GÖREV ADAMIYIM
Siyasete hızlı bir giriş yaptınız. Genel Başkan Yardımcılığı konumunda siyaset yapıyorsunuz. Ankara siyasetinin yerel siyasetten farkları neler?Ben görev adamıyım. Eğer ülkeye faydam olacaksa nerede olduğum önemli değil. Bundan sonrası için de bu geçerli... Neden CHP diye soruluyor sık sık. Tek bir cümleyle cevap veriyorum: Hukukun olmadığı yerde hukuka, adaletin olmadığı yerde adalete, özgürlüklerin olmadığı yerde özgürlüğe sahip çıkan tek parti. Hiçbir zaman için ne etnik, ne de mezhep temelinden beslenmeyen bir parti. 92 yıllık cumhuriyetin savunucusu. Ülkenin de geleceğinde en önemli misyonu üstlenmiş bir parti CHP. Temelde de sosyal demokrat yapım, ideolojik duruşum, bakışım dolayısıyla CHP’yi tercih ettim.
EKONOMİ SİYASETİ YAPTIM
Şimdi Ankara’da neler yapıyorsunuz?
Genel Başkan Yardımcılığı noktasında da, milletvekilliği noktasında da yapacağım şey çok çalışmak. Ülkenin önünü açacak her türlü çalışmanın içinde olacağım. Yerel politikada da olduk. Ticaret ve Sanayi Odası’nda ve diğer görevlerimde de siyaset yapıyordum ama ekonomi siyasetiydi. Parti siyaseti yoktu içinde. Burada parti sorumluluğu içerisinde aynı çalışmaları yürütmek, yaptığım iş. Bunu da önümüzdeki dönemde daha fazla yol açarak, CHP’yi bütün Türkiye’ye göstermek bütün amacım.
SOSYAL DEMOKRASİ
Politikanızda en fazla dikkat çekmek istediğiniz konu nedir?Sosyal demokrasinin yapısına baktığınızda, etnik ve mezhep temelinden değil sınıflar arası diyalogu oluşturan yapıdan hareket eder. Bir tarafta emek, diğer tarafta işveren. Bunlar arasında referanstır sosyal demokrasi. Özellikle şu noktaya dikkat çekmek gerekiyor, Türkiye’de gelir adaleti yok. Zengin ve fakir arasında büyük bir uçurum oluştu. Bunun ana sebebi de bir tarafı görmemek. Emek tarafını görmemek. Hâlbuki CHP diyor ki; işveren de işçi de bu ülke için gerekli. Fakat bir gelir adaleti çerçevesinde bakmak gerekiyor. Türkiye’nin toplam servetinin yüzde 54’ü çok küçük bir kesime ait, 80 bin kişi gibi bir rakamdan söz ediliyor.
CHP’YE ÇOK İHTİYAÇ VAR
Öteki tarafta en yoksul kesim, yani açlık sınırının altında yaşayan kesim de yüzde 20. Bu çok önemli. Ülkede o zaman işsizlik oranlarına bakıyorsunuz. Resmi kayıtlara göre 3 milyon 125 bin kişi işsiz, bunun yanında 1 milyon 125 bin kişi de iş aramaktan vazgeçmiş. Böylesine kaotik bir ortamda CHP’ye çok ihtiyaç var.
EKİP RUHU İLE ÇALIŞIYORUZ
Antalya’da bir ekip çalışması gerçekleştiriyordunuz. Bu ekiple ciddi başarılara imza attınız. Buraya geldiğinizde de aynı sistemle mi çalışıyorsunuz. Bir gününüz nasıl geçiyor?Genel Başkan Yardımcılığım henüz çok iyi. Temas kurmam gerekenlerle temaslarımı tamamladım. Bundan sonraki çalışmamız da genel başkan önderliğinde MYK var, genel başkan yardımcıları var ve yeni oluşmuş bir yapı var aslında. Tabi ki o ekip çalışmasının, ekip ruhunun devamı burada da olacak. Herkes kendi alanında profesyonel. Milletvekillerimiz önseçimle, çok demokratik bir seçimle geldi. CHP gurubu gerçekten çok seçkin. MYK profesyonellerden oluşuyor. Çok iyi bir ekip ve birbirini tamamlayan bir yapı var. Bunların bir araya gelip, sağlam bir ekip çalışmasıyla geleceğe çok umutla baktığını söyleyebilirim.
