Antalya’nın gerdanlığı olarak bilinen ve bilim adamlarına göre 5 milyon yılda oluşan Falezler, ranta yönelik imar plan kararlarından dolayı zaman içinde altyapı olmadan oluşan yapılaşmalar yüzünden ciddi sorunlarla karşı karşıya.
1980’li yılların başından itibaren “Turizm Teşvik Yasası”nın da desteği ile tüm Antalya’da olduğu gibi, Lara Falez kesiminde de turizm yatırımları hızlanmış, turistik işletme belgeli yatak sayısı 5 binin üzerine çıkmıştır. Ancak, 1985-1990 yılları arasında turizm sektöründe oluşan istikrarsızlık ve Falez üzerinde artan rant nedeni ile hızlı yapılaşma, bu kesimin turizm bölgesi olma özelliğini yitirme sürecine girmesine neden olmuş ve turizme ayrılan kesimler tekrar konuta dönüştürülmüştür. Turistik tesis ruhsatı ile inşaata başlamış bazı yapılar, turistik tesislere verilen kat ilavesini almış, sonradan tekrar konut alanına dönüşmüşlerdir.
Böylece çok özel bir doğal yapı özelliği olan ve hassas bir ekolojik dengeye ve görsel güzelliğe sahip falezler üzerinde aşırı bir yoğunluk oluşturulmuştur. 1. Derecede Doğal Sit Alanı sınırlarının 100 metreden başlayarak zamanla 35 metreye kadar indirilen kıyı kenar çizgisi de falezlerin üstünün aşırı yoğunluk yaşamasına neden olmuştur.
Günümüzde uygulanmakta olan imar planları ve imar plan değişiklikleri, ayrıca sit alan tanım ve yasaklarına aykırı birçok kararlarla birlikte, yapı yoğunluğunun arttırılması, kat sınırlamasının kaldırılması, yer yer 35 metreye indirilmesi, yine yasada açıkça tanımlanan falezlerin siluetini olumsuz yönde etkilemiştir.
Aşırı yoğunluğun oluşması, dalgaların zamanla kıyı şeridini aşındırarak ve falezleri oyarak stabiliteyi bozmasıyla birlikte zaman zaman falezlerde kayma ve çökmeler meydana geldi.
YILLARA GÖRE FALEZLERDE KAYMA
Antalya falezlerinde değişik zaman aralıklarında, kaya düşmesi, şev kayması ve falez üstünde yarıklar açılması biçiminde sorunlar ortaya çıkmıştır. 1980' li yılların başında eski orduevi binasında, İskele Caddesi üzerinde ve Tophane Çay Bahçesi'nde çatlaklar ve yarılmalar gözlenmiştir. 1982 yılında Tophane Çay bahçesinin falezinden bir kaya parçası düşmüştür.
Özellikle Lara Caddesi (eski Lara Yolu) boyunca birçok bölgede kayma ve çökmeler giderek artmaya başladı. Eski Lara Yolu'nun Bambus Plajı ile Dedeman Oteli arasında Aralık 2001' de yol üzerinde yarıklar gözlenmiştir. 2002 yılında Karpuzkaldıran-Fener arasında iki adet büyük blok falezden koparak denize devrilmiştir. Şirinyalı koyunda Kervansaray plaj tesislerinin denize inen merdivenlerinin alt kısmı tamamen yıkılmış, üst kısımlarda da merdivenlerin altındaki kaya tamamen yenildiğinden merdiven askıda kalmıştır. 2010 Şubat ayında Konserve (Şirinyalı) Koyu'nda küçük çaplı bir kayma gerçekleşmiş ve falez yaklaşık 6 m gerilemiştir. Faleze paralel yol hizasına kadar devam eden yarık nedeniyle çevredeki konutlarda yaşayan insanlar tedirgin olmuşlardır. Bazı yetkililer bu vakayı bölgesel bir heyelan olarak yorumlamıştır.Son olarak 2 Şubat 2011 tarihinde Konserve Koyu’nda 25 metrelik bir kütlenin falezlerden koparak denize kayması ile falezler yeniden gündeme geldi.
45 METRE DERİNLİKTE JEOLOJİ İNCELEME
Antalya Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü’nün hazırladığı jeolojik etüt raporu, iki ayrı problemin varlığını ortaya koydu. Raporda, Konserve Koyu’nun kuzeyinde yer alan çok katlı binalarda meydana gelen erozyon sonrası falezlerin kara tarafının gerildiği belirtilirken, koy içinde bulunan 10 bina arasında bölenin kuzeyinde 5 blokta ise denize doğru eğilmenin olduğu yer aldı.
Antalya Valiliği, bu rapor doğrultusunda Yıldız Teknik Üniversitesi’nden (YTÜ) Falezler ile ilgili olarak çalışma yapılmasını istedi. YTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Geoteknik Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Kutay Özaydın ve Prof. Dr. Mustafa Yıldırım’dan oluşan bir heyet, Antalya’ya gelerek falezlerde inceleme başlattı. Konserve koyu ile başlayan inceleme falezlerin tamamına yayıldı. Uzmanlar 45 metre derine inerek zeminin jeolojik yapısını inceledi. İki yıl süren inceleme sonrası 104 sayfa rapor hazırlandı.
Antalya Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından gizlenen raporu, Hürses Gazetesi ele geçirdi ve kamuoyunun falezlerle ilgili gerçekleri öğrenmesi adına YTÜ’nin hazırladığı ‘Nihai Geoteknik Raporu yayımlama kararı aldı. Bilimsel rapor, bugün falezler üzerinde ilk 50 metre içinde yer alan turistik tesisler ve konut yapılarının ne derecede tehlike alanında kaldığını açıkça ortaya koyuyor.
BİRDEN ÇOK İNCELEME RAPORU HAZIRLANDI
‘Nihai Geoteknik Raporu’nda öncelikli olarak Antalya ve civarının bölgesel jeolojisine, Konserve Koyu’nun Tomografik durumu ve Morfolojik durumu ile Jeolojisine, Karst-Yeraltı suları ilişkisi ve Antalya travertenleri özelliklerine yer verildi.
YTÜ uzman ekiplerin bilimsel inceleme sonucunda hazırlanan ‘Nihai Geoteknik Rapor’un dışında; 2009 yılında falezler üzerinde görülen zemin hareketleri üzerine Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Antalya Şubesi’nin, 2010 yılında İnşaat Mühendisleri (İMO) Odası Antalya Şubesi’nin, Akdeniz Üniversitesi’nin ve 2011 yılında Antalya Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Büyükşehir ve Muratpaşa Belediyeleri ‘İnceleme Raporu hazırladı.
JMO’nun inceleme raporunda, falez üzerinde (Konserve Koyu) bulunan binalarda deformasyonların görüldüğü, yüzeyde gözlenen ve devamlılığı olan yarılma ve çökmenin, kıyıya paralel iki zayıflık düzleminin hareketi sonucunda meydana geldiği ve falezler üzerinde yaşanan zemin hareketliliğini tetikleyen nedenlerinin neler olabileceğinin araştırılması gerektiği vurgulandı.
İMO’nun inceleme raporunda ise deniz tarafından yapılan gözlemlerde, Koy tabanının derin olmadığı, esas derinliğin Koy’un iki yanındaki falezlerle başladığı ve burada biraz taş döküntüleri ve topuğun altından devamlı soğuk tatlı su çıkışının olduğu belirtilerek, topuk bölgesinde kademeli beton kütleler (dalga hareketi, zemin, yeraltı suyu hareketleri gibi etkenlere karşı) yapılması tavsiye edildi.
AÜ Mühendislik Fakültesi ise hazırladığı inceleme raporunda; falezler üzerinde iki sorunla karşılaşıldığını ve bu sorunların birincisinin, falezlerde kaya düşmesi, sökülme, zayıf çimentolu tanelerin yıkanması, kayma gibi nedenlerle oluşan falez gerilemesinin falez gerisinde ortaya çıkaracağı tehlike, ikincisi ise deniz tarafından itibaren ikinci sırada bulunan beş adet yapıda gözlenen düşeyden sapma biçimindeki stabilite sorunları olduğu vurgulandı.
AÜ’nün ek raporunda da kısa ve uzun vadeli çözümler üretilmesi konusunda girişimlerde bulunması gerektiği ifade edilirken, çözüm konusunda nelerin yapılması gerektiğine yer verilmedi.
Çevre ve Şehircilik İl müdürlüğü ile büyükşehir ve Muratpaşa Belediyelerinin ortak hazırladıkları inceleme raporunda ise Falezler Konserve Koyu’nda sorunlu görülen binaların boşaltılması gerektiği belirtilerek, ilgili meslek odaları ve üniversitenin hazırladığı raporlarda da zemin ve binaların durumu ile ilgili yeterli bilimsel verilerin olmaması nedeniyle farklı sonuç ve öneriler içerdiğinin altı çizildi.
ABDULLAH YALÇIN
1. GÜN HOCANIN YORUMU
Prof. Dr. Mustafa Yıldırım
YTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Geoteknik Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi
Falezler korunmalı
Antalya falezleri korunması gereken ve turizm açısından önemi büyük olan bir konumda.
2009 yılında falezler üzerinde başlayan hareketlilik özellikle Konserve Koyu ve 3,5 km batısında ve doğusunda da yer yer yaşandı.
Zayıf olan bölgelerde daha fazla kaymalar, kaya olan bölgelerde de çatlaklar oluştu. 2010 yılının Şubat ayında 25-30 m2 bir alanda heyelan yaşandı, kayalar düştü.
Antalya Valiliği’nin müracaatı ile Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) İnşaat Mühendisliği Bölümü Geoteknik Ana Bilim Dalı olarak Antalya Falezlerinde ve Konserve Koyu’nda çalışmalara başladık.
Çalışmalarımız 2,5 yıl sürdü ve ortaya “Nihai Geoteknik Rapor” çıktı.
2010 yılında 6 değişik üniversite, özel sektör ve ilgili kamu kurumlarda birer çalışma yaptı ve bizlerde o çalışmalarda elde edilen raporlardan faydalandık. Bizim amacımız öncelikli olarak falezlerde heyelanın önlemekti.
Bu yönde çalışmalarımızı yaptım ve ilk kez Antalya’da inklinometre ölçümü yaptık. Bu ölçüm ile 40-45 metre derinliğe inerek nerede bir hareketlilik yaşandığını tespit ettik.
Yaptığımız çalışmalarda iki konu önem kazandı.
Birincisi; şev stabilitesi için “Kafa Hendeği”
İkincisi; deniz kıyı şeridine “Hilal Topuk Sistemi”
Hem Kafa Hendeği hem de Hilal Topuk Sistemi (yapılmadı zannediyorum) halen gündeme alınmamışsa, bilimsel tavsiyelerimiz henüz tamamlanmadığı anlamı taşımaktadır.
Ekip arkadaşlarla o kadar emek verdiğimiz Konserve koyu ve 11 km uzunluğundaki falezlerle ilgili nihai çözümün (topuk sistemi) mutlaka yapılması gerekiyor. Ayrıca tehlike altında olan benzer koylara da örnek olur.
Topuk Sistemi yapılmadığı takdirde deniz dalgalarının zamanla kıyı şeridini aşındırarak ve falezleri oyarak stabiliteyi bozacağı ve zaman içinde uçurum olarak adlandırılan dik şevden büyük parçalar kopacağı, sahilde kaçak da olsa gezinti yapan insanlar için tehlike yaratacağı kaçınılmazdır. Bu durumda Konserve Koyu’nun tekrar gündeme de geleceği kaçınılmaz olacaktır ve ‘hani heyelan yoktu’ diye kafalarda soru işareti oluşturacaktır.
Antalya Falezleri ve Konserve Koyu ile ilgili ekip arkadaşlarımla birlikte 2,5 yıl çalışma yaptım. Çalışmalar bilimsel yönü ağırlıklı olduğu için isteyerek çalıştık.
Topuk sistemi yapılmadığı takdirde tuzlu olan deniz dalgaları falezlere vurduğu her anda kayalar erimeye başlıyor.
Şu ana kadar Konserve Koyu için yapılan üniversitelerce ve diğer kurumlar tarafından yapılan raporlu tam etkin çözüme ulaşmamış, benden önce yapılan çalışmalarda, tam anlamıyla ne tür bir kalıcı bir çözüm uygulayarak Konserve Koyu’nun heyelandan korunabileceğini, arazi ve ölçüme dayalı gözlemlerimle gerçekleştirdim. Antalya’da ilk defa inklinometre ölçümlerinin Konserve Koyu’nda yapılmasını sağladım. Bu çalışmaya başlarken, yapılan bu tür çalışmalarda her şeyin Türk halkına karşı şeffaf olması gerektiğini sık sık vurguladım. Çalışma yaptığım sırada kim ne sordu ise açıkça anlattım.
Sonuç olarak, “Nihai Geoteknik Rapor” kapsamında bir an önce bilimsel tavsiyelerimiz dikkate alınarak falezlerin korunabilmesi için Kale Hendeği ile Hilal Topuk Sistemi’nin gündeme alınıp yapılmasını ümit ediyorum.
Yorumlar
Kalan Karakter: