Antalya Konyaaltı Cemevi'nde düzenlenen basın açıklamasına, CHP İl Örgütü, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi, Dem Partisi, Emek Partisi, Çağdaş Hukukçular Derneği, Özgür Hukukçular Derneği, İnsan Hakları Derneği, Eğitim Sen adına Antalya Şube Başkanı Kadir Öztürk, ESP, Ev İşçileri Sendikası, Tüm Emekli Sen, Özgür Kanatlar, Tüm Belsen, Antalya Barış Akademisyenlerinden Hafize Öztürk, Süleyman Ulutürk ve Suzan Yarıcı katıldı. Basın açıklamasında barışçıl düzen inşası için adımların atılması belirtilerek, Türkiye’de artan şiddet ve ekonomik sorunlar adına barış çağrısı yapıldı.
Türkiye Zor Bir Dönemden Geçiyor: Şiddet ve Hukuksuzluk Artıyor
İnsan Hakları Derneği’nden Avukat Ebedin Altınkaynak okuduğu basın açıklamasında Türkiye’nin güç bir dönemden geçtiğini ifade ederek, “Bir yanda artan yoksulluk ve hukuksuzlukla birlikte, halktan gördüğü destek zayıfladıkça sorunlarını şiddete başvurarak çözmeye çalışan bir iktidar var. Seçilmiş belediye başkanlarını görevden alıp yerlerine devlet memurlarını kayyum atamak, her türlü barışçıl gösteriye polis şiddetiyle karşılık vermek, en ufak bir eleştiride bulunanları cezaevine göndermek, Kürt sorununu şiddet yoluyla çözmeye çalışmak, şiddet siyasetinin değişik yönleri. Öbür yanda Türkiye bir savaş çemberiyle sarılmış durumda. Bunun en büyük acısını sivil halk, kadınlar ve çocuklar çekiyor” dedi.
Türkiye'yi bu şiddet ortamından çıkaracak bir barış hareketine her zamankinden fazla ihtiyaç olduğunu vurgulayan Altınkaynak, “Barış sadece silahlı çatışmaların sona erdirilmesi değil, aynı zamanda savaşa yol açan uyuşmazlıklara çözüm bularak çatışma nedeninin ortadan kaldırılması demektir. Kürt sorununun barışçıl yollardan çözümü toplumsal ve siyasal barışın vazgeçilmez bir ögesidir. Barışın silahla sağlanamayacağına inanıyoruz. Öte yandan Kürt sorununu sadece Türkiye'nin sınırları içindeki bir sorun olarak görmek yanıltıcı olur. Suriye'de savaş ve çatışma ortamı ile Kürt sorunu konusunda Türkiye, bölgedeki bütün halkların yararına olacak barışçıl bir siyaset izlemediği sürece Türkiye'de Kürt sorunuyla ilgili gerçek bir barışın sağlanması da güçtür. Ekim başından itibaren ortaya çıkan gelişmeler barış beklentisi yaratmakla birlikte, iktidarın Kürt sorununda barışçıl ve demokratik bir çözüm arayışı olduğuna dair belirti yoktur” dedi.
Demokrasi ve İnsan Hakları Temelinde Kalıcı Barış Çağrısı
Basın açıklamasında imzası bulunanlar adına, bir barış sürecinin başlaması için açık çağrıda bulunduklarını belirten Altınkaynak, “Yaşadığımız deneyimlerden biliyoruz ki, Kürt sorunu ancak demokrasi çerçevesinde ve insan hakları temelinde çözümlenebilir. Kürtlerin hakları ancak Türkiye'de yaşayan her bireyin temel hak ve özgürlüklerinin hukuk devletiyle güvence altına alınmasıyla korunabilir. Katılımcı bir demokrasi ancak yerel yönetimleri boğan katı merkeziyetçiliğin gevşetilmesiyle sağlanabilir. Eşit yurttaşlık ancak bütün kimliklere saygı gösteren çoğulcu bir demokrasiyle gerçekleşebilir” dedi.
Barış Süreci Toplumun Katılımıyla Güçlenmeli
Barışın savaşın bitmesiyle gerçekleşmeyeceğini, barışın inşa edilmesi gerektiğini belirten Altınkaynak, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Barışı her şeyden önce hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası hukuk standartları eksenine oturtmanın önem taşıdığı düşüncesindeyiz. Sürekli, kalıcı bir barışın inşa edilmesinde demokratik toplum-kitle örgütlerinin önemli bir rolü olduğuna inanıyoruz. Şimdiye dek Kürt sorununa ilişkin bütün girişimler devlet ya da siyasal aktörler tarafından yapıldı. Oysa toplumun demokratik birey ve örgütlerinin ön ayak olarak halkla birlikte başlatacağı bir barış süreci barışın toplumsallaştırılmasına, barış sürecine toplumsal destek sağlanmasına, toplumdaki şiddet kültürü yerine barış kültürünün yerleşmesine yol açacaktır. Barış sadece savaşan tarafları kapsayan bir kavram değildir. Bütün toplumu içine alan toplumsal bir kavramdır. O nedenle barış sürecinin başarısı toplumsal desteğe bağlıdır” dedi.
Altınkaynak, kalıcı bir barışın toplum nezdinde inşa edilebilmesi için özgür, eşitlikçi ve demokratik bir toplumsal yaşantının da sağlanması gerektiğine vurgu yaparak “Bunun için de ekonomide bölüşümün yoksullar ve çalışanlar lehine yeniden düzenlenmesine, açlığın, yoksulluğun, işsizliğin, kadın katliamlarının, iş cinayetlerinin, bebek istismarlarının, eğitim, sağlık ve barınma sorununun yaşanmadığı bir ülkenin inşa edilmesine gereksinimimiz var” dedi.
“Barış İçinde Yaşama Hakkı Bir Temel İnsan Hakkıdır”
Barış içinde yaşama hakkı bir temel insan hakkıdır’ diyen Altınkaynak, Nuremberg Mahkemesi'nde savaşın barışa karşı işlenmiş bir suç olduğu kabul edildiğini ifade ederek, “12 Kasım 1984 tarihli B.M. Genel Kurul kararında ‘tüm insanların kutsal bir hak olan barış içinde yaşama hakkına sahip olduğu’ ifade edilmektedir. 10 Aralık 2010 tarihinde İspanya'nın Santiago de Compostela kentinde düzenlenen Barış İçinde Yaşama Hakkı Kongresi'nde kabul edilen bildiride bireylerin, grupların, halkların adil, sürdürebilir, kalıcı barış içinde yaşama hakkına sahip olduğu belirtilmekte ve bu hakkın sağlanması ve korunması sorumluluğunun devlete ait olduğunun altı çizilmektedir. Bildiride ayrıca halkların ve bireylerin devlet tarafından ‘düşman olarak görülmeme hakkından’ söz edilmekte” diyerek sözlerine son verdi.
Yorumlar
Kalan Karakter: