Yazı dizimizde 'eğitim' ile, özellikle özel öğretimle ilgili elimizden geldiğince merak ettiğiniz sorulara cevap aramaya çalışacağız. “Kolej” sözcüğünü özellikle kullanmıyoruz. Biz çoğunlukla “kolej” desek de kolej, programlarında bir yabancı dil öğretimine ağırlık veren resmi veya özel Türk, yabancı lise dengi okullara verilen ad. Bu nitelikleri taşımayan kurumların, kurum adlarında “kolej” terimini kullanmaları yasal değil. Bu nedenle doğru bulduğumuz “özel okul” terimini kullanacağız. Bu ilk bölümde, ülkemizde eğitim ve özel okullar konusuna değineceğiz. Sonraki bölümlerimizde ise, 'Özel okul seçerken nelere dikkat etmeliyiz?', 'Eğitim ve öğretim desteği', 'Antalya'da özel okulları' konularını ele alacağız.
ÖZEL OKULLAR NEREYE KOŞUYOR?
Beğenelim ya da beğenmeyelim dershaneler bir boşluğu doldurmak için doğdu; sisteme entegre oldu ve önemli bir sektöre dönüştü. Buna istihdama katkısını da eklemeliyiz. Dershanelerin varlığını, kapatılma sürecini tartışmak değil amacımız. Bu apayrı bir tartışma konusu. Amacımız dershanelerin özel okullara dönüşmesi sürecinde velileri aydınlatmaya çalışmak. Özel okulların yeni ve bakir bir yatırım alanı olarak kentimizde de girişimcilerin ilgisini çektiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Dershanelere yatırım yapanların çoğu öğretmendir. Yıllarca eğitim sektöründe çalışan bu insanların ellerindeki birikimi birleştirerek, kredi kullanarak özel okul açmayı göze almalarını takdirle karşılamak gerektiğini düşünüyoruz. Temel liselere dönüşen dershanelerde okul ikliminin oluşturulması bizce olanaksızdır. Geçiş süreci için bir çözüm gibi görünen bu yapılar kısa sürede silinecektir.
ÖZEL OKUL PATLAMASI YAŞANACAK
2014 yılı araştırmalarına göre ülkemizde özel okulların payı yüzde 10’un altındadır. Ancak bu yılı tam da dershanelerin kapatılma sürecinin açıklık kazandığı yıl olarak düşünürsek bu oranın katlanarak arttığını ve bu yükselişin süreceğini söylemek yanlış olmaz. Özellikle 2016 – 2017 öğretim yılı özel okul patlamasının yaşandığı bir yıl olacak. Antalya bu sektöre milyon dolarlarla ifade edilen yatırımların yapıldığı kentlerden biri. Böylesi durumlarda gözümüzü hemen Batı’ya çevirip “Bu işler orada nasıl yapılıyor?” diye sorarız.
ÖZEL OKULDAN NE BEKLİYORUZ?
Batı’da tablo şu: Hollanda ve Belçika gibi üç beş ülkeyi ayrı tutarsak diğer Avrupa ülkelerinde eğitimin devlet eliyle yürütüldüğünü görüyoruz. Batı’da özel okullar konusunda gözden kaçırılmaması gereken bir nokta var: Devlet, özel okulda okuyan öğrencilerin tüm giderlerini karşılıyor. Bunun sonuçlarını iyi okumak gerekir. Bu durumda veli özel okulu ücretine bakarak seçmeyecektir. Ücreti devlet ödeyeceğine göre ücret sizin için neden bir tercih nedeni olsun! O halde seçiminizi belirleyecek ölçütler “ Ben özel okuldan ne bekliyorum?” sorusunun cevabında aranacaktır.
DEVLET KATKISI YETERSİZ
Kaygımız, şu anda devletin katkı payı adı altında verdiği ücretin velilere yukarıdaki sağlıklı bulduğumuz seçme özgürlüğünü sağlayacak miktarda olmayışıdır. Kaçınılmaz biçimde devlet özel okul giderlerinin tamamını vermek zorundadır. Yoksa ücrette rekabetin getireceği olumsuzluklar dershanelerin benzer rekabetinden çok daha vahim sonuçlar doğurabilir. Öncelikle şu ayrımı yapmakta yarar var: Özel eğitim ile özel öğretim karıştırılıyor. Özel eğitim, çeşitli nedenlerle bireysel özellikleri ve eğitim yeterlilikleri açısından yaşıtlarından beklenilen düzeyden anlamlı farklılık gösteren bireylere verilen eğitimdir. Özel öğretim ise eğitim öğretimin kişi ya da kuruluşlarca gerçekleştirilmesidir. Devlet bu yapıların ülkenin eğitim amaçlarına, ilkelerine, programına uygunluğunu denetler.
ÜLKEMİZDE EĞİTİMİN DURUMU
Ülkemizde 2013-14 öğretim döneminde toplam 28 bin 532 ilkokul ve 17 bin 019 ortaokul bulunmaktadır. İlkokulların yüzde 4’ü özel ve yüzde 96’sı resmi; ortaokulların ise yüzde 6’sı özel, geriye kalanı resmi niteliktedir. Ortaöğretimde 3 bin 743 genel lisenin yüzde 27’si özel ve yüzde 73’ü resmi statüdedir. 7 bin 211 mesleki ve teknik lisenin ise yüzde 6’sı özel ve yüzde 94’ü resmidir. Türkiye’de yükseköğretim öncesi eğitim alan 16,2 milyon öğrencinin yaklaşık yüzde 7’si okul öncesi eğitim kurumlarında, yüzde 68’i ilköğretim, yüzde 11’i genel lise ve yüzde 14’ü de mesleki teknik liselerde eğitim görmektedir. Lise seviyesindeki özel öğretim kurumlarında, tercih yapan öğrencilerin başarı sırasına göre ilk 10’da yer alan okulların tamamı fen liselerinden oluşmaktadır. Ülke genelinde öğretmen başına ilköğretimde yaklaşık 19, liselerde 16 öğrenci düşerken özel okullarda bu sayı ilköğretimde 9 ve liselerde 7 öğrencidir.
KUTUUUUU-----
EĞİTİM SAHİBİ OLMADAN PARA SAHİBİ OLMAK
Türkiye, dünyada ortalama eğitim süresi açısından 123'üncü sırada yer alıyor. (ortalama eğitim 6.5 yıl) Örneğin bizimle aynı gelir düzeyine (kişi başına düşen gelir 13 bin dolar seviyelerinde) sahip Beyaz Rusya ve Letonya’da 11.5 yıl. Birleşmiş Milletler’in 2013 yılı verilerine göre çıkan bu sonuçlar, Türkiye’nin eğitim düzeyine göre fazla zengin, zenginlik düzeyine göre ise oldukça düşük eğitimli olduğunu göstermektedir. Yani eğitim sahibi olmadan para sahibi olmayı başarabilmiş az sayıdaki ülkelerden biri olduğumuz ortaya çıkmaktadır. Türkiye’nin kentlerinde 1960’da 9 milyon kişi, 1980’de 19 milyon kişi yaşarken bugün 53 milyon kişi yaşıyor. Kentleşme oranımız 1960’daki yüzde 31,5 seviyesinden 2012’de yüzde 71,4’e yükselmiş durumda.
Yorumlar
Kalan Karakter: