Gazetecilik yaptığım kentlerde her pazartesi günü gazetelerin genel yayın yönetmenleri kendi köşelerinden hariç basın sektörünün içinde bulunduğu durumdan, yayın yaptığı gazetedeki değişimlerden okuyucusunu bilgilendiren köşeler yazar. Bu köşelerin alışkanlığı, dönemin ‘Babıali’sinde kimi zaman ‘Pazartesi Yazıları’, kimi zamanda ‘Salı Yazıları’ olarak anılırdı.
Bugünden itibaren “Hürses’ten Mektup” adı altında her Pazartesi, siz sevgili okuyucularımıza bizden haberleri bu köşeden duyuracağım. Bizim sektör, kendi içinde birlikte hareket edemeyen nadir topluluklardan biridir. Bu nedenle birlikte hareket etme, ekip ruhunu taşıma oldukça zordur. Gazetecilik, kendini geliştirmen gereken, her konuda bilgi sahibi olma adına okumanız, araştırmanız ve her alanda insanla iletişim kurmanız gereken önemli mesleklerden biridir. Gazetenin, gazeteciliğin değerini arttıracak olan da her geçen gün kendini kültürel anlamda geliştiren aydın gazetecilerle mümkündür. Zamanın teknolojisine ayak uydururken adeta bir okul gibi sektöre insan yetiştirmek olmazsa olmazların arasında yer alır.
Yerel gazeteler, her ne kadar eleman yetiştirme konusunda ciddi destek verirken, mesleğin etik kuralları konusunda yeterince örnek olamaz. Gazete yöneticileri ve sahipleri aynı evinizde yetiştirdiğiniz çocuklarınız gibi sizi, aynası gibi görür. Mesleğe yeni başlayanlar ustalarından ne görür ve bilirse ömrü boyunca o ilkeler doğrultusunda gazetecilik yapar. Bu nedenle bizlerin sorumluluğu sadece okuyucusuna, kentine değil, kendi sektörümüz adına sorumluluk gerektirir. Bu nedenle yetiştirdiğim arkadaşlara öncelikli olarak dışarıda ‘Hürses Gazetesi’ni temsil ettiklerini dile getiririm.
Yerel gazete çıkarmak patron için zordur.
Yerel gazete çıkarmak yöneticiler için zordur.
Sorumluluklarımız ulusal basından daha fazladır. Kentin tarihini yazarken, hata kaldırmaz; mesleğini icra etmek, isminin önünde taşıdığın markanın (HÜRSES GAZETESİ) ağırlığını ortaya koyar. Ancak siz bu etik kurallar, ahlaki duruşunuza karşılık her sektörde olduğu gibi çürük elmalarla eş değerde tutulmanız emeğinizin karşılığında değersizleşmenize, itibarsızlaştırılmanız adına aynı kefeye konulmanızın dayanılmaz ağırlığı hale gelir.
2 kişiyle gazete çıkaranların karşılığında, yaklaşık 30 kişiye iş imkanı sunarak en iyisini yapmaya çalışmak ve emeksiz kopyala yapıştır yöntemiyle okuyucuya saygısızca ortaya konulan gazeteler canımızı yakar. Onlar yaptıklarının farkında olsalar, her geçen gün mesleklerini nasıl değersizleştirerek itibar kaybettirme adına hizmet verdiklerini anlardı. Bunu anlamaları için gazeteciliğin bireysel çıkar adına değil, toplumsal bir görev olduğunun bilinciyle hareket ederdi. Hele hele bizim mesleğimizde yetişip sonra basın danışmanı, basın müdürü, iletişim uzmanı adı altında bugün evine ekmek götürenlerin siyasilerle, kamu kurum kuruluşlar, temsil ettikleri STK’larla geçmişini red eder gibi yerel gazeteleri yok sayması affedilir cinsten değildir. Söz meclisten dışarı, sorumsuz basın sorumluları temsil ettikleri kurum ve şahısları iletişm kazasına sokarken, bir de geldiği yeri yok sayar gazeteciliği itibarsızlaştırmaktadır.
Tarih sayfalarına baktığınızda gazetecilerin kültürüyle, giyimiyle, oturmasıyla, kalkmasıyla, belgeli haberciliğiyle hepsinden önemlisi entelektüel, aydın kimliğiyle siyaset üstü olarak tanımlanan gazeteciler, bugün elektrik faturasını ödetmek için kalemini satan, uzak durulması gereken, yalancı ve dolandırıcı konumundadır. Bunu bu hale şu getirdi, bu yaptı demek yerine çuvaldızı önce kendinize batırırsanız çok şey değişir. Yeter ki, bencillikten çıkıp toplumla birlikte hareket et…
Yeter ki, çalıp çırpanları örnek alıp lüks yaşamak yerine, toplumun bir parçası olarak onurunla yaşarken, onurunla mesleğini yap ki, mesleğinin itibarını koru. Bu iş kendi kapının önünü süpürmekle başlar..
Haydi süpürgeni eline al!..
Haftaya görüşmek üzere…
Sevgilerimle…
YAŞAM
13 Şubat 2017 - 10:29
HÜRSES'TEN MEKTUP VAR
Gazetecilik yaptığım kentlerde her pazartesi günü gazetelerin genel yayın yönetmenleri kendi köşelerinden hariç basın sektörünün içinde bulunduğu durumdan, yayın yaptığı gazetedeki değişimlerden okuyucusunu bilgilendiren köşeler yazar. Bu köşelerin alışkanlığı, dönemin ‘Babıali’sinde kimi zaman ‘Pazartesi Yazıları’, kimi zamanda ‘Salı Yazıları’ olarak anılırdı.
YAŞAM
13 Şubat 2017 - 10:29