Egemen bir düşünce, o düşüncenin etrafına toplanmış iktidar hırslısı bir grup insan ve tüm bunlar olup biterken kendini dışlanmış hissedenler… Biraz durup düşündüğünüzde bu yazılanlar çoğunuza yabancı gelmeyecektir. Zaman hızla ömrümüzden yılları çalarken, sürekli çabalamak zorunda olduğumuz işlerimiz arasında ne kadar da yalnızız. Güneş aşıp giderken dağların ardından ve gece inerken ağır ağır yaşadığımız kente, gözle görülmeyen o koskocaman hırsların arasında dışlanan kaç kişiyiz? Modern dünya edebiyatının önemli ve özgün isimlerinden Franz Kafka, Dönüşüm adlı kitabında gerçek dışı bir örgüyle gerçeğin ta kendisini anlatıyor. Edebiyat Köşesi’nde bu hafta inanılmaz bir tarzı olan Kafka’nın muhteşem öyküsüne konuk oluyoruz…
BİR BÖCEK KADAR DEĞERSİZ
“Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.” Kafka’nın Dönüşüm kitabı bu cümleyle başlıyor. Elbette bir insanın böceğe dönüşmesi mümkün değil ama bir sabah uyandığında artık kendini bir böcek kadar yalnız, dışlanmış ve değersiz hissetmesi mümkün… Kafka, kendini ailesinin hayatına adayan Gregor Samsa’nın hissettiği duyguları, bir böcekle bağdaştırarak okuyucuya aktarıyor.
İKTİDAR VE PARA HIRSI
Gregor Samsa’nın kendini bu denli değersiz ve dışlanmış hissetmesinin nedenleri var. Samsa, patronunun iktidar hırsı ile ailesinin para hırsı arasında kendi hayatını kaybetmiş bir karakter. Patronuna iktidarı kazandırmak, ailesinin ise borçlarını ödemek için durmadan çalışmak zorunda olan Samsa, bir sabah kendini böceğe dönüşmüş olarak bulur. Zaten içinde olduğu yalnızlık daha büyük bir hal almaya başlar ve kendisini en çok sevmesi gerektiğini düşündüğümüz –en azından yaşadığımız toplumda en çok sevenlerimizin ailemiz olduğunu düşündüğümüz için- ailesinin bile kendisinden korkmaya, iğrenmeye başladığını farkeder. Öyle ki bir süre kendisine en iyi davranan kişi olan kız kardeşi bile (arada bir yemek getirip odasını havalandıran) bir süre sonra Samsa’dan uzaklaşmaya başlar. Buraya kadar yazılanlar size de çok tanıdık geldi mi? Her gün uğraşmak zorunda olduğumuz, durmadan çalıştığımız, hırslar arasında kaybolduğumuz dünyada Kafka, dışlanmışlığımızı, önemsizliğimizi anlatıyor.
TİKSİNTİ VE KORKU
Samsa’nın böceğe dönüşmesi ailesi tarafından zamanla tiksinti ve korkuya dönüşür. Öyle ki ondan kurtulunması gerektiğini bile düşünürler. Patronu ise hasta olduğuna inanmayarak eve kontrole gelir ve gördüğü durum karşısında hiçbir tepki vermeden arkasını dönüp gider. Samsa’nın durumuna şaşırmayan ve bu durumu umursamayan patronu için Samsa öncesinde de bir şey ifade etmemiştir zaten. Bu yalnızlık ve dışlanmışlık duygularının üzerine tiksinti de eklenince Samsa bu duruma daha fazla dayanamaz ve ölür. Samsa’nın ölüsü bir süpürgeyle ortadan kaldırılır ve böylece ondan nasıl kurtulacaklarını düşünen ailesi bir dertten kurtulmuş olur.
ÇARESİZLİK
Kafka gerçek dışı bu hikayesinde, dünya düzeninin insanlara dayattıklarına karşı büyük bir öfkeyi ve aynı zamanda çaresizliği de kaleme alıyor. Samsa’nın çektiği derin acıyı, yaşamak zorunda olduğu ancak katlanamadığı sistem içerisindeki yalnızlığını, ümitsizliğini anlatıyor. Bu sistem içerisindeki varlığımızı sürdürebilmek için baş kaldırmadan itaat etmeli, diğer insanlara benzemeli, kişiliksizleşmeliyiz. Kafka’nın öyküsü itaat etmeye, kişiliksizleşmeye, diğer insanlara benzemeye bir isyan aynı zamanda. Ancak hayatın bazı gerçekleri var. Hayat; uğruna her gece sabaha dek uykusuz kaldığımız kördüğümler bütünü…
Yorumlar
Kalan Karakter: