Turizm kenti Antalya özellikle yaz aylarında çok fazla talep görüyor. Şehrin gelişmesi ile şehir merkezine ve çevre ilçelere göçler arttı. Artan bu nüfus beraberinde yeni sorunlar da getirdi. Özellikle kaçak yapılar alt yapı sorununun yanı sıra şehrin yapısını da bozuyor. Çevre ilçelerde turizmin artması ve vatandaşlara yeni gelir kapılarının açılması ile sit alanına dahi villa inşaları arttı.
Antalya’nın bazı bölgelerinde çok fazla kaçak yapının olduğuna dikkat çeken Antalya İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Mehmet Soner Akdoğan: “Kaçak yapılar ve gecekondu konularını birlikte değerlendirebiliriz. Gecekondulaşma Türkiye'de 1950’lerden sonra başlıyor. Burada sanayileşmeyle birlikte, köyden kente göç büyükşehirlerde ciddi bir konut ihtiyacı doğuruyor. Kentlere yerleşen dar gelirli insanlar, sosyal konut politikalarında yetersizliği nedeniyle gecekondu adını verdiğimiz ucuza mal edilen, mühendislik kurallarına uygun olmayan, amiyane tabirle başını sokabileceği yapılar inşa etti. Bu yapılar tamamen plansız, altyapısız şekilde yapıldığı için büyükşehirlerin en büyük çilesi haline geldi. Bu durum Antalya'da 1970’lerden sonra başlıyor ve 90’lara kadar devam ediyor. Özellikle Antalya’nın turizm ve tarımda Türkiye’nin önde gelen illerinden bir tanesi olmasıyla birlikte doksanlı yıllarda çok ciddi bir göç alıyor ve burada yine gece gecekondulaşmalar oluyor. Ancak çeşitli düzenlemeler ve imar planlarıyla Antalya 2000’li yıllardan sonra gecekondulaşmanın önüne geçiyor. 2000’li yıllardan itibaren Antalya merkezde bir gecekondulaşma durumu söz konusu değil” dedi.
“MODERN GECEKONDULAR”
Antalya’nın ilçelerindeki sorunlara değinen Akdoğan; “Pandemiyle birlikte Kaş ve Kalkan bölgesinde villa turizmi başladı. Çok ciddi bir villa talebi oluştu. O bölgede imarlı arsa problemi olduğu için, Kaş ve Kalkan bölgesinde ciddi anlamda kaçak villa yapılaşmaları var. Bunlara modern gecekondular diyebiliriz. Antalya için kaçak yapılaşmaya sebep olan diğer bir hususta, 2012 yılında çıkan Büyükşehir yasası ile il özel idareler ve küçük belde belediyeler kapatıldı ve köyler mahalle statüsüne dönüştü. Burada da ciddi bir imar sıkıntısı var. Bu iki konuyu kaçak yapılaşma başlığı altında Antalya özelinde değerlendirebiliriz. Kaş ve Kalkan bölgesindeki kaçak villalar esasında bir gecekondu mantığında değil modern evler olarak yapılıyor. Ancak buranın en büyük sıkıntısı, imar planlarına aykırı bir şekilde yapılıyor olması. Yani bunların birçoğu herhangi bir mühendislik hizmeti almıyor. Bazılarında mimari projeleri oluyor, bazı villa sahipleri görmüş olduğu bir villanın bir benzerini yaptırıyor, bazısı tamamen usta marifetiyle yapılmış yapılar oluyor. Bunlar herhangi bir denetime ve mühendislik hizmetine tabi tutulmuyor. Bugün Kaş bölgesinde sayıları 10 bine yaklaşan, çok ciddi sayıda kaçak villa var. Kaçak villalar, tarım arazilerine, orman arazilerine ve hatta bazıları sit alanlarına dahi yapılıyor. Vatandaşlarda burada ciddi bir turizm geliri olduğu için birbiri ardına kaçak villalar yaptılar ve buna da ilgili idareler göz yumdu. Buradaki yapılaşmaya kamu kurumları ve yerel yönetimler bunlara engel olmadı ve şu an bunları yıkamıyorlar. Kaş bölgesi deprem açısından Antalya’nın en riskli bölgesi. Bu riskli bölgede mühendislik hizmeti almadan yapılmış yapıların olası bir depremde nasıl bir performans göstereceği soru işareti. Burada tamamen mühendislik hizmeti almamış, deprem yönetmeliklerine göre hesapları yapılmamış bir yapı stokundan söz ediyoruz. Bu çok ciddi bir tehdit” dedi.
“İNSANLAR DEPREMİ YAŞAMADAN ÖNEMSEMİYORLAR”
Doğal afetlere de değinen Akdoğan; “İnsanlar depremi yaşamadan önemsemiyorlar ve yapılarının depreme dayanıklı olduğunu varsayıyorlar, öyle düşünüyorlar. Ancak durum gerçekte öyle değil. Turizme hizmet veren bu yapıların deprem güvenlikleri kontrol edilmeli” dedi.
Villalarla ilgili; “Ben herhangi bir siyasi iradenin ya da kamu kurumunun bu kadar kaçak yapılaşmayı yıkabileceğine inanmıyorum”
Kaçak yapılardaki aboneliklerin nasıl yapıldığına dair konuşan Akdoğan: “İnsani kullanımda belli bir miktarın üzerinde tüketim yapıldığında abonelik iptal ediliyor diye biliyorum. Ancak villalarda kullanılan bu aboneliklerle ilgili ASAT’ın bir yaptırımı var mı? Bilmiyorum. Tarımsal sulama ve insanı kullanım amaçlı aboneliklerde ciddi bir denetimin olması gerekiyor. Bu villalar imarlı olmadığı için buraya siz normal bir mesken aboneliği ya da ticari abonelik alamazsınız. Tarımsal su aboneliği alıyorsunuz ya da insanı kullanım amaçlı su aboneliği alıyorsunuz ve bu aboneliklerle siz villa havuzu dolduruyorsunuz. Bunun temel problemi de Kaş’ın imar planının olmamasından kaynaklanıyor. Şimdi villalar yapıldı. Buraya bir imar planı yapsanız bile. Yollar, bahçeler, yeşil alanlar, parklar bırakıldığı zaman, villaların birçoğu yol içinde kalacak. Belki bir parka gidecek, belki bir sağlık alanına ayrılacak. O yüzden bu villalarla ilgili ben herhangi bir siyasi iradenin ya da kamu kurumunun bu kadar kaçak yapılaşmayı yıkabileceğine inanmıyorum” dedi.
“YIKILMASA BİLE KAYIT ALTINA ALINMALI”
Yapıların kayıt altına alınmasını gerektiğini belirten Akdoğan: “Bunların da bir kayıt altına alınması gerekiyor. Yani aslında insanlardaki bu imar barışı beklentileri, deprem olmasaydı yine bir imar barışı çıkacaktı. İmar barışı beklentileri bu tarz yapılar için meclisi üzerinde bir baskı yapıyor ve onlar için imar barışı çıkartılıp bunlara numaratajlar verilecekti ve abonelikler normale bir şekilde bağlanacaktı. Kaçak bir yapı legal hale dönüştürülmüş olacaktı. 6 Şubat Depremleri yaşanmamış olsaydı yine bir imar barışı vakasıyla karışılacaktık. Bizler inşaat mühendisleri olarak bu yapılarla ilgili bir denetim ve mühendislik hizmeti almamasından kaynaklı deprem riskleri olduğunu söylüyoruz. Bu yapıların hızlı bir şekilde deprem risklileri açısından değerlendirilmesi gerektiğini söylüyoruz. Bu yapılara göz yumulmamalı. Deprem risklerinin yanı sıra öngörülemeyen altyapı şehircilik anlamında büyük bir sorun oluşturuyor. Elektrik ve su idarelerinin planlamasında olmayan, plansız bir şehir kuruluyor. Hiçbir altyapı bunu kaldırmaz. Bu yapıların getireceği yükler çok ciddi boyutlarda. Kaş’ın en büyük problemi imar problemidir ve mevcutta da plansız bir yapılaşma var. Bu yapılarının sayısının 10 bine yaklaştığı söyleniyor. Net sayıyı bilmiyorum. Kaçak olarak tarımsal alanlara, orman alanlarına ve sit alanlarına yapılmış villalar ve bu bölge hiç kimse kafasını çevirip bakmıyor. Herhangi bir mühendislik hizmeti almamış yapılarda karşılaşılan yapısal problemlerle ilgili odamıza çok sayıda başvuru geliyor. Yönetmeliklere aykırı, hatalı imalatlar ciddi riskler barındırıyor. İnsanlar yönetmelik şartlarını sağlamayan bir villada tatili yapıyorlar. Buradaki yapıların depremde nasıl bir performans vereceğini, herhangi bir projesi, onaylı bir belgesi, kontrol edilmiş bir imarı ya da orada yapılırken nasıl bir uygulama yapıldığını bilmediğimiz için değerlendiremiyoruz. Ama bunların çok sağlıklı olmadığı noktasında herkes hem fikirdir” dedi.
Antalya merkezdeki kaçak yapılaşma olmadığını belirten Akdoğan; “Antalya merkezde kaçak yapılaşma yok. Ancak, Antalya merkezde doğru bir imar planı var mı derseniz bence o da yok. Bugün geçmişi on beş yıl olan mahallelerde çıkmaz sokaklar var. Gidin Ahatlı’ya, Kültür’e, Emek mahallesine orada çıkmaz sokaklar var. Kaldırımı olmayan, yeşil alanı olmayan mahallelerden bahsediyoruz. Sekiz dairelik apartmanlarda iki araçlık, dört araçlık otoparklar var. Caddeler, sokaklar kaldırımlar yetersiz, araçlarınızı koyabileceğin otopark alanları yetersiz. Bugün yeni mahallelerinin, kaldırımı olmayan, kanalizasyon olmayan, altyapısı olmayan plansız, tek katlı gecekonduların yıkılıp yerine, hiçbir modern ihtiyacı karşılamayan dört katlı mimari estetikten yoksun yapılar inşa ediliyor. Yani Antalya doğru bir imar planı ile büyümüyor. Antalya doğru bir imar planı yok. Biz şunu söyleyebiliriz. Antalya'da 2000’li yıllardan itibaren gecekondu yapılmıyor. Yerel yönetimler bunlara göz yummuyor. Ancak imarlı gecekondudan hallice yapıların olduğu bir şehir inşa ediyoruz” dedi.
“Büyükşehir Yasası ile belde belediyelerin ve il özel idarelerin kapatılması köyde yaşayan vatandaşlar için imar problemlerini doğurdu”
Kaçak yapılaşma ile ilgili köylerde ciddi problem olduğunu belirten Akdoğan: “Büyükşehir yasasıyla birlikte kırsal bölgelerde yaşayan vatandaşların, bağlı oldukları il ya da ilçelerin imar planlarına tabii olması bazı sorunları beraberinde getirdi. İmar planı yapılmış bir köyde yaşayan vatandaşımız bir yapı yaptırmak istediği zaman imar mevzuatlarına göre hareket etmeleri gerekiyor. Hali hazırda köylerde bir yapılaşma mevcut. Öteki taraftan tarım ve hayvancılık yapılıyor. Kendi arsasına ev yaptırmak isteyen bir vatandaş imar mevzuatlarına göre hareket ettiğinde, arsasında yola terk yapılması durumuyla karşılaşabiliyor. Ya da arazisinin bir kısmının okul alanı, park alanı, sağlık alanı gibi imar planlarında ayrılması gereken alanlara alınmasıyla karşılaşıyor. Köylerimizde toprak çok değerlidir. Vatandaşımıza siz arsanın belli bir miktarı yola gidecek ancak imarlı bir yapı yapacaksın dediğin zaman buna yanaşmıyor. Toprağını kaybetmek istemiyor. Bugün birçok köyümüzde imar planları uygulanamadığı için kaçak köy evleri yapılıyor. Aynı Kaş bölgesinde yapılan yapılar gibi bu yapılarda herhangi bir denetime tabi tutulmuyor. Bu köylerdeki yapılarda aboneliklerini benzer yollarla alıyorlar” dedi.
Yorumlar
Kalan Karakter: