Kendilerini 'Müslüman' olarak tanımlıyorlar; Müslümanlığı kendileri gibi yorumlamayan herkesi ise 'kafir'. "Bizden değilsen öl" basit ve ilkel mantığıyla hareket eden güruh; Şii, Alevi ve Caferi Müslümanları da, gözü dönmüş bir halde ve cennete gideceği olan inancın verdiği keyifle öldürüyor.
Daha yakın zamana kadar kimsenin adını bile duymadığı IŞİD, Orta Doğu'nun ve Batı'nın korkulu rüyası haline geldi kısa zamanda. Herkes birbirine "nereden çıktı bunlar" diye soruyor. Biraz düşünebilenler, El Kaide gibi IŞİD'in de, ABD'nin emperyalist çıkarlarını gerçekleştirirken yarattığı bir ürün olduğunu görebilir oysa. Örgüt, 2003'te ABD'nin, Orta Doğu'nun petrollerine daha kolay ulaşmak amacıyla gerçekleştirdiği Irak işgali sonunda kuruldu. 2004'te, yani on yıl önce... O günden bugüne, hem Sünni Arap ülkelerinin, hem de Türk hükümetinin desteğiyle güçlendi.
* * * * *
Yobaz karanlık kapıda, herkes endişeli... Gözler Suriye sınırına çevrilmişken; hükümet her zamanki taktiğini uyguladı ve 'çaktırmadan' liselerde de türbanı serbest bıraktı. Bu yöntemi yıllardır uygular AKP hükümeti; ülke 'gerçek' sorunlarla boğuşur ve vatandaş da dikkatini oraya vermişken, ideolojisine uygun yasal değişiklikleri geçiriverir Meclis'ten.
Bugün "isteyen lise öğrencisi türban takabilir" diyorlar; yarın "taksanız iyi olur" diyecekler, sonrasında da "takmak zorunlu". Tıpkı din dersleri gibi... Üniversiteye girmek için bile 'Sünni İslamiyet' anlayışını bilmek zorunda artık gençler.
AİHM, din derslerinde Sünni inanışın öne çıkarıldığını ve farklı inanca sahip olanların zorunlu din dersi almasının doğru olmadığına karar verdi. Kim takar AİHM'yi! Hükümet, "AİHM kararlarına uymak zorunda değiliz" diye açıklama yaptı; yandaş basın, "AİHM'nin yaptığı gavurluk" diye manşet attı. Karar hiçe sayıldı, tıpkı daha önce mahkemenin verdiği türban kararı gibi.
* * * * *
IŞİD'den zorunlu din dersine nasıl geldiğimizi bana değil, Başbakan'a sormalısınız. Davutoğlu, AİHM'nin zorunlu din dersleriyle ilgili kararı üzerine yaptığı açıklamada; "Doğru ve sağlam bir dini bilgi, eğitim müesseselerimiz aracılığıyla verilmezse, işte çevremizdeki radikalleşme eğilimlerinin kaynağını teşkil eden düzensiz ve sağlıksız dini bilgiyi denetleme imkanı da kalmaz" diyerek IŞİD'i işaret etti. Devam etti sayın Başbakan: "Türkiye'de ve Orta Doğu'da, Balkanlar'da hiç bir sosyal olayı din olgusu dışında anlamak mümkün değildir. Çevremizdeki ülkelerde doğru bir din kültürü, dinleri karşılıklı anlayışa dayanan şekilde öğretilmiş olsaydı, bazı olaylar yaşanmazdı."
Neymiş; Orta Doğu'da yaşananların nedeni, din bilgisi eğitiminin okullarda verilmemesiymiş! Neymiş; bu coğrafyada ve hatta Balkanlar'da yaşananları anlamak için, din dersi almak lazımmış!
Aslında Başbakan, Orta Doğu'da yaşananların emperyalizmle nasıl ilişkili olduğunu; bu bölgeyi anlamak için, din dersi değil, tam tersine düşünmeyi, sorgulamayı öğretecek fen bilimleri ile tarih ve felsefe gibi sosyal bilimler derslerinin gerekli olduğunu çok iyi bilir de, bunu uygulamaya geçirmek pek işine gelmez. Öyle ya; gençlere sorgulamayı öğretirseniz, dikta yönetimini, 17 ve 25 Aralık operasyonlarını, SİT alanlarına yapılan 'yandaş' binaları, satılan enerji ve su kaynaklarını, İsviçre yollarında kaybolan 3 ton altını... da sorgulamazlar mı?
Yorumlar
Kalan Karakter: