Dünya'daki diğer tüm enerji kaynaklarına nazaran yenilenebilen türden bir enerji dediğimizde cevap ne olur? Güneş elbette... Güneş enerjisi her ne kadar bitmeyecek cinsten olsa da bilinen bir gerçek bu enerjinin, elektriğe dönüştürülme sürecinin çok pahalı ve meşakkatli bir şey olduğudur.
Çukurova'dan çıkmış gelmiş, fabrikasını güneşli Antalya’ya kurmuş ve buradan iç Anadolu'ya, Güneydoğu Anadolu'ya, Karadeniz'e yani hemen hemen memleketin her yerine ama özellikle dağlarına, köylerine, kasabalarına ihtiyacı olan her haneye ekonomik ve verimli enerjiyle sıcak su götürmüş, elektrik götürmüş Tamer Uğurluel… Ser-Gün Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Uğurluel ile güzel bir söyleşi gerçekleştirdik.
Tamer Bey tanıyalım mı biraz sizi?
Mersin, Tarsusluyum. 12 çocuklu bir ailenin 4 numarasıyım. Annemi çok erken yani ben 3 yaşımdayken kaybettim. Babam çalışan bir işçi iken kendi küçük bir işletme açtı. Şekerleme imalatçısıydı, ticaretle uğraşıyordu. Oradan da emekli oldu. Tarsus’tan ben 12-13 yaşındayken iş sebeplerinden dolayı Adana’ya taşındık. Orada hem okudum hem çalıştım. Adana’dan 14-15 yaşlarımdayken Hollanda’ya anneannem ve ablamın yanına gittim. Lise eğitimimi orada tamamladım. 19 yaşımda Adana’ya geri döndüm ve bu günkü işimin temellerini orada o yaşımda attım.
Bu iş nasıl geldi aklınıza peki?
Bu işe eniştem çok meraklıydı, onunla beraber başladık. Ondan sonrada girişimcilik işleri başladı. Ben ürünü hem üretiyordum hem satıyordum hem de montajını yapıyordum. O şekilde bir süreç başladı. Öyle insanlar vardı ki, Adana’da her mahallede temsilcim vardı. İşte amcam, dayım, teyzem gibi olan insanlar bana hep çok destek olurlardı.
Size ait bir pazarlama tekniği varmış bunun ne olduğunu anlatır mısınız?
O zaman bire bir pazarlama yapıyordum. Tanıdıktı çoğu insan. Bizim bir müşteri beş müşteri, beş müşteri 25 müşteri mantığımız vardı. İnsanın içine, bir aileye girdiğimiz zaman onu yüzde yüz memnun edeceğimizi biliyoruz. Ve müşteri beklentisinin üzerinde bir ürün verdiğimiz için bir bağ oluşuyor o zaman. 80’li yıllarda güneş enerjisi satıyorsunuz. Adam bilmiyor ki güneş enerjisi ne. Güneşten sıcak su edilir mi falan. E bunu elde edince, adama anlatıyoruz bunu. Sonuca geldiğimizde, adam ılık su bekliyordu kaynar su var. Sabah- akşam sıcak suyu var. Adamın hayatı değişiyor. Günümüz Türkiye’sinde evlerinde sıcak su olmayanlar var. O dönemi düşünün bir de.
Nasıl bir cesaret Antalya’ya gelmek? Sonuçta tanımadığınız bir şehir.
Girişimci bir insanım ben. İnsanlarla diyalog kurarım. Kurduğum diyaloğu da gerçek, samimi kurarım. İş olsun diye konuşmam insanlarla. İşte ne kadar menfaat ederim demem. O içtenliği anlatabildiğimi düşünüyorum. İnsanlarda bu noktadaki enerjiyi başka yöne taşıyorlar, bana yardımcı olmak istiyorlar. Benim bir arkadaşım vardı. Antalya’ya gelmişti. Benimde fotoğraf çekme merakım var. İşte güneş enerjisi fotoğrafı verdim onlara. Böyle bir iş var alır mısın dedim. Ya burada öyle bir işi yapan yok dedi. Ondan sonra 3 ay sonra bir telefon geldi. Gelir misin diye. O zaman 20 yaşındaydım.
Kaç yılında Antalya’ya geldiniz?
O girişimcilik ile 1987 yılında Antalya'ya, Turunçova’ya geldim. Baktım orada güzel bir pazar var, insanlarda güneş enerjisini bilmiyor, kendime bir bayi buldum. Kuyumculuk yapan bir arkadaştı. Pazarlama yaptırdım ona. Onun vesilesiyle güneş enerjisi satmaya başladım. O pazarlama serüveni aşağı yukarı 1994 yılına kadar sürdü. Ondan sonra baktım olmuyor pazarlamacılarla. Çoğu uyanık, sahtekar, bir sürü bir şey. Bunlardan kurtulmamız gerekiyordu. Pazarlama tekniğimi o zaman geliştirdim. Çünkü ben düzgün çalışmak istiyorum. Müşterime ne söylersem onu satmak, onu vermek istiyorum. Ama pazarlamacı sahtekar.10 liraya satacağı şeyi 100 liraya satıyor. 100 lirayı da göstermiyor bize. Ondan sonra bir sürü sıkıntı çıkıyor. Bunlardan kurtulmam lazım. Sonra ben pazarlamacı yetiştireceğim mantığıyla hareket ettim. Yürüyen mağazacılık dediğimiz pazarlama taktiğimi geliştirdim. Sistemimiz şöyleydi; güneş enerjisi çok bilinmiyordu ya, biz kapı kapı gezdik bireysel bilgilendirme yaptık. Böyle bir ürün var alır mısınız? Adam bilmiyor ürünü, haliyle de almıyor. O yıllarda, başladığımda Türkiye’de güneş enerjisinin bilinmesi ve kullanılması sıfır noktasındaydı. Tabi vardı birkaç tane ama imalatçıydı. Biri gelirse satıyordu, o şekildeydi. Biz bunu önce pazarlamaya sonra gezer mağazacılık dediğimiz araçların üzerine güneş enerjisi koymaya başladık. Biraz girişimci olacak adam, köye, ilçeye, mahalleye götürecek güneş enerjisini göstererek satacak. Ne yaptık? Pikaplar aldık kendimize. Pikapların üzerine güneş enerjisini monte ettik, müşteriye gösterdik. Bu da yeterli değildi. Bazıları bunu evin neresine takacaksınız diyorlardı, bilmedikleri için. Bunun ne verdiğini de göstermemiz lazımdı insanlara. Tamam, bunu sattık, monte ettik ama ne elde edecekti insanlar? Sıcak su üretmeye başlamıştık. Güneş enerjisine musluk koymuştuk, ellerini yakıyorduk insanların. Baktı güneş bu, enerji bu, sıcak su bu, onun şartları da bu. Baktık bu konuda iyiyiz. İşte filoları geliştirdik, araçlarımız fazlalaştı. 300’ün üzerinde aracımız oldu. Böyle böyle Türkiye’nin her yerinde, Muğla, Uşak, Afyon, Eskişehir gibi bütün illerde şubelerimiz oldu. Kendimize ait iş yerlerimiz oldu. O yıllarda 800 çalışanımız vardı. Şimdi 500 çalışanımız var. Düşürdük işleri biraz. O vesileyle, gezen mağazacılıkla, gezen vitrinle insanların kapısına gidip, güneş enerjisi dediğimizde bu ne ki demediler. Öğrettik, anlattık. Biz Afyon’a 20 sene öncesinde gittiğimizde burada güneş enerjisi olur mu diyenler, şu an orada irili ufaklı güneş enerjisi satan birçok firma oldu. Çok ciddi bir şekilde tanıtımına katkıda bulunduk. Gerek televizyon reklamları gerek basınla da. Bire bir dokunarak güneş enerjisini sattık. Bir de bunların alım kolaylıklarını yaptık. Bankalarla anlaşma yaptık, dünyanın en büyük finans kuruluşlarıyla protokol gerçekleştirdik. İki firma vardı Fransız kökenli. Bunlar tüketici finansmanı olarak çalışırlardı. Mesela krediler firması Sosyete General, Türkiye’den çekildi. Sadece büyük krediler vermeye başladı. Adamların verdiği en küçük kredi 150 milyon dolar. Ondan aşağısına bakmıyorlar yani. Böyle büyük bir kuruluş. Biz alt grubuyla çalışıyorduk. Onları ikna ettik. Olmaz falan diyorlardı, biz olacağını anlattık. Adamlar baktılar satıyoruz, ödemeleri de yapıyoruz 6 ay sonra İstanbul’a geldiler. Siz bunu arttırmanız lazım dediler. 8-9 ay sonra baktılar rakamlar uçuyor 7 milyona çıkaralım dediler. Böyle böyle gelişti.
Normalde ne olur? Siