Açı Eğitim Kurumları'nın Antalya kurucuları arasında yer alan ve aynı zamanda Coğrafya Öğretmeni olan Hüseyin Dayıoğlu ile dershanelerin kapanış sürecini, yaşanacak dönüşümün eğitim-öğretime sunacağı katkıları ve yeni dönem için hazırlıklarını konuştuk...
Hem öğretmenlik hem de yöneticilik yapıyorsunuz. Öncelikle bunun sizi zorlayıp zorlamadığı ile başlayalım.
Tabi ki zorlukları var ama tebeşir tozu yutmadan da bu işler olmuyor. Çünkü öğrenciye vaatlerde bulunuyorsunuz. Vaatte bulunduğunuz öğrenciye bir şeyler vermek için de mecburen o öğrenciyi sene içerisinde tanımanız gerekiyor. Sadece uzaktan kontrol etmekle hedefe ulaşamazsınız. Kayıt esnasında ve sonrasında veliler ile görüşmeler yapıyorsunuz. Öğrenciyi tanımanın en önemli yollarından biridir bu. Bununla birlikte veliye çocuğuyla ilgili gerçek bilgi verebilmek için muhakkak dersine girip onu gözlemlemiş olmanız gerekiyor. Ayrıca sınıf otoritesi ve sınıftaki havayı teneffüs etmek bu işin olmazsa olmazları arasında yer alıyor. Sonuçta büyük sermayeli bir kuruluş değiliz. Bizim sermayemiz öğretmenlik ve eğitim...
Son bir yıldır en çok tartışılan konulardan biri de dershanelerin koleje dönüşecek olması. Sürecin nasıl işleyeceğini anlatabilir misiniz?
Bir dershaneci olarak çocukların yarıştırılmasından yana değilim. Okuldan çık, dershaneye git, hafta sonlarını dershanede geçir... Bu iyi bir şey mi? Değil. Ancak Türkiye gibi genç nüfusu fazla olan ülkelerde sınava girecek kişi sayısı da fazla olunca böyle bir yarış ne yazık ki kaçınılmaz oluyor. Son yıllarda üniversite sayısında ciddi bir artış olması, üniversite mezunu kişi sayısının da artmasına neden oldu. Eskiden üniversite mezunu olmak bir ayrıcalıkken, şimdi ayrıcalık 'iyi' bir üniversiteden mezun olmak. Bu nedenle bu yarışta takviye şart. Bu takviye dershaneyle, özel okulla, özel ders veya etütlerle olur ama takviye mutlaka olmak zorunda. Sebebi ne olursa olsun dershanelerin kapatılma süreci ile ilgili değişim yaşanmaya başladı. Dershanelerin olmaması demek, bahsettiğimiz takviyelerin merdiven altına inmesi demektir. Bu nedenle kaliteye dikkat etmemiz gerekiyor. Dershanelerin dönüşü ile ilgili konuya gelince de, biz burayı lise yapıyoruz ayrıca bir de kolej açıyoruz. Öğrenciler takviye almak zorunda olduğundan, veli çocuğunu özel okula gönderecek. Bu dönüşümle biz diploma verebileceğiz. Bu durum bir avantaj sağlayacak. Artık bir lise olduğumuz için de öğrencilere ilgimiz daha çok artacak çünkü daha az öğrenci alacağız. Onlarla daha çok zaman geçireceğiz. Haftada 5 buçuk gün ve tam zamanlı olarak eğitim vereceğiz.
Bu durumun öğrenci ya da veli için dezavantajı olacak mı?
Burada ortaya şöyle bir dezavantaj çıkacak; öğrenci yalnız olacak. Önceden maddi imkânsızlıklar dershaneye gitmeye engeldi. Şimdi okula gitmesi de zorlaşacak. Alacağımız öğrenci sayısı da az olacağı için rakamlar yükselecek. Dershaneler kendi kendilerini güç bela idare eden kurumlar aslında. Antalya'da bir inceleme yapsanız, 50 dershane varsa hepsinin sigorta, KDV, stopaj yayın veya kira borcu çıkacaktır. Çünkü çark öyle kolay işlemiyor. Bu sefer de kenarda kalmış zeki çocukları tespit edip, cevherlerini ortaya çıkarmak zorlaşacak.
Lise eğitimine birinci sınıftan mı başlayacaksınız yoksa ara sınıf öğrencilerini de alacak mısınız?
Lise eğitiminde hepsini aynı anda alabileceğiz. Ancak lise son sınıf öğrencilerinin tamamının dershaneyi de doldurabileceği düşüncesi ile üçte birlik kısmını lise son sınıfa alacağız. Şöyle bir durum da söz konusu; kontenjan sınırlı olduğundan dolayı, kotamız dolduğunda arttırmamız söz konusu değil. Milli Eğitim'e verilen listede belirtilen rakamların dışına çıkmayacağız. Sonuçta öğrencilere resmi bir sınav yapılıp diploma verilecek. Doğal olarak kontenjanı 30 olan bir sınıfı 35 ya da 40 yapalım deme şansımız yok.
Antalya'da çok sayıda dershane vardı. Bu da ciddi bir yarış ortamı oluşturuyor. Açı Dershanesi yıllardır eğitime hizmet veren bir kurumdu. Şimdi Açı Koleji olarak yoluna devam edecek. Açı'yı diğerlerinden ayıracak farklar neler olacak?
Açı Dershanesi'nin dört kurucusu olarak hizmet veriyoruz. Dördümüz de öğretmenlik mesleğini icra ediyoruz. Hepimiz derslere giriyoruz ve bu duruma ticari pencereden bakmıyoruz. Yönetici pozisyonun da olsam da önlüğümü giyip derslere giriyorum. İlk olarak en büyük farkımız budur. İkincisi ise, öğrenci ile birebir ilgileniyoruz. İnternet üzerinden birebir etüt veriyoruz. Bunun haricinde veli ile de birebir iletişim kuruyoruz. Öğrenciye randevu verip, onlarla birebir özel olarak ders işliyoruz. Bununla birlikte sayısal, eşit ağırlık, sözel olmak üzere tüm bölümleri kendi aramızda paylaşmış durumdayız. Herkesin sorumlu olduğu ve rapor biriktirdiği alanlar var. Sonuç olarak hem öğrencilerle hem de velilerle özel olarak ilgileniyoruz. Bu da hem başarı çıtamızı yükseltiyor hem de farkımızı ortaya koyuyor.
Bunda mesleğinizi severek yapmanızın ve ticari kaygı gütmemenizin de etkisi vardır mutlaka...
Kesinlikle... Ben derse girerek çok para kazanmıyorum. Yaptığım işte derse girmek benim için dezavantaj. Dışarıda gezip, reklam yayarak çeşitli kurumları ziyaret etsem daha fazla para ve daha çok öğrenci kazanmış olurum. Ama ben eğitimin peşindeyim. Bizim asli görevimiz eğitimdir. Bana çok güzel bir restoranın ortaklığını teklif etseniz durup düşünürüm. Kafamda soru işaretleri oluşur. Ama deseniz ki burada bir bina var, orayı okul yapalım hiç düşünmem. Çünkü bu benim bildiğim ve sevdiğim iş.
Öğrencilerini koleje verecek olan velilerin nelere dikkat etmesi gerekiyor? Hangi koşulları aramalılar seçecekleri kurumlarda?
İlk olarak sorgulamaları gereken eğitim kadrosu. Toplum olarak görselliğe çok önem veririz. Ancak görsellik ikinci plandadır, eğitim ise ilk planda yer alır. Çünkü eğitim yapacak olan binalar değildir. Daha önce söylediğim gibi bizim sermayemiz öğretmenlerimiz. Yani bizde maddi bir sermaye yok. İnsan bizim sermayemiz. Öğretmenimiz iyiyse biz de iyiyiz; öğretmen zayıfsa zayıfız. Trilyonlar kazanmamız bir anlam ifade etmiyor. Öğretmen kadrosu zayıfsa bir yıl, iki yıl idare edersiniz; sizi bir yere kadar götürür. İkincisi ders programı. Verici olduğu yayının önemi. Açı Türkiye geneli bir yayındır. Yaklaşık 35-40 yıldır var olan ve kendini kanıtlamış bir yayındır. Bu o anlamda çok önemlidir. Üçüncüsü disiplindir. Özel okulda şöyle bir mantık vardır; veli ben ne istersem o olacak diye düşünür. Ben okullarımın hiç birinde veliye siz ne isterseniz o olur demeyeceğim. Biz sistematiğimizi anlatacağız insanlara ve bunları yapacağız diyeceğiz. Yapacak olduğumuzu vaat edecek ve onun arkasında duracağız. Olayları incelerken eğitimci mantığıyla yaklaşacağız ve sistemimiz bunun üzerine kurulu olacak.
Şirinyalı'da inşaatı hızla devam eden bir Açı Koleji var. Bize kolejden bahseder misiniz?
Eğitim öncelikli ve eğitimcinin koleji olacak. Çok kalabalık olmayacak. Diğer kolejlerin aksine ilkokul binası, ortaokul binası ve lise binasının ayrı ayrı olması gerektiğini düşünüyorum. On sekiz yaşındaki bir çocukla yedi yaşındaki bir çocuğun aynı teneffüshanede olmaması gerekir. Biz de ona göre butik bir proje yaptık. İki blok şeklinde; bir tarafı ilkokul bir taraf ortaokul olarak. Toplamda 480 (240/240) kapasiteli olacak bir kurum inşaa ediyoruz. Şu an tüm hızla çalışmalar devam ediyor. Özgüveni yüksek, vatan ve milletini seven, Atatürk ilke ve inkılaplarını uygulayan bir gençlik yetiştirmek için orada ona göre bir ekip kurup çalışmalarımıza devam edeceğiz.
Kolej kayıtları ne zaman başlıyor?
Kolejimizin 12 Nisan’da bursluluk sınavı olacak.12 Nisan’dan sonra ağır ağır çalışmalar devam edecek. Bir öğrenciye ilkokul kısmında İngilizceyi ana dili gibi öğretmeyi hedefliyoruz. Arkasından seçmeli olarak ya Rusça, ya Almanca öğreteceğiz. Ayrıca her biri sporla ilgilenecek. Spora yeteneğimiz olmayabilir. Şahsen benim de sporda yeteneğim pek yok ama herhangi bir spor yapmıyorsa bile yürüyüş veya yüzme gibi sporlarla ilgilenecek. Sanatseverler için etkinliklerimiz olacak. Kişilerde özgüveni arttıran şey aktivitedir. Bir çocuk aktivitede ne kadar başarılı olursa özgüveni o kadar artacaktır. Sporla ilgilenen, bir müzik aleti çalabilen, resimde başarılı olmuş; güzel bir tablo yapmış bir öğrencinin özgüveni yüksek olacaktır. Bunları öncelikli olarak vurgulayacağız. Ve dersle çocukları bunaltmayacağız. Eve ödev yok. Ödevlerin hepsi okulda yapılacak. İlkokul kısmında kahvaltı saati olacak, öğrenci kahvaltısını okulda yapacak. Kantindeki ürünler organik olacak. Şu anda dershanede öğrencilerimize 1 TL’ye portakal suyu içiriyoruz. Portakalları bahçeden kendim getirip sıktırıyorum ve öğrencilerin sağlıklı beslenmesine katkı sağlıyorum. Öğrenci kola içeceğine bir liraya portakal suyu içsin ve organik ürünlerle beslensin. Cips yemesin,gazoz içmesin. Bu, çocukların sağlığı ve gelişimi için iyi bir şey değil.
İlerleyen dönemde yeni yerler yeni yatırımlar olacak mı?
Elbette olacak. Buradaki dönüşüm, lise dönüşümü dört yıl. Dört yıl burada kalabiliyoruz. Ancak dört yıla kalmadan daha geniş bir alana sahip, bahçesi olan, aktivite alanı fazla olan bir yere burayı taşıyacağız, taşımak zorundayız. Bunu vaat ederek burayı dönüştürdük. Dört yıl sınırımız var. Notere gidip ben burayı kolej standartlarında bir yere dönüştürmek istiyorum dediğinizde devlet belki size yer gösterecek, bina verecek. Bir şekilde bu olacak ilerleyen zaman içerisinde. Bununla beraber zaten burası oturmuş durumda. Buradaki öğretmen için şu andaki sistemle çok kolay olacak. Çünkü buradaki öğretmen 800 öğrencinin içerisinde çalışan bir psikolojiye alışmış, 250 öğrenci karşısında daha farklı olacak.
Yorumlar
Kalan Karakter: