YEŞİM ERSOY'UN ÖZEL RÖPORTAJI
***Sümer Erol Sarı, doğada her hafta en az iki kez, en aşağı 40 kilometre yürüyor. Çiçeklerin fotoğrafını çekiyor. Asi Yaban Keçileri’nin diğer kaşiflerinden Veysi Tatlı ile her sabah arşivlerinden bir ‘Günaydın Çiçeği’ ni sosyal medyada paylaşıyorlar
***Orhan Deniz, bir öğretmen. Diğer arkadaşlarının keşif gezilerine katılamıyor. O nedenle hep grubun sonunda yürüyor. Bazen minik dişi köpeği Zeytin de katılıyor doğa yürüyüşüne ama yürümemek şartıyla! Doğanın keyfini, ‘Baba kucağı’ndan çıkarıyor
Kavurucu sıcak, fırtına demeden, özel yaşamlarını bahane etmeden 5 yıldır Antalya’nın dağlarında yürüyen Asi Yaban Keçileri’nin keşif kolunun değişmez üyesi Sümer Erol Sarı, 58 yaşındaymış. En fazla 40 yaşında dersiniz. Çünkü zamanının büyük bölümünü doğada geçiriyor. 36 yıl önce askerliğini yaparken, Suriye sınırında mayın patlamış. Sol eli bilekten yok, sağ elinde ciddi hasar var. Ama bunlar dağlara tırmanıp nehirlerden geçmesine engel değil. “Yazmamda sakınca var mı” diye sordum. “Bu benim yaşamımın gerçeği. Yazmanda sakınca yok. Yalnız lütfen abartma” dedi. Bazılarını hiçbir şey engelleyemez, durduramaz diyorum ve konuyu kapatıyorum. Çalıştığı için keşif gezilerine katılamayan Orhan Deniz ise 5 yıldır yürüyüş grubunun artçısı. Yeni başlayanlar, dikkatsizler ve dalgınlar ondan soruluyor.
-Sümer Erol Sarı ne zamandan beri yürüyorsunuz?
-1994 yılından beri doğa yürüyüşleri yapıyorum. Manavgat’ın bir orman köyünden baba tarafım. Çocukluğumdan beri ormanda olmayı severim ama böyle organize olmayı üniversite yıllarında bile yapamadık. Ancak 30’lu yaşların sonunda böyle spor yapmaya başladım.
-Siz sanki keşif yapmayı topluca yürümekten daha çok seviyormuş gibisiniz.
TERCİHİ KEŞİF
-Yıllarca rehberlik yaptım. Yeter dedim artık. İstisnai durumlarda rehberlik yapıyorum, keşiflere her zaman hazırım ama.
-Keşif, toplu yürüyüşün güvenliği açısından çok önemli değil mi?
-En iyi bildiğiniz yer bile olsa bir grup götürmeden önce keşfi tazelemek gerekiyor. Mesela son zamanlarda aşırı yağışlar oldu. Geçenlerde Selge tarafındaydık. Birçok patikayı sel götürmüş. Keşif sırasında alternatifini bulabilirsiniz ama grupla alternatif yol aramak çok güç olur.
-İnsanların morali bozulur değil mi?
-Aynen. Başıma geldi. Keşif tazeleme olanağı olmadan, en son 10 yıl önce gittiğim bir parkurda bir gruba paldır küldür rehberlik yaptım. Meğer yıllar içinde oradan Orman Kadastro geçmiş. Bazı patikalar, tarlaların içine katılmış. Köylü tel örgü ile de çevirmiş. Alternatif yol ararken grupla zorlandım.
-Keşfi yaptıktan hemen sonra mı grupla yürünüyor?
-Keşfi hafta içi yapıyoruz. Hafta sonu grupla yürünüyor.
-Peki keşif sırasında o bölgenin bilinen lokantalarına filan da gitmek var mıdır?
-Keşif veya grup yürüyüşü olsun, bir kere alkol almak yasaktır. Yazılı olmayan bir kural. Ancak yürüyüş sonrasında, dinlenmek ve karın doyurmak için bir yerlerde biraz konakladığımız olur tabii.
-Keşifler sırasında hiç zorda kaldığınız olur mu?
-Eğer bilgi tazeleme değil de ilk kez gidilen keşifse, zorda kaldığımız oluyor tabii. Yanlış yollara giriyoruz ya da bakıyoruz yol bir şekilde kaybolmuş. Ne yapalım, geri dönüyoruz. Grubun yürüyeceği 10 kilometrelik parkur için biz 20 kilometre yürümek zorunda kalıyoruz bazen.
ÇOBANIN PATİKASI
-Köylünün tel örgü ile çevirmesi dışında yollar nasıl kaybolur?
-Hayvancılığın bitirilmesiyle kaybolur!
-Lütfen açıklayın bunu.
-Çoban sürüsünü götürmek için bir patika açıyor. Hayvancılığın bitirildiği yerlerde bakıyorsunuz patikaya ağaç devrilmiş.
-Siz yürüyüş boyunca da fotoğraf çekiyorsunuz değil mi?
-Evet.Veysi Tatlı ile ben her sabah sosyal medyada birer günaydın çiçeği fotoğrafı yayınlıyoruz.
KALABALIKLARDA YALNIZLIK
-Orhan Deniz mesleğiniz ne?
-32 yıldır öğretmenim. Önce Milli Eğitim’de şimdi ise Sosyal Hizmetler’e bağlı kurumlarda…
-Sizi doğaya çeken neydi?
-Şehrin kalabalıkları içinde insan kendini çoğu kez yalnız hissediyor. Bütün yaşamları evden işe, işten eve oluyor. En fazla halı saha maçlarıydı. Farklı bir şey yaşamak istedim. 20 yıldır Antalya’dayım, şehri son 5 yıldır böylesine tanıyorum.
-Ömür boyu dağlarda yürümüş gibi görünüyorsunuz oysa…
-Köyde doğdum. İlkokul 4. sınıfa kadar köyde kaldım. Köy öğretmenliği yaptım 12 yıl. Çalıştığım hiçbir köyde yol yoktu. Su, elektrik, araç yoktu. Her yere yürüyerek gidiyordum. Belki de farkında olmadan trekking yapıyordum. Antalya’ya geldim. Kalabalıklar içinde yalnızlığımı nasıl gideririz diye arkadaşlarla konuşurken, yürüyüş yapan grupları düşündük. Bazılarını zaten biliyordum. Ekipleri gördük. Bazı önerilerimiz oldu. Ciddiye alınmayınca biz de düzenleyelim dedik. 5 yıldır yürüyoruz.
SULAR HAPİS
-Hiç aksattınız mı?
-Her Pazar yürüyorum. Çok olağanüstü hava koşulları, fırtınalar olmuşsa, özel ekipman gerekiyor. O zaman sayımız azalıyor ama küçük bir grup da olsa yürüyoruz. Bizim bu yürüyüşlere başlarken temel amacımız insanların doğayı tanımasıydı. Doğaya karşı bir duyarlık yaratmaktı. Çünkü ırmaklara HES’ler yapılıyor. Su borulara hapsediliyor. Çevredeki yaşam bitiyor. Dağlarda, ormanlarda taş ocakları, mermer ocakları yapılıyor. Dağlar delik deşik…
-Siz sadece doğa yürüyüşleri ile yetinmiyorsunuz ve etkinlikleri, örneğin Dolunay Şiir Geceleri ile şehre de taşıyorsunuz değil mi?
-Ayda bir kez toplanıyoruz. Şiir ve türküler söylüyoruz. Bazen topluca sinema veya tiyatroya gidiyoruz.
-Hafta içinde de şehir merkezinde ANSAN’da buluşuyorsunuz galiba…
-Ben çalışıyorum ama arkadaşların bazıları buluşuyor. Ben de cumartesi günleri geliyorum. Sanat söyleşilerine katılıyoruz.
BABA KUCAĞINDA
-Sizin bir de köpeğiniz var. Çok şirin kara bir kız Zeytin. Bildiğim kadarıyla o da zaman zaman yürüyüşlere geliyor.
-Geliyor ama yürümüyor. (Kahkahalar) Bir ‘Baba Kucağımız’ var. Onu takıyorum boynuma. Zeytin’i içine oturtuyorum. Sırtımda çanta, göğsümde Zeytin. Kanguru gibi yürüyorum. (Kahkahalar)
-Doğa yürüyüşlerine katılmayı seviyor mu peki?
-Çok. Sırt çantamı hazırlamaya başladığımda, gidiyoruz diye sevinçten oynamaya başlıyor.
-Artçısınız. Grubun en sonunda yürüyorsunuz hep. Neden?
-Keşif gezilerine katılamıyorum çalıştığım için. O nedenle de artçıyım.
-Artçı olmak da zor ama. Hiç ‘Tamam, buraya kadar. Yürümüyorum’ diyen oldu mu?
-Oldu. Şans eseri aracımızı o kişinin yakınına getirtebileceğimiz bir yerde oldu. (Kahkahalar)
-Sizin katıldığınız yürüyüşlerde kaybolan filan oldu mu?
-Yok olmadı. İki yıl önce bir şey oldu. Yürüyüşe katılanlar fotoğraf çekerek gidiyorlar. Grup gitti, ben yine artçıyım. Önümde bir bayan vardı. Sık sık fotoğraf çekiyordu. Grubun ne tarafa gittiğine dikkat etmemiş ve bir yol ayrımında başka patikaya gitmiş. O patika da ormana gidiyor.
-Eyvah! Ödü kopmuştur.
-Yukarıda bir antik kent vardı. Biz onu geziyorduk. Cep telefonları da çok rahat çekmiyor. Bir başka hanım geldi. Yolunu şaşıran hanımın adını söyledi ve “Telefonda sesi kesik kesik geliyor, anlaşamıyoruz. Kaybolmuş” dedi.
-Ne yaptınız?
-5-6 kişi çevreye dağıldık. Adını seslenerek arıyoruz. Sonra bir ses duydum. Sese doğru gittim. Bir ağacın altında oturmuş, ağlıyordu. Yeni olduğu için başına böyle bir şey geldi. Grup uyumluysa sorun yaşanmaz aslında.
DOĞADA TEMİZLİK
-Keşif yapan ekipler parkurları, üst üste birkaç taş koyarak işaretliyor değil mi? Onlar da size yol gösteriyor size…
-Evet onlara baba denir. Daha çok kavşaklara, asıl yürünmesi gereken parkuru göstermek için konulur.
-Yürüyüşler sırasında doğayı kirletmeniz söz konusu olamaz değil mi?
-Kendimiz çöpümüzü bırakmadığımız gibi başkalarının çöplerini de toplarız. Yanımızda poşetlerimiz vardır. Toplarız, ulaştığımız ilk çöp kutusuna bırakırız.
-Neler bulursunuz doğada?
-Ağırlıklı olarak pet şişeler. Alkol ve meşrubat teneke kutuları. Mangal yapıp yemişler, içmişler ve her şeyi arkada bırakmışlar… Onları da topluyoruz.
-Unutamadığınız anılar vardır bu yürüyüşlerden...
-Beni çok etkileyen bir şey vardır. 40 yıl önce aynı sıralarda okuyup da birbirinin izini kaybeden iki arkadaş bizim yürüyüşte karşılaştı. Sevinçle kucaklaştılar. O beni çok mutlu etmişti.
İLK VE SON REHBERLİK
Orhan Deniz- Salda Gölü civarında daha önce Burdurlu arkadaşlarla çok kolay bir parkurda yürümüştük. Aklımda kalan bu. Artçıyım ama bir sonraki yıl bir hafta gruba ben rehberlik yapacağım. Keşif de yapmadım. İki arabayla Burdur’un Yeşilova ilçesine gittik. Mola verdik, alışveriş yaptık. Sonra Niyazlar Köyü’ne geçtik. Her şey güzel, bir sorun yok. Daha önceki yürüşte araçlarımızı park ettiğimiz yerde de araçlarımızı park ettik. Grubu toparladım. Parkurla ilgili kısa bir bilgi verdim ve yürümeye başladık. Köyden çıktık yola. Parkur yok. Gruptaki arkadaşlara da belli etmek istemiyorum. Nasıl olsa bir yol bulurum diye düşünüyorum. Daha önce kimsenin yürümediği yerlerden yürümeye başladım. Çalıların, kayaların arasından… Patika yok, yürüyoruz. Ama Salda Gölü’nün nerede olduğunu biliyorum. Yani hangi tepelerin arkasında olduğunu… Ancak yine korkuyorum, ya aşamayacağımız sık çalılığa denk gelirsek ya önümüze bir uçurum çıkarsa. Dağlardan ine çıka bir yol gördüm ileride. O yolu hatırlıyordum. O yolun sonunda da Salda Gölü var diye hatırlıyorum. Gölü bir görsem derin bir oh çekeceğim. O endişeyle hızlanmışım. Arkadan arkadaşlar, “Orhan bey yavaş biraz” diyor. Tepeye ulaştım ki karşıda Salda. Rahatladım. Ama inanın ki, o yolu bizden önce hiç kimse yürümemiştir. Yürüyüşün saat 16.00 sıralarında bitmesini planlamıştım. Parkuru bulamadığım için yaşadığım gerilimden dolayı nasıl hızlı yürümüşsem bir saat erken tamamlamışız. (Kahkahalar) Aşağıya indik, orada bir tesis vardı. Bizi çok iyi ağırladılar. İlk ve son rehberliğim budur.
SAĞLIK VE NEŞE
Sümer Erol Sarı: Bir aralar radyolar çok etkindi. TRT ile özel bir radyoya giderdik her hafta. Yürüyüşleri anlatırdık. Bir seferinde özel radyoya ben gittim. O haftaki yürüyüşü anlattım. Kanser hastası bir hanım dinlemiş. Katılmaya başladı. Neşeyi buldu, sağlığı buldu ve hastalığını geriletti. Hanım yürüyüşte o kadar çok gülerdi ki, durumunu bilmeyenler merak edip sorardı, niye bu kadar çok gülüyor diye. Hastalarına psikoterapi yapan bir doçent arkadaşım, hastalarına hep bizim grubu tavsiye ettiğini söylerdi.
EN KÖTÜSÜ BİLE…
Sümer Erol Sarı: TODOSK ile yürüdüğüm sıralarda istatistik de tutardım kaç kişi katılıyor diye. 2005 yılına kadar yılda 10 bin kişi yürüyordu. Bir çok şehre göre iyi bile olsa Antalya için çok düşük bir rakam. Şimdi de ikiye katlanmış olsun. Yine çok düşük bir rakam. Şehrin nüfusu 2 milyonu geçti. Daha fazla yürüyüş grubu ve daha çok katılım olması lazım. En kötü yürüyüş grubu bile avcılardan ve taş ocaklarından daha zararsızdır.
Yorumlar
Kalan Karakter: