Yok ‘demokrasinin gereği’, yok ‘parti içi demokrasi’, neymiş ‘atanmış aday değil, seçilmiş aday’...
Eee ne oldu?..
Sekizyüzelli kere falan yazdım burada...
Delegelerle ya da partinin yaptığı parti üyeleri ile yapılan önseçimin ne demokrasiye faydası olur, ne de iyi seçim yapmaya...
Parti üyeliklerini seçim kurulları yapar ise birgün, herkes de gider üye olmak istediği partiye seçim kurulu vasıtasıyla üye olursa...
İşte o zaman düşünürüz bu önseçimi...
Nasıl belirlenecek adaylar o zaman?..
Evet tek elden, evet hiç demokratik olmayan yöntemlerle...
Ama bir şartla... O ‘seçen’ kimse, işte o ‘usta’ olacak...
Partide genel başkanlığa, yani tek seçiciliğe işi en iyi bilen adam gelecek, böyle yanlışlar yapmayacak...
Önseçimden zaferle çıkıp meclis üyeliğine seçilen kim varsa Ak Parti’ye gidiyor birer birer...
Bu transferlerin olacağını, seçimin hemen ertesinde ilk yazanlardanım...
Hiç de sürpriz değil...
‘Hizmet aşkıyla tutuştukları için’ gidiyorlarmış iktidar partisine...
Herkes burada, bekleyen herkes görecek ne hizmetler yapacaklarını...
Bir daha eski partilerine dönme ihtimalleri yok...
Bu zihniyetteyken şimdi bulundukları partide bir sonraki seçimde bir yere aday yapılma ihtimalleri de yok...
Ne hizmet yapacaklarsa ellerini çabuk tutmaları gerekiyor...
Siyasi hayatlarının bitmesine şunun şurasında 4 yıl 8 ayları kaldı...
Hangi komisyonda, hangi kurulda, hangi icraatta bulunacaklarını herkes merakla bekliyor...
Kendilerine göre gerekçeleri var ve bu gerekçeleri dile getirirken yüzlerinin renginin kırmızıya dönmesini engelleyebilme gibi bir meziyete sahipler...
Fazla söze gerek yok...
Ne bıraktıkları partiye zarar verirler, ne gittikleri partiye...
Tek zararları insanların siyasete güvenini sarsmak...
O da sarsılır, yıkılmaz...
Buralarda olursak görürüz 4 yıl 8 ay sonra...
Kalın sağlıcakla...
Yorumlar
Kalan Karakter: