Bu fıkrayı ortaokulda iken bir öğretmenimiz anlatmıştı.
Bizlerin daha çalışkan olmamız için örnek vermişti, eminim.
...
Yaklaşık iki aydır Kaleiçi'nde değil, Kaledışı'ndayım!
Fethiye, Çorum, Isparta/Aksu...
Ramazan geldi, araştırmalarım yavaşladı ama yine de boş durmuyorum; gittiğim her yere, Kaleiçi'ne bakar gibi bakıyorum.
Tarihi konaklar, çeşmeler ve eserler arıyor gözlerim.
Burası Anadolu, tarihi eser olmaz mı? Yığınla var...
Var da kıymetini bilen de var mı acaba?
Nerdeee?
Tüm gezdiğim, gördüğüm bu yerlerde, maalesef manzara Kaleiçi'nin aynı!
Belediyesi var, diğer resmi kurumları var, aydını var, var da var!
Ama hepsi de güzelim tarihi eserlere, ‘yok’ gözüyle bakıyorlar!
Kadrini kıymetini bilmiyorlar! Zamanının en güzel yapılarının nasıl binbir zahmetle yapıldıklarını düşünemiyorlar. İhtiyaçtan da olsa; bu konakları yapanların kendi ‘sanatlarını’ nasıl da ortaya koyduklarını göremiyorlar...
Belki de hiç 'mimari' bir çizim bile yapmadan; temelinden, çatısına kadar nasıl özenle farklı farklı konaklarla o şehri süslediklerini ve oluşturduklarını bilemiyorlar. Yapılan her konağın, diğerine hiç benzemediğini de farketmiyorlar.
...
Bu hafta Isparta/Aksu ilçesi yolu üzerinde bulunan ‘Yılanlı Köyü’ ne gezmek için gittim. Orada çok eski bir tarihi camiinin olduğunu duymuştum. Ve onun restore edildiğini söylemişlerdi...
Yamaçta biraz da içerde gördüğüm minareye doğru gittim ve camiyi buldum. Yeni yapılmış bir daire gibi tertemiz görünüyordu uzaktan. Kapısı açıktı, girdim içeride bir elektrikçi çalışıyordu. Mihrabı ve minberi gerçekten tarihi bir görüntüsü vardı. Bir iki fotoğraf çekip dışarı çıktım. Bahçedeki şadırvan ve çevre düzenlemesi çok güzeldi... Oturma bankları ve geniş bahçesiyle tam bir dinlenme yeri idi.
Oradan ayrılıp köyü gezmek istedim. Taştan yapılmış ve hâlâ ‘apartman’ olmamış eski evlerin fotoğrafını çekeceğim.
Giriş ve üstü hepsini taştan yapmışlar ve hiç sıva yapmamışlar. ‘Hatıl’ kemerler burada var. Evler sade köy evi şeklindeler... Daha geniş konakların birinci katlarındaki, ahşaptan yapılmış ‘cumba’ ayrı bir güzellik katıyor.
Ama buradaki cumbalar; bizim Kaleiçi'ndeki gibi çeşitli ve güzel değiller!
Yine de güzeller. Ben çok sevdim.
...
Bu sevincim maalesef çok sürmedi. Duvarları, çatıları, kapıları çökmüş evler görmeye başladım. Bir tane değil, belki de onlarca!
Aynı Kaleiçi'ndeki konakların yıkık dökük halleri gibiler.
Bizimkiler ahşaptan, buradakiler de yığma taştan yapılmış.
Duvar dibinde sohbet eden teyzeler görüyorum; ‘kimse kalmadı ki!’ diyorlar.
Ya Isparta'ya ya da Antalya'ya gitmişler.
Köyde kimse yok, yaşlılardan başka!
İŞTE BU YÜZDEN
Köyde gençler olmayınca, evlenip de o konaklar da yaşayanlar da olmuyor!
Hayvancılık ve ufak tefek bahçe işleri, gençlerin ihtiyaçlarını karşılayamıyor ama ihtiyarlara yetiyor!
Onlar kendileri ekip biçiyorlar. Domates, fasulye, patates... Su bol... Tavuk yumurta, koyun -keçi...Oh!
Zaman bol... Ekmeye de ‘ibadete’ yetiyor...
İbadet! Bazen evde ve cumaları da cami de oluyor.
Camii en kutsal mekanımız!
Ve VAKIFLAR
Bu tarihi camiyi yaptırmak için epey bir masraf yapıyor!..
YA SOKAKLAR, YA KONAKLAR?
Onlar önemli değil. Roma, Bizans eserleri kadar bile ayakta kalamıyorlar!
Yanarsa yansın, yıkılırsa yıkılsın... Onlar ‘cami’ gibi birinci derece de önemli değildir.
Bir gün birileri farkedinceye kadar ayakta kalabilirlerse; Bakanlık tarafından ‘korumaya alınmıştır’ levhasını duvarına asıyorlar.
VAKIFLAR GÖRMÜYOR VE
‘BAKAN’ da görmüyor bu tarihi eserleri!
Onun için; bize ‘BAKAN’ değil de ‘GÖREN’ birileri gerekli!
....
Korkarım elimizde böyle giderse hiç bir tarihi eser kalmayacak. Görmek için Avrupa'ya turistik seferler yapacağız???
***
Not: Bayram da Kaleiçi'ndeyim
Yorumlar
Kalan Karakter: