Cezaevlerindeki Ölümleri Meclise Taşıdı

CHP’li Acar,  Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yanıtlaması istemiyle verdiği önergede,  F tipi cezaevlerinin “cezanın veriliş amacı dışında sonuçlar yarattığı, tecrit nedeniyle maddi ve manevi varlığı devletin vicdanına ve sorumluluğuna teslim edilmiş mahpusların ruhsal durumunu bozduğu”, “cezaevi idaresi ve gardiyanların haksız baskılara maruz bıraktığı, görevi kötüye kullanan cezaevi görevlilerinin haksız eylemlerini tespit etme imkanını tümüyle mahpusların ispat etmesini imkansız kılan bir uygulama” olduğunun aradan geçen yıllar içinde açık ve kesin olarak tespit edildiğini  söyledi. Resmiyette idamın kaldırılmasına karşılık,  gerçekte F tipi cezaevleri insanların diri diri gömülüp, ölülerinin çıktığı, “sessiz katliamların” uygulandığı merkezler haline geldiğini savunan Acar, “Şu anda F tipi cezaevlerinde 200’ü ağır olmak üzere 600’den fazla hasta mahpus olduğu doğru mudur? F tipi cezaevleri daha insani hale gelecek midir? 2002’den bu yana hapishaneye sağlam olarak giren, daha sonra hastalanan mahpus sayısı nedir? Aynı dönemde ve yıllara göre cezaevlerinde kaç kişi yaşamını yitirmiştir?” dedi.

BAKAN BOZDAĞ’A SORDU                 

Cezaevinde 30 Mart 2014 gecesi kalp krizinden ölen Aram Akyüz’ün, daha önce tedavi edilmek için tahliye talebinde bulunup bulunmadığı konusunda bilgi isteyen Acar, şöyle devam etti:

“Bulunduysa neden tahliye edilmemiştir? Vernicke Korsakoff hastası olan ve üstüne bir de hücrede kalp krizi geçiren ve bu nedenle kalbinin çalışması yüzde 30’a düşen, damarlarında yüzde 40-70 daralma bulunan Abdullah Kalay neden tahliye edilmemektedir? Zeynel Karabulut,  Yusuf Kenan Dinçer, Tevfik Kalkan, Talat şanlı. Orhan Eroğlu, Mehmet Pulat ve Gıyaseddin Aydınlar’ın ölümü mü beklenmektedir? Bu nasıl bir adli tıp uygulamasıdır? Bu uygulamalar ve ölümler vicdanınızı sızlatmıyor mu? Adli Tıp Kurumu bu ölümlerden sorumlu değil midir? Yeni bir kriz geldiğinde şahsın bunu atlatacağına adli tıp garanti vermekte midir? Tutuklu ve mahkumların iyileşinceye kadar serbest bırakılmalarından, Türkiye Cumhuriyeti Devleti korkmakta mıdır? Bu şahıslar, iyileşinceye kadar bırakılırsa, bir daha yakalanamayacaklarından mı endişe edilmektedir?”