Ancak unutulmamalıdır ki; içinde bulunduğumuz durumlar gelip geçicidir. Kazandıklarımız, kaybettiklerimiz geçicidir. Hatta başımıza gelenlerin ötesinde hayatında geçici olduğunu bazen hatırlatması gerekir insanın kendi kendine. Kalıcı olan şey ise, bizim olaylar karşısındaki duruşumuzdur, bazen arkaya yaslanıp sükunetle gülümsemek gerekir olanlara. Bilmek gerekir bu da geçecek… Tevekkül, tefekkür ve tebessüm etmek gerekir…
Bir hikaye var ki; bu durumu anlatan, nesilden nesile söylenegelen, vara yoğa kullandığımız; ‘Bu Da Geçer Ya Hû’ sözünün sırrına eren.
Hikaye o dur ki;
Bir zamanlar bir ülkenin sultanı, kendisi için çok değişik bir yüzük yapılmasını ister.
Öyle bir yüzük ki, mutsuz olduğunda umudunu tazelesin, mutlu olduğunda ise kendisini mutluluğun tembelliğine kaptırmaması gerektiğini hatırlatsın.
Hiç kimse Sultan’ı memnun edecek yüzüğü bulamaz.
Sultan’ın adamları, son çare olarak bilge bir Derviş’i bulup yardım isterler. Derviş, Sultan’ın kuyumcusuna hitaben bir mektup yazıp verir. Kısa bir süre sonra yüzük Sultan’a sunulur.
Sultan, önce bir şey anlamaz; çünkü son derece sade bir yüzüktür bu.
Yüzüğün üzerinde; “Bu Da Geçer Ya Hû” yazmaktadır. Sultan meraklanır ve Derviş’in huzura getirilmesini ister. Derviş derhal bulunup getirilir. Sultan Derviş’ten yüzüğün hikayesini anlatmasını ister. Ve Derviş başlar anlatmaya…
“Derviş’in biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye ulaşır. Karşısına çıkanlara kendisine yardım edecek, yemek ve yatak verecek biri olup olmadığını sorar. Köylüler kendilerinin de fakir olduklarını, evlerinin küçük olduğunu söyler ve Şakir Bey diye birinin çiftliğini tarif edip oraya gitmesini tavsiye ederler.
Derviş yola koyulur, birkaç köylüye daha rastlar.
Onların anlattıklarından Şakir Bey’in bölgenin en zengin kişilerinden biri olduğunu anlar.
Bölgedeki ikinci zengin ise Haddad adında başka bir çiftlik sahibidir.
Derviş çiftliğe varır. Çok iyi karşılanır, iyi misafir edilir, yer içer, dinlenir.
Şakir Bey ve ailesi hem misafirperver hem de gönlü geniş insanlardır.
Yola koyulma zamanı gelip Derviş teşekkür ederken,
Bu kadar çok nimete sahipsiniz aman şükrünü ihmal etmeyin der.
Şakir Bey ise şöyle cevap verir:
Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Bazen görünen gerçeğin ta kendisi değildir.
“Bu Da Geçer Ya Hû …”
Derviş çiftlikten ayrıldıktan sonra bu söz üzerine uzun uzun düşünür.
Bir kaç yıl sonra dervişin yolu, yine aynı bölgeye düşer.
Şakir Bey’i hatırlar, vefadandır der ve bir uğramaya karar verir. Yolda rastladığı köylüler ile sohbet ederken Şakir Bey’i sorar.
“Haa o Şakir mi” der köylüler, O iyice fakirledi, şimdi Haddad’ın yanında çalışıyor.
Derviş, hemen Haddad’ın çiftliğine gider, eski dostu yaşlanmıştır. Üzerinde eski püskü giysiler vardır. Bir sel felaketinde bütün sığırları telef olmuş, evi yıkılmıştır. Toprakları da işlenemez hale geldiği için tek çare olarak selden hiç zarar görmemiş ve biraz daha zenginleşmiş olan Haddad’ın yanında çalışmaya başlamıştır.
Şakir Bey bu kez Derviş’i son derece mütevazı olan evinde misafir eder. Kıt kanaat yemeğini onunla paylaşır. Derviş vedalaşırken olup bitenlerden ötürü ne kadar üzgün olduğunu söyler ve şu cevabı alır:
-“Üzülme Unutma, bu da geçer.”
Derviş gezmeye devam eder ve yedi yıl sonra yolu yine o bölgeye düşer. Şaşkınlık içinde olup biteni öğrenir.
Haddad birkaç yıl önce ölmüş, ailesi olmadığı içinde bütün varını yoğunu en sadık hizmetkarı ve eski dostu Şakir’e bırakmıştır. Şakir Haddad’ın konağında oturmaktadır, kocaman arazileri ve binlerce sığırı ile yine yörenin en zengin insanıdır.
Derviş eski dostunu iyi gördüğü için ne kadar sevindiğini söyler ve yine aynı cevabı alır:
“Bu Da Geçer Ya Hû …”
Bir zaman sonra Derviş yine Şakir’i arar. Ona bir tepeyi işaret ederler. Tepede Şakir’in mezarı vardır ve taşında şu yazılıdır:
“Bu Da Geçer Ya Hû …”
Derviş, ölümün nesi geçecek? diye düşünür ve gider.
Ertesi yıl oradan geçerken mezarı ziyaret etmek için köye uğrar; ama ortada ne tepe vardır ne de mezar.
Büyük bir sel gelmiş, tepeyi önüne katmış, Şakir Bey’den geriye bir iz dahi kalmamıştır.”
Derviş anlar ki; dostu ona çok büyük bir ders miras bırakmıştır. Şakir Bey, hayatın da ötesinde bir tevekkül ve kabullenişle kabul etmiştir; her şeyin Allah’ tan geldiğini ve ona döneceğini, iki cihanda da takdirin yine ona ait olduğunu…
Yorumlar
Kalan Karakter: