Yaşamı boyunca hem okuyup hem çalışarak, başarı ve azmiyle adından sıkça söz ettiren grafiker ve yazılımcı Gökşan Özman, son olarak Avatar II filminin afiş çalışmasıyla öne çıktı. Sanıldığının aksine Avatar için 200’den fazla poster çalışması yaptığını aktaran Özman, “Mesleğime tutkuyla bağlıyım” diyerek işinde ne kadar titiz çalıştığını dile getirdi. Özgür bir ruhu olduğunu söyleyen Özman, “Grafik tasarım, kendimi ifade etmeme ve proje üzerinde çalışırken geçen zamanı unutmama neden olan tamamıyla bana uygun bir meslek” diye konuştu.
Eğitim yaşamına nasıl başladığınızı anlatır mısınız?
Antalyalıyım. Eğitimime de Antalya’da başladım. Antalya Koleji, Gazi Lisesi ve lisansımı Akademi İstanbul’da İletişim Sanatları Fakültesi Grafik Tasarım Bölümünü birincilikle tamamlayarak sürdürdüm. Londra’daki Open Universty'den Art of History yüksek lisans alma imkanı buldum.
Yaşamım boyunca hem okuyup hem çalıştım, ailem çalışarak kendi paramı kazanmanın önemini çok küçük yaşlarda öğrenmemi sağladı. Daha lise ve ortaokul çağlarımda Babamın işyerinde düzenli olarak çalıştım. İnsan ilişkileri, muhasebe, fırsatların yönetilmesi gibi konularda edindiğim deneyimler bana hayatta yapmak istediklerimi gerçekleştirmekte çok yardımcı oldu.
Yaratıcılığınızla hayatınızı kazanmak nasıl bir şey? Mesleğinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Yurtdışında Creative Marketing ismiyle geçen bir sektöre hizmet veriyoruz. Sektörümüzün dinamikleri ve gelişimi heyecan verici ve çok eğlenceli. Çok zevkli bir mesleğim olduğunu düşünüyorum. Başarının büyük bir kısmının yetenek, yeteneğin büyük bir kısmının ise sıkılmadan çalışmak olduğuna kalbimle inanıyorum. Mesleğime tutkuyla bağlıyım ve bu kadar sevdiğim bir mesleği tercih etmiş olmaktan mutluluk duyuyorum. İşim ''Şirketlerin ve markaların imajlarını oluşturmak ve kurumsal kimliklerini tasarlamak, hedef kitlelerine nasıl ve ne şekilde sesleneceklerini projelendirmek’’ diye tanımlanabilir. Business, yatırımcılarla toplantılar, girişimcilerle yazışmalar, saatler süren sunumlar, uçak seyahatleri. Ama bu işimin çok küçük bir boyutu. Günümün büyük bir kısmını açık ofiste bulunan masanın etrafında çalışma arkadaşlarımla geçiriyorum. Bu nedenle hiçte sanıldığı gibi bir iş adamı hayatı yaşamıyorum. Sabah 08.30’da başlayarak 19.00-20.00'a kadar yoğun bir tempo bizim işimiz. Bir reklam veren için 100 Logo_type tasarlamamız ve yüzey uygulama similasyonlarıyla sunmamız genelde şaşkınlıkla karşılanıyor. Oysa Avatar için çalıştığımız toplam poster sayısı 200’ü geçti. Her projemiz için günlerce, haftalarca büyük bir titizlikle çalışıyoruz.
Küçük yaşlarda sürekli çalışmanızın amacı aileye ekonomik bir katkıda bulunmaktan çok, hayata doğru bir şekilde hazırlanmaktı sanırım.
Tabiki, mühendislik temelli aileden geldiğim için ekonomik anlamda rahat bir çocukluk geçirdim. Teknolojik cihazlara her zaman aşırı ilgi duyardım. Tüm yaz tatilimi ailemin işyerinde çalışmakla, her hafta sonunu da büyük babamla sahada projelerin arasında geçerdi, bazı Pazar günlerinde müze ziyareti yapardık, buna bayılırdım. Buralarda sorumluluk sahibi Anadolu'nun her yerinden gelen, mesleklerinde başarılı birçok insanla zaman geçiriyorsunuz. Tatil sonrasında okullar açıldığında tüm arkadaşlarım yazlıklarında tatili geçirmiş olarak döndüklerinde benim gerçekten onlardan farklı ilginç deneyimlerim ve öğrendiğim çok şey olurdu. Ailem, eğitim konusundaki kararlılıklarından bir diğeri de, bizi her zaman en iyi okula göndermek için çaba sarfederlerdi. Maddi durumla bir ilgisi yok, ben ilkokulu kolejde orta ve liseyi devlet okulunda tamamladım. Sanırım bütün bu süreç ve aile yapısı, kişiliğimin oluşmasında farkında olmadan önemli bir yer tuttu.
‘BABAMI ÖRNEK ALIRDIM’
Aileniz ne iş yapardı?
Babam inşaat mühendisi. Beş anonim şirketini birleştirerek Antalya'nın ilk holdingini kurmuş. Ayrıca kurucusu olduğu siyasi partisiyle uzun yıllar Türkiye politikasında söz sahibi olmuştur. Küçüklüğümde babamı gazete ve televizyonlarda gördüğümde hem şaşırdığımı hem de örnek aldığımı hatırlarım. Büyük babam bize güne erken başlama disiplinini kazandıran eğlenceli mizacıyla sorumluluğu öğreten, karayollarına bağlı devlet memuru bir yol şefiydi. Antalya'nın ilk kara yollarını ve köprülerini nasıl yaptığını hep anlatırdı. Antalya'nın yabancı ağırlıklı nüfusu bize çok kültürlü yaşamayı; Amerikan, İngiliz, Fransız, Alman ve Rus kültürünü yakından tanıma şansı verdi. Sanırım 8 yaşındaydım, Antalya' daki evimizin salonunda plaklarla dolu bir pikap olduğunu hatırlıyorum. Yıllarca dokunmamızın yasak olduğu o arşivi, 20'li yaşlarımın ortalarında yazlık evin bir odasında kolilenmiş olarak buldum. Kolileri açışımı bugün bile hatırlıyorum. Karşımda The Beatles, Eagles, The Muppets Soundtrack plakları duruyor. Bu sanırım size biraz fikir verir.
‘ÖZGÜR BİR RUHUM VAR’
Sektörünüzde başarılısınız ama yine de merak ediyoruz neden mühendislik temelli bir meslek değil de grafik tasarımı seçtiniz?
Kontrol etmekte zorlandığım özgür bir ruhum var. Tasarımın her dalıyla ilgileniyorum, Kendimi sık sık, Zurich'de mimarlık yapan kardeşimle mimari tarzlar ve tasarım trendleri hakkında sohbetler yaparken buluyorum. Fiziği ve matematiği seviyorum ama tasarımın da temelinde çok güçlü bir matematik olduğunu düşünüyorum. Grafik tasarım, kendimi ifade etmeme ve proje üzerinde çalışırken geçen zamanı unutmama neden olan tamamıyla bana uygun bir meslek. Yıllar sonra, beni çocukluğumda tanıyan arkadaşlarımdan ve öğretmenlerimin şu yorumunu bir kaç defa duydum, "Gökşan defterlerinin ve kitaplarının boş kenarlarına hep bir şeyler çizerdi, çizdiklerinin anlamı sorulduğunda da anlatacak çok sayıda hikayesi olurdu..." demişler. Kişiliğim hakkında önemli bir ipucudur bu.
Hiç reklam ajansında çalıştınız mı?
Akademiden sonra kısa bir süre TBWA İstanbul'da çalıştım. Jr. Art Director olarak başladığım iş hayatıma kısa zamanda Art Directorlüğe yükselerek devam ettim. Fakat içimde hep kendi stüdyomu kurmak vardı. İstanbul Avrupa yakasında bir ortağımla birlikte DG ISTANBUL'u kurdum ve 4 yıl onu çalıştırdım.
Türkiye'deki reklam verenleriniz kimlerdi?
Fiat Panda'nın "Ateşli Panda" kampanyasına çalıştım, Aycell ve Aria'nın birleşmesiyle ortaya çıkan AveA'ya Logo_type yaptım, BASF ve SAPA'nın Türkiye reklam ajansı oldum.
Amerika’da ofis açmaya nasıl karar verdiniz?
Global pazara proje üretmek her zaman hedeflerimin içerisindeydi. İstanbul'da çalıştığım süreçte yurtdışından bazı müzik gruplarına albüm kapakları ve şirketlere internet sitesi tasarımları yapma fırsatı bulmuştum. Bir gün Uluslararası Altın Portakal Film Festivali'nin galasında Emrah Yücel'le tanıştım. Emrah Bey tıpkı iletişim halinde olduğum Göktuğ Sarıöz gibi California'da grafik tasarım mesleği ile uğraşıyordu. Kendilerini California'da ziyaret ettim, bazı projelerinde çalışma imkanı buldum. Heyecanlı projelerdi ama ben kendi işimi yapmak istiyordum. İçimdeki bu sesi hiç bir zaman susturamadım. Türkiye dönüşü onbir saatlik uçak yolculuğu bana onbir ay gibi geldi. İstanbul Atatürk Havalimanı’na büyük bir kararla birlikte indim. Bundan sonra iki ayrı ofiste hizmet vermeye başlayacaktım, biri ailemin yaşadığı şehir Antalya'da diğeri dünyanın başkenti New York'ta.
Peki neden Antalya ve New York?
Cevap tamamen ekonomik nedenlerden dolayı. Antalya'da çok rahat hareket edebiliyordum, projelerimi oradan da çalışabilirdim. Ayrıca Antalya'nın giderleri İstanbul’a göre çok daha düşüktü, bu sayede New York için gerekli olan kaynağı da sağlamış olacaktım. Öyle de oldu. Antalya bana şans getirmişti, hayatımın kadını olan eşimle Antalya'da tanıştım ve evlendim. İstanbul'dan sürekli olarak projeler almaya, Antalya'nın en prestijli reklam verenleriyle çalışmaya başladım. Aynı zamanda Amerika pazarındaki iletişim kanallarından yer almak ve www.goksanozman.com.tr üzerinde online portfolio’mu oluşturup arama motorlarına kaydetmek ile mantıklı bir karar verdim. Amerika yolculuğu için hazırlıklarımı tamamladım ve turist vizemle New York'a doğru yola çıktım. Plan belliydi, öncelikle avukatlarımın aracılığıyla GOKSANOZMAN DESIGN INC.’ yi kurdum, Manhattan'da maliyetli bir ofis tuttum, bir telefon numarası edindim ve bolca portfolio baskısıyla organize ettiğim toplantılara tek tek katıldım. Günde maksimum üç toplantı sığabiliyordu ama yirmi iki görüşmenin on sekizi olumlu geçti. İlk projelerimi almıştım, artık Apple Store'dan ihtiyacım olan ekipmanları satın alma zamanı gelmişti.
Turist vizesiyle gittiğiniz Amerika'da şirket mi kurdunuz?
Evet. Öncesinde çok detaylı araştırmamı yapmıştım, haklarımı ve kurulması gereken şirket türünü bilinçli bir şekilde seçerek işlemlere başladım. Avukat ve Muhasebe Müşaviri eşliğinde şirket kurulumunun ardından adını Türkiye'deki şirketim GOKSANOZMAN DİZAYN LTD.’ nin aynısını tercih ettim. Artık New York'ta şirket sahibi olan bir tasarımcıydım.
‘YAŞAMINIZ, İŞİNİZ OLUYOR’
Planlı ve zekice bir geçiş olmuş
Her şey çok kolay gelişmiş gibi görünüyor ya, öyle değil. İşin içine girdiğiniz zaman durum çok farklı. Düzeni oturtana kadar iki ayrı ofisin iletişimini kontrol altında tutabilmek ve aradaki saat farkını doğru organize etmek çok stresli zaman alan bir süreç. Özel hayatınız kalmıyor; haftasonu ve haftaiçi, gece ve gündüz, sürekli çalışıyorsunuz. Yaşamınız işiniz oluyor.
Şuan hangi projeye çalışıyorsunuz?
Antalya ofisim Shemall alışveriş merkezinin tam hizmet reklam ajanslığı hizmetini sürdürüyor, internet sitesi tasarımını bitirmek üzere olduğumuz www.kenanimirzalioglu.com.tr ise çok yakın zamanda yayına girecek. Proje bazlı internet siteleri, kurumsal kimlikler ve marka mimarilerini de sürekli olarak çalışmalarımız arasında yer alıyor. Projelerimizi internet sitemden güncel olarak takip edebilirsiniz.
Yorumlar
Kalan Karakter: