Osmanlıca dediğiniz; Türkçe, Arapça ve Farsça sözcükleri ve grameri karıştırıp Arap harfleriyle yazmaktır aslında. Osmanlı İmparatorluğu döneminde saraylı seçkinler, bu karmaşık ve ağdalı dili kullanırdı. Duru Türkçe konuşan halk, Osmanlıca okuma-yazmayı bilmezdi. Bu nedenle de, İmparatorluk sınırları içinde okuma-yazma oranı, hiçbir zaman yüzde 2-3’ü geçemedi.
* * * * *
Hem dildi sorun, hem de alfabe… Sorunun farkına varılıp da dilde ‘ıslahat’ çalışmaları önerilmesi, Atatürk’ün harf devriminden çok önce, Osmanlı’nın son dönemlerinde başlamıştı. 19. yüzyıl ortalarından itibaren başladığını kabul edebileceğimiz bu dönem, işlerin hiç de yolunda gitmediğinin anlaşıldığı ve her alanda ıslahat çalışmalarının hayata geçirildiği yıllardı. Biraz el atmakla her şeyin düzeltilebileceğine dair inanç, dildeki sorunu da çözebilir gibi geliyordu o dönemin aydınlarına. Bu kapsamda; Arap harflerinin ayrı yazılması gibi öneriler getirildi. Sorunun bu yolla çözülemeyeceğini bilen aydınlar da vardı. Örneğin Ziya Gökalp; o döneme göre oldukça cesurca bir çıkışla, Arap yazısı ile Osmanlı Türkçesinin uyumsuzluğunu, Arap alfabesinin Türkçeye uygun olmadığını dile getirmiştir.
Sonraki yıllarda, Latin harflerine geçilmesi konusu, uzun uzun tartışılmıştır. ‘Islahatçı’ aydınlardan ‘devrimci’ yönüyle ayrılan Mustafa Kemal, tartışmalara nokta koyarak, 8 Ağustos 1928 tarihinde Latin harflerine geçişi sağlamıştır.
* * * * *
Resmi kayıtlara göre; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra başlatılan okuma-yazma seferberliğine rağmen, 1928 yılında, okuma-yazma oranı yüzde 9’dur. Bu oran, 2013 yılı itibariyle yüzde 96’ya yükselmiştir.
Kötü mü olmuştur? Bu sorunun yanıtı, nereden baktığınıza bağlıdır.
Okuyan, yazan, düşünen, sorgulayan, halkın yönetime aktif katılabildiği, demokratik bir sistem hedefliyorsanız; sonuç başarılıdır.
Ancak; yolsuzluk, hırsızlık, talan kavramlarıyla yoğrulmuş totaliter bir yönetimse amacınız; cahil bırakılmış, amaca hizmet eder biçimde değiştirilmiş bir dinle yönetilebilir hale gelmiş, görsel medyanın inkar edilemez yardımlarıyla uyuşturulmuş bir halktır tercihiniz. “Neden yeniden Osmanlıca” sorusunun yanıtı da, işte tam bu tercihte saklıdır.
Yorumlar
Kalan Karakter: