Doğayı ve sporu çok seven dört kişi birbirini bulmuş. Dağlara tırmanmanın, doğada olmanın çok güzel bir duygu olduğunu, bunu herkesin tatması gerektiğini düşünüp Asi Yaban Keçileri grubunu kurmuşlar. Metin Atasayar, Veysi Tatlı, Sümer Erol Sarı ve Orhan Deniz, sosyal medya üzerinden grubu toplayıp her hafta sonu doğaya götürüyor. Bu hafta sonu onlar yürüyecek, siz anılarını okuyacaksınız. Kim bilir, belki gelecek hafta sonu çağrılarına uyar, bu tür etkinlikleri düzenleyen gruplardan biriyle siz de yürüyor olursunuz. Bugün Metin Atasayar ve Veysi Tatlı ile yarın ise Sümer Erol Sarı ve Orhan Deniz ile tanıştıracağım sizleri.
O yürüyüşte her şeyin yolunda gitmesi için hafta içinde Metin Atasayar, Veysi Tatlı, Sümer Erol Sarı keşfe gidiyor. Grubu yürütmeyi planladıkları parkurda önce kendileri yürüyor, sonra gruba liderlik yapıyorlar
Asi Yaban Keçileri, kendisini şehre kısılmış gibi hissetmek istemeyen insanların oluşturduğu bir grup. Her hafta sonu Antalya’nın ya da civar şehirlerden birinin doğasını keşfediyorlar. Doğa yürüyüşlerine uzun yıllar önce başlamış dört liderleri var. Liderlerin üçü her tırmanış ya da yürüyüşten önce parkur keşfine gidiyor. Hafta sonunda onlar grubun başında yürüyor. Öğretmen olduğu için hafta içi keşfini kaçıran Orhan Deniz ise hep artçı oluyor.
-Metin Atasayar, siz yaşam boyu spor yapanlardan mısınız?
-Hayır. Gençlik yıllarımda spor yapmış olsam da çalışma hayatım boyunca işlerim yoğundu. 44 yaşıma kadar mesleğim icabı her ne kadar doğada bulunsam da spor yapmak denilemez. Fizik mühendisiyim. Tren yollarının sinyalizasyonunu yaparken devamlı doğadaydım. Antalya’ya yerleştikten sonra Toroslar Doğa Sporları Kulübü ile yürümeye başladım. O zaman daha çok dağ çıkışları ağırlıklıydı.
-Dağcılık eğitimi aldınız o zaman…
-Tabii mecburen. Elden geldiğince eğitimlere katıldım.
MAZERETE NE HACET
-Sonradan spora başlayanlar genelde doktor tavsiyesi ile başladıklarını söylüyor. Sizin mazeretiniz ne? (Kahkahalar)
-Doğada spor yapmak için doktor tavsiyesine gerek yok. Bir kez çıktıktan sonra kendisi için ne kadar yararlı olduğunu zaten anlayacaktır.
-Sizin başlamanızın üzerinden ne kadar zaman geçti?
-20 yılı aşkındır bu sporun içindeyim.
-Her hafta sonu düzenli olarak yürüyorsunuz. Ya dağcılık devam ediyor mu?
-Tabii ki. Daha 29 Ekim’de 13 arkadaş Çalbalı Dağı çıkışı yaptık. Zirvede Cumhuriyet Bayramımızı kutladık.
-Siz bir de keşiflere gidiyorsunuz değil mi?
-Evet, grubun yürüyeceği parkuru belirlemek için.
EN AZ ÜÇ KİŞİ
-Yalnız başınıza mı gidiyorsunuz? Eğer öyleyse gerçek bir kahramansınız… (Kahkahalar)
-Doğaya tek başına çıkılmaz. Hem de insan ne kadar deneyimli olursa olsun. En aşağı 3 kişi olması lazım. Bir ayak burkulması bile olsa bir kişi, yaralının başında kalır, diğeri yardım aramak için gider.
-Sizin başınıza geldi mi?
-Birlikte gittiğimiz arkadaşlarımızda ayak burkulması ya da kırılması oldu. Ambulansın gelebileceği yere kadar indirdik. Nadiren de olsa bu tür şeyler olabilir.
-Asi Yaban Keçileri’nin keşif ekibi kimlerden oluşuyor?
-Ben, Veysi Tatlı ve Sümer Erol Sarı… Sevdiğimiz arkadaşlardan da bazen katılan oluyor.
-Keşif zor bir şey olsa gerek. Yönünüzü kaybediyorsunuzdur filan…
KAÇIN İNSANOĞLU
-Artık yön kaybedilmiyor. Artık 21. yüzyılda GPS denilen bir cihaz var.
-Serüven heyecanım yerle bir oldu! (Kahkahalar)
-Hangi noktada bulunduğunuzu görüyorsunuz. Öylece kendi konumunuzu belirleyebiliyorsunuz. En kötü koşullarda gittiğiniz yerden geri dönebilirsiniz.
-Yaban hayvanlarına rastlıyor musunuz?
-Doğada insandan daha zararlı başka bir canlının olmadığı kesindir. Kurtla da domuzla da karşılaştık. Bizi fark eder etmez maalesef, (Kaçın insanoğlu geldi) hali. Çok acıdır, kırsaldaki insanların avcılık merakı var. Avcılık bilinçsizce yapılıyor. Yabani hayvan bulmak son derece zor artık. Avlanmanın yasak olduğu milli parklarda yürürken dahi silah sesleri duyuyoruz. O hayvancıkların kaçışlarına tanık oluyoruz. Geçenlerde Delikli Dağ’a (Batı Antalya tarafı) gittik. Oradaki mağaraya girdiğimizde, yavru bir dağ keçisinin başı ve derisini gördük. Orada onu yemişler. Bizimle yürüyen arkadaşlara doğaya dair bilgi veriyoruz. Zaten onlar da doğa sevgisi ile gelen arkadaşlar.
HERKES YAŞAMALI
-Siz bir grup neredeyse profesyonel olmuşsunuz doğada. Birbiriyle iyi anlaşan arkadaşlar birlikte çıkabilirsiniz doğaya. Her hafta sonu onca insanı niye takıyorsunuz peşinize?
-2 milyon nüfuslu bir şehir. Dağıyla, deniziyle muazzam bir dünya şehri. Hafta sonları iş hayatının stresini atmak için ne yapsak diye düşünüyor insanlar. Spor yapmamış olmanın verdiği bedbinlik var. İnsanların doğaya çıkmalarını sağlamak çok doğru bir davranış olsa gerek. Her gelen arkadaş teşekkür ediyor ve doğa yürüyüşlerini sürdürüyor.
-Ben de sizlerle yürüdüm bir kez ve şunu fark ettim: Ortalama fiziki özellikteki insanlara göre parkurların zorluğu ve molalar ayarlanmış bir yürüyüş planlıyorsunuz. Bunu nasıl ayarlıyorsunuz?
-Yılların deneyimi olsa gerek. Ortalama insanın haftada bir geldiği doğa yürüyüşünde beklentilerinin ne olacağını tahmin etmemek mümkün değil. Yürüyecek, fotoğraf çekecek, sohbet edecek. Molaya, su içmeye ihtiyacı var. Bunlara fırsat tanımak gerekir.
-Sırt çantalarınızda nelerin olması gerekir?
-Yedek iç çamaşırı, bir sandviç, bir meyve, kuruyemiş olabilir. Abartmaya da gerek yok. Ama su mutlaka. 12 kilometrelik bir yürüyüşte 2.5- 3 litre su içmek lazım. Grup liderlerinin çantasında ayrıca ilkyardım malzemeleri de olmalı. Pançolarımız var, bir ayak kırılması veya burkulmasında sedyeye dönüştürülebilir. Sargı bezi, ağrı kesici gibi malzemeler.
-Sizlerle yürüdükten sonra çevremdekilere, (Bu yürüyüşleri düzenleyenler, doğal afet gibi durumlarda çok insanın hayatını kurtarır) demiştim.
-Dilerim öyle bir şey olmaz ama sokaktaki herhangi bir kişiden daha başarılı olacağımızı sanıyorum.
YÜRÜYÜŞ AŞKLARI
-Yürüyüşe gelip ruh ikizini bulanlar var mı?
-Çok. (Kahkahalar) Nişanlananlar, evlenenler var. Aynı zamanda insanların sosyalleştiği bir ortam.
-Peki birbirlerini bulduktan sonra da gelmeye devam ediyorlar mı?
-Elbette. Evli olup eşiyle gelen çok insan var.
-Benim katıldığım yürüyüşte adı konulmamış bir disiplin vardı. Nasıl sağlıyorsunuz onu?
-Doğada nasıl davranılması gerektiği, nasıl bir disiplin gerektiği, kaybolmamak için, grubun dağılmaması için birlikte hareket edilmesi gerektiğini insanlar kavrıyor. Zaten yeni gelmişlerse kendilerini doğada yalnız başına çok da güvende hissetmezler.
HER HALİYLE KEYİFLİ
-Biraz da diğer liderimiz Veysi Tatlı ile konuşalım. Siz ne iş yaparsınız?
-Elektronik teknisyeniyim. Kendi atölyem var.
-Keşif gezisini mi yoksa Pazar günleri yapılan toplu yürüyüşü mü seviyorsunuz?
-İkisinin de yeri ayrı. Keşifte yeni yerler görmenin heyecanı oluyor. Ama sonra onu kendinize saklamayıp birileriyle paylaşmak da çok güzel.
VİZONTELE HAYATIMDIR
-Kaç yıldır yürüyorsunuz?
- Antalya’da 18 yıldır. Ancak Doğu ve Güneydoğu’da karlı, buzlu dağlarda çok dolaştım. Verici yerleştiriyorduk. Vizontele filmi var ya, benim hayatımdır. (Kahkahalar) Telsiz yasak, telefon yok. Yayın var mı yok mu diye ateşle haberleşiyorduk. Burada doğa yürüyüşü yapanlarla tanıştık. Yürümeye başladım. Hafta sonları şehir üstüme gelmeye başlar. Beyinle çalışıyorum. Doğada olmak beynimi de boşaltıyor.
-Doğa yürüyüşünde hiç kayboldunuz mu?
-Hayır.
-Peki sırt çantanızdaki yiyecekler bittiği için ormandan beslenmek zorunda kaldınız mı?
-Zaten her gittiğimizde doğadaki yiyeceklerin tadına bakıyoruz. Yerel insanların yönlendirmesiyle neyin yenilip neyin yenilemeyeceğini de öğrendik. Eğer zorda kalırsak bu bilgilerimizden yararlanarak hayatımızı idame ettireceğimize inanıyorum. Su varsa yaşamınızı idame ettirirsiniz. Doğa insana her şeyi sunuyor.
-Evli misiniz?
-Evet.
-Birlikte mi yürüyorsunuz?
-Hayır. İşin açıkçası beni de engellemek istiyor. (Kahkahalar)
-Yürüyüşe katılanların yaş ortalaması ne?
-Genellikle 40’lı yaşlarda. Çocuklarını büyütmüş, sorumlulukları daha azalmış insanlar. Oysa erken yaşlarda yürümeye çok başlamaları çok daha sağlıklı. Masrafları karşılamak için para toplanır. Teşvik etmek için çocuklardan alınmaz. Çocukların çok da hoşuna gidiyor.
TERÖRİST MUAMELESİ
Metin Atasayar: Akseki’de Çimi Akdağ’a çıkacaktık. 1998 yılıydı. 4 arkadaştık. Biri Aksekili. Akşamdan gittik, bir köyün kıyısında gece kamp yapacaktık. Sabah erkenden tırmanmaya başlayacaktık. Normalde köy muhtarını bulur, kendimiz tanıtırdık ama hava kararmıştı. Köyden geçip mezarlığın dibinde kamp kurduk. Yattık, yarım saat sonra ‘Kalkın’ komutu ile uyandık. Ellerinde av tüfekleri ile birkaç genç. ‘Teröristsiniz’ diye tutturdular. Kendimiz tanıttık. ‘Abi’ demeye başladılar ama jandarmaya da bildirmişler. Toparlandık, köye döndük. Bir baktık ki bütün köylü yolu kapatmış. Sözlü sataşma başladı. Çok sayıda jandarma geldi. Önce köy odası, ardından Akseki Jandarma Karakolu’nda sorguya çekildi. Ankara’dan sabıkamız olup olmadığı soruldu. Sırt çantalarımız arandı. Bir arkadaşımızın çantasından çıkan küçücük tüp içindeki sıvı suç delili oldu! Halbuki kulak damlasıydı. Sabaha kadar bekledik. Sabah ‘Kusura bakmayın’ dediler. Biz de gidip başka bir dağa, Alabelen Dağı’na çıktık. (Kahkahalar) Sonra ulusal basında bizim haklı olduğumuza dair bir haber çıktı.
TESADÜFEN KEŞİF
Metin Atasayar: 2010 yılında bir çiçek fotoğrafı çektim. Onun endemik bir bitki olduğunu bilmem mümkün değildi. O fotoğrafımı Yasemin Konuralp (Rehber- Türkiye'nin Yabani Çiçekleri 1-Soğanlı Bitkiler kitabının yazarı) görmüş. Akdeniz Üniversitesi’ndeki bir kürsü ile paylaştı. Hangi bölgede fotoğrafı çektiğimi sordular. 2012 yılında Yasemin hanım ve bir öğretim üyesi ile gittik oraya tekrar. O endemik bir çiçek olan Olimpos Safranı’ymış.
ŞANSLI OĞLAK
Metin Atasayar: 1990’lı yıllarda zorlu bir tırmanışta, kayanın başında bir oğlak bağırıyor. Onu oradan indirdik. Çevrede çoban yok, baktık geride bıraksak kurda kuşa yem olacak. Aldım benim köydeki bahçeme götürdüm. Orada biberonla besledik. Keçi sütü satın almak için yakındaki bir çobana gittim. Hayvanın kulağının kıvrımından Antalya’nın hangi bölgesinden, hangi çobanın sürüsünden olduğunu anladı. Ona göre de sahibine teslim ettik. 5-6 gün konuğum oldu.
HAYVANLARIN KURTARICISI
Veysi Tatlı: Metin Atasayar ve Sümer Erol Sarı ile birlikte Gelidonya Feneri civarında yürüyorduk. Erol arkadaşımız bir kartalın şahine saldırdığını gördü. Kartal bizi görünce uçup gitti. Geride yaralı şahin kaldı. O durumda tehlikeli olur. Biz yaklaşınca uçtu, dala konmaya kalktı ama düştü. Ayağı kırılmış. Yaklaştırmadı ama debeleniyor. Yarım saat resmen dil döktüm ona. İkna ettim onu. “Seni götüreceğim, iyileşeceksin” dedim. Sanırım güvendi. Sonunda teslim etti kendini bana. Kanatlarından tuttum, aracımıza götürdüm. Bir karton kutu bulduk, içine yerleştirdik. Antalya’da belediyenin barınağına teslim ettim. Kırık bacağını ameliyatla düzeltmişler, rehabilitasyon için hayvanat bahçesine bırakmışlar. Yakın zamanda da doğaya salınacakmış. Benim şansıma mıdır nedir, iki kez de keçi denk geldi. Bayatbademler’in üst kısmında grup yürütüyordum. İleride karartı gördüm. Yaklaştım. Bir çatlağa düşmüş canlı keçi… Ayaklarından tutup çıkardım. Gruptakiler elleriyle su içirdi. Kimi yanındaki sebzelerden yedirdi. Hayvan biraz canlandı. Yürümeye devam ettik, çobanı bulup hayvanın yerini söyledik. Bir kez de Döner Gazino’nun arkasında yürürken inilti duydum. Seslendim, cevap yok. Sonra yine ses geldi. Sese doğru gittim. Bembeyaz bir keçi. Kayaların arasında. Ama onun durumu çok kötüydü. Patikaya kadar kucağımda taşıdım. Yine çobana haber verdim. O da zamanında gitmemiş. Ertesi gün hayvanın ölüsünü bulmuş. Yine bir konuk grup ile yürüyordum. Konuk, Boer kırması köpeği ile geldi. Hayvan da bizimle yürüyordu ama sabah kalktığında yanlışlıkla deterjanlı su içmiş galiba. Bir süre sonra başladı kıvranmaya, bağırsakları bozuldu. Musa Dağı’nın zirvesindeyiz. O arada hayvanın sahibinin dayısının da ölüm haberi gelmez mi! Morali bozuk, hayvana yardımcı olamıyor. Pançolarımızı dallara geçirip sedye yaptık. Hayvanı da sarıp yatırdık. Ancak dar patikalarda sedyeyi taşıyan 4 kişi yan yana gidemiyor. Ben de sırt çantamı boşaltıp köpeği kafası dışarıda kalacak şekilde içine soktum. 30 kiloluk köpeği 1.5 kilometre sırtımda taşıdım. Isınan köpek canlanmış. Çantadan çıkardık. Hayvan büyük bir gürültü ile bir gaz çıkardı, ondan sonra iyice kendine geldi. Tazı gibi oldu, tutamadık.
YEŞİM ERSOY'UN RÖPORTAJI
YARIN: DOĞANIN LİDERLERİ 2
Yorumlar
Kalan Karakter: