle, sıradan insanların birilerinin sıradan hırslarına kurban gitmesine alkış tutmak değil de ne?
Yorumlar
Kalan Karakter: