Antalya'da, Erasmus projesi olarak çeşitli ülkelerle ışık kirliliğine yönelik farkındalık oluşturmak amacıyla Aldemir Atilla Konuk Anadolu Lisesi'nce sürdürülen proje kapsamında, Türkiye'nin bu konudaki öncü bilim adamlarının katıldığı konferans düzenlendi. Milli Eğitim Müdürlüğü Konferans Salonu'ndaki konferansta, ışık kirliliği alanında 'otorite' kabul edilen iki bilim insanı ve astronom Prof. Dr. Zeki Aslan ile Prof. Dr. Dursun Koçer, ışık kirliliği sorununu anlattı.
'KÜRESEL SORUN, ÇÖZÜM BELEDİYELERDE'
Türkiye'de ilk defa ışık kirliliği sorununu gündeme getiren Prof. Dr. Aslan, ışık kirliliğinin; yanlış yerde, doğrultuda, zamanda ve miktarda ışık kullanımı olduğuna dikkat çekti. Aslan, “Bütün dünyada küresel bir sorun; ama çözümü belediyelerde. Geceleyin ışığın yanlış kullanımı, gökyüzünü görmemizi engelliyor. Işık kirliliğinin en büyük sebepleri, cadde ve sokak aydınlatmaları, bina aydınlatmaları ile reklam ışıkları, tatil köyleri, binalardan taşan ışıklar, araç ışıkları. Yanlış kullanılan dış aydınlatmalar, kirliliğin ana kaynağı" diye konuştu.
Prof. Dr. Aslan, ışık kirliliği çeşitlerini aşırı miktarda ışık, gök parlaması, göz kamaşması, ışık taşması ve ışık tecavüzü olarak sıraladı. Cadde, sokak ve bina aydınlatmaları nedeniyle yatak ve oturma odalarına 'ışık tecavüzü' olduğunu kaydeden Prof. Dr. Aslan, “Amacı, cadde ve sokak aydınlatmaları veya bina aydınlatmaları olan ışıklar, yatak odamıza kadar giriyor. Bu ışık tecavüzüdür. Son zamanlarda led furyası da gelişti. Çok yaygınlaştı; ama çok yanlış kullanılıyor. Sözde AVM'ler, binalar ışıl ışıl; ama nereyi aydınlattıkları belli değil. Enerji boşa kullanılıyor. Bu tür aydınlatmalar, ışık tecavüzüne yol açıyor" dedi. Kendi eviyle ilgili de 'ışık tecavüzü' sorunu yaşadığından bahseden Prof. Dr. Aslan, şunları söyledi: “Bu konuda apartman yönetimi olarak bir sorun yaşadık ve ilgili makamlara yazılı olarak da başvurdum. 'Bizim yatak odalarımıza kadar giriyor, çocuklarımız uyuyamıyor' diye; ama bir çözüm bulunamadı. Bu tip olaylardan rahatsız olmamız ve ilgililere de duyurmamız lazım. Aydınlatmaların doğru yerde, doğru miktarda ve doğru zamanda yapılması gereklidir."
'AYDINLATMALARIN YÜZDE 40'I UZAYA KAÇIYOR'
Yanlış aydınlatmalar nedeniyle ışığın yüzde 40'ının gökyüzüne kaçtığını kaydeden Prof. Dr. Aslan, ışık kirliliğinin, o enerjiyi üretmek için kullanılan kömür ve petrol gibi yakıtlar nedeniyle hava kirliliğine neden olduğunu vurguladı. Cadde ve sokak aydınlatmalarında lambaların tam perdeli ve nereye lazımsa oraya doğru aydınlatması gerektiğini belirten Aslan, “Çok aydınlatma da sanıldığı gibi iyi, güvenli bir aydınlatma değildir. Eğer lambanın verdiği aydınlıkla çevredeki kontrast farkı çok ise çevreyi görme imkanı da o kadar azalır" dedi.
Işık kirliliğinin enerji, güvenlik, astronomi, sağlık, hava, ekolojik denge, vahşi ve doğal yaşam açılarından olumsuz etkileri olduğunu kaydeden Prof. Dr. Aslan, şöyle konuştu:
“Birçok hayvan türü, bu yüzden hayatından oluyor. Bir de kafası karışanlar, horozlar örneğin; sabah sanıyorlar. Göçmen kuşlar, ağaçların arasındaki ışıkları görüp, gider. Gökdelenleri karıştırıyor ve çarpıp, ölüyor. Kuzey Amerika'da her yıl 100 milyon kuş aydınlatılmış binalara çarparak, ölüyor. Milyonlarca kuşun bu şekilde öldüğü biliniyor. Kaplumbağa yavruları, denize gitmesi gerekirken, kıyıdaki ışığa doğru giderek, yok oluyor. Bazı tür yarasaların ışık kirliliği nedeniyle nesilleri tükenmek üzere."
'ATATÜRK ÇİÇEĞİ 14 SAAT KARANLIKTA OLMALI'
Işık kirliliğinin ağaçlar ve çiçekler üzerinde de etkileri olduğunu anlatan Prof. Dr. Aslan, 'Atatürk çiçeği'nin açması için günde 14 saat karanlıkta kalması gerektiğini belirtti. Aslan, “Siz buna uymazsanız açmıyor. İnsan sağlığına da ciddi etkileri var. Melatonin hormonunun salgılanmasını engelliyor. Bu hormon, vücudun bağışıklık sistemini güçlendirir. Dolayısıyla bağışıklık sistemi güçsüzleşiyor. Örneğin; gece vardiyasında çalışan hemşirelerde meme kanseri riskinin yüzde 50 daha yüksek olduğu belirlendi" diye konuştu.