EKMEK SİYASETİ
Siyaseti sevdiniz mi?Zaten ben siyasetin ben hep içindeydim fakat parti siyaseti değil aslında ekmek siyaseti yapıyordum. Şu anda Türkiye’de hiç kimse özgür fikrini açıklayabilecek durumda değil. Herkes korkuyor. Bütün kurumlara, kurumların başındaki insanlara bakın. Söyledikleri ne kadar değer buluyor ya da ne kadar rahat söyleyebiliyorlar. Ben Antalya’daki görevlerimde yaptığım konuşmalarda sözlerimi dokuz boğumdan geçirip, sonuncusunda ancak söyleyebiliyoruz derdim. Şimdi öyle bir sorunum yok. Bildiğim her şeyi, en yalın haliyle anlatabiliyorum. Daha önce çekinerek söylediklerimi şimdi net olarak söyleyebiliyorum. Çünkü gerçekten bu ülkede özgürlükler yok, demokrasi ciddi zaafa uğramış durumda.
HİÇ KİMSE KORKMASIN
Bu sistemde adalete güveniyor musunuz?Şu şekilde yanıtlayayım. Bu soruyu vatandaşa sorun, hangi partiye oy verdiği önemli değil, alacağınız yanıt güvenmiyorum olacaktır. Son örnek de ortada. Anayasa Mahkemesi ile ilgili Sayın Cumhurbaşkanı’nın söylediği sözler, “Ben bu karara uymuyorum, saygı da duymuyorum”. Bu ne demektir? Bir hukuk devletinde siz, üstelik de bir numaralı makamda hukuka güvenmiyorum diyeceksiniz, Anayasa Mahkemesi’nin kararını saymıyorum diyeceksiniz, o zaman saygı beklemeyeceksiniz. Siz böyle derseniz hiç kimse yasaları takmaz. O nedenle korkmaması gerekiyor ekmek davasındaki insanların. Korkuyu bir tarafa bırakıp, korku davasını aşmış olmak gerekiyor. Çünkü hukuk yoksa bu ülkede her yeriniz açıktır, güven içinde değilsinizdir. Birinin iki dudağı arasındasınızdır. Devleti yönetenlerin yargıya talimat vermesi gibi bir şey söz konusu değildir.
KAVGANIN FAYDASI YOK
Bu kadar yoğunluk içinde haftasonları Antalya’da geçiriyorsunuz. Şimdi Genel Başkan Yardımcılığınız çok yeni ama her şey oturduğu zaman da Antalya’ya zaman ayırabilecek misiniz? Bununla birlikte Antalya yerel siyasetindeki tartışmalara da dahil olmuyorsunuz. Bunu bilerek mi yapıyorsunuz?Kavganın hiç kimseye faydası yok. Ülkenin diyaloga ihtiyacı var. Buradan da Antalya’ya mesaj verelim. Elbette Antalya benim memleketim, çok ciddi çalışacağım ama beni Antalya’dan gönderen seçmenim Türkiye’ye hizmet etmek üzere gönderdi. Aynı zamanda Türkiye milletvekiliyim. Hem Hakkari’nin, hem Sinop’un, hem Edirne’nin hem de Antalya’nın sorunlarıyla ilgilenmek durumundayım. Hiç durmadan ok çalışmamız gerekiyor çünkü ülkenin buna ihtiyacı var. Bu ülke ne çektiyse siyasetçilerin kavgasından çekti. Bugün geldiğimiz nokta da bunu gösteriyor.
ANTALYA- ANKARA FARKI
Antalya’da ATSO başkanlığı döneminde bir açıklama yaptığınızda kentin gündemini değiştirebiliyordunuz. Yaptırım gücünüz çok fazlaydı. Siyasete girince de Antalya’yla ilgili çok hızlı bir şekilde soru önergeleri vermeye başladınız. Özellikle turizmle ilgili bir komisyon kurulmasını istediniz. Ama AK Parti’nin ret oyuyla karşılaştınız. Böyle bir durumdan şimdiki noktaya geldiğiniz zaman hayal kırıklığına uğruyor musunuz?Mücadeleye daha çok devam etmek gerektiğini düşünüyorum. Turizm emekçileriyle ilgili bir araştırma komisyonu kurulsun istedim. Antalya’da 202 bin çalışan var. Bunun büyük bir kısmı turizmde çalışıyor. Kayıtsız olanlar hariç. Türkiye’de de sektörde aşağı yukarı 1.5 milyon insan çalışıyor. Özellikle turizm yapılan kentlerde kışın işsiz, yazın iş bulabilen büyük bir kitle var. Bunun çözümüyle ilgili bir öneriyle o komisyonun kurulmasını istedim. AK Parti’nin oylarıyla reddedildi. Ne getirirseniz getirin, ülkenin menfaatine olduğunu bildiklerine rağmen direk reddediyorlar. Ne dediğinize bakmıyorlar. CHP getirmiş, reddedelim mantığıyla bakılıyor. Ülkenin faydasına olabilecek işlerde, kendilerinin aklına gelmeyen meselelerde direk reddediyorlar. Uzlaşma noktaları bulunabilirdi, tartışılabilirdi, komisyon kurulabilirdi. Tarımda da mevsimlik işçi sorunu var. Türkiye ekonomisi için yapılabilecek en iyi işlerden biri bu araştırma sonucunda çıkabilirdi. Kış aylarında otelciye, “kardeşim sen otelini kışın da açık tut, ben sana küçük bir destek vereyim” denebilirdi.
TURİZMLE İLGİLİ RAPOR HAZIRLADIM
Turizm Acil Eylem Planı ile ilgili ne düşünüyorsunuz?Paketle ilgili Turizm Bakanı’yla yaklaşık 1.5 saat konuştuk. Acil Eylem Planı’nda olması gerekenlerin birçoğunun olmadığını kendisine söyledim. CHP adına bir rapor hazırladım, MYK’ya sundum ve daha sonra Turizm Bakanı’na ilettim. Birçok yerine katılmakla beraber, sanırım elinde olan bir şey yok.
BAKAN ÜNAL YAPICI
Turizm Bakanı’nı son derece yapıcı bulduğumu da söylemek istiyorum. Yapıcı yaklaşıyor, sektörü, sektör dinamiklerini tanımaya çalışıyor. En azından gayret var. Ama tek başına çözülebilecek bir iş değil bu. Türkiye’de eğer bir sorunla ilgili çözüm üretmek istiyorsanız, yine o tek adam rejimine doğru giden, en yukarıdakine gidip söylemeniz gerekiyor. Bunu anladım, ben burada. Rapor açıklamadan önce benim raporum basında yer aldı. Daha sonra bir televizyon programına çıkıp, eksikliklerini anlattım. Ancak turizm sektöründen sağlıklı bir tepki göremedim. Sektör oyuncuları bu paketin yeterli olmadığını kendi aralarında konuşurken, bunu kamuoyuyla paylaşmak noktasında çekindiler. Burada istihdam üzerindeki yükler çok fazla, direk emekçi tarafını ilgilendiriyor. Orada zaten 6 ay çalışan turizm çalışanının başka şansı yok. Özellikle şiddet dilini bir kenara bırakmanız gerekiyor.
TANITIM ŞART
Tanıtımla ilgili yapılması gereken çok ciddi şeyler var. Batı Avrupa ülkelerinde PR çalışması yapabilirdiniz. Bunun için bütçe gerekir. Dünyanın en büyük havalimanlarında ciddi reklam kampanyalarına girmeniz gerekir. Ama bugüne kadar yapılmış olanlardan da daha kötü bir yıl geçiriyor Türkiye tanıtım açısından. Turizm örgütlerinden çok ciddi ses çıkması gerekiyordu.
SİYASİ AFET HALİ
Ben bu duruma siyasi afet hali diyorum. Neden? Bu durduk yerden, turizmcinin çıkardığı bir kriz değil. Krizi çıkaran şu anki iktidar. Bunu toparlaması gerekiyor ülkenin kazancı için. Böyle bir tabloyla krizin kapanması mümkün değil. Turizm sadece otellerden ibaret değil. Bütün sektörleri etkiliyor. Tedarikçiye, esnafa verilen hiçbir şey yok. Ne verilebilirdi? Tarım sektörüne kredi faiz desteği veriyor devlet. Madem bu bir afet hali, halk bankaları aracılığıyla faiz desteği, borç erteleme desteği verilebilirdi. Kefalet sistemi oluşturmak gerekirdi. Bu yıl başka türlü geçmeyecek.
ANTALYA’DA SON DURUM
Antalya özeline gidelim. Antalya’da 70-80 bin kişi işsiz kalacak. Her biri ortalama 2 bin lira alıyor. 160 bin lira eder aylık, bu para piyasaya girmeyecek. Bu durum mahalle bakkalını, çocuğun okul masraflarını, evin ihtiyaçlarını etkileyecek. Bu insanlar nasıl geçilecek? İki kelimeyle söyleyip geçiyoruz ama o insanların nereye gideceği belli değil. Büyük bir sosyal yara bu. Acil bir şey yapmak gerekiyor. Atı alan Üsküdar’ı geçti. Kasım ayından itibaren erken rezervasyonlar yapılır, 31 Ocak’ta birinci adım 31 Mart’ta ikinci adım biter. Vatandaş Rusya’yla aramız bozuk, sadece oradan turist gelmeyecek zannediyor. Batı’dan da gelmeyecek. Avrupa’dan bakanlar Türkiye’yi savaş ülkesi olarak görüyor. Bu algıyı nasıl değiştireceksiniz? Tanıtım da yapsanız ne kadar faydası olacak tartışılır. Şiddet dili tanıtımın da etkisiz olmasına neden oluyor.
EXPO HEDEFLERİ KARŞILAMADI
EXPO’ya kurtarıcı gözüyle bakılıyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?EXPO turist açığını kapatmaz. İç turizm hareketine faydası olabilir ama dış harekete etkisi olacağını sanmıyorum. Bundan önceki EXPO’da ziyaretçi sayısı 2 milyondu. Antalya’da 3 kurum bu işin lokomotifiydi. Ticaret Borsası, ATSO ve Çiçek İhracatları Birliği. Bu üçlü sivil kurum ve Vali’nin ciddi etkisi vardı. EXPO Antalya’ya gelirken bir yığın yatırımı beraberinde getirecek diye bakıyorduk. O zamanlar çok farklı hedeflerimiz vardı. 100 ülke, 8 milyon turist gelecek, 20 bin etkinlik yapılacak dedik. Etkinlik adına ben bir şey duymadım bugüne kadar. 20 bin etkinlik nasıl yapılacak? 8 milyon turist nasıl gelecek? Bu soruların cevabı yok. 100 ülkeden nasıl vazgeçildiyse 8 milyon turistten de öyle vazgeçilmiştir muhtemelen. 100 ülke yerine biz şu anda 50’ye bile razıyız ama daha 29 ülke teyit vermiş. Ülke listesinde Avrupa’nın büyük ülkelerinin olduğunu görmedim. EXPO Antalya’ya hızlı tren gelmesini istiyorduk. 2009’da aldık bu işi, 7 senede gelemez miydi? Otoban gelmesini istiyorduk. Kuzey ve Doğu çevreyollarının bitirilmesini istiyorduk. Daha hiçbir şey yok. EXPO’nun gittiği her kentte 10 yılda katedilecek yol, EXPO sayesinde kısa zamanda katedildi. Maalesef arzulanan, hedeflenen hiçbir şey EXPO sayesinde karşılanamadı. Umarım bu sıkıntılı 2016 yılında Antalya’ya nefes olur. Kentin sivil dinamikleri bu organizasyonu içinde ne yazık ki yok. Ama heyecan içinde olmalılardı. EXPO heyecanı Antalya’da yok.
Yorumlar
Kalan Karakter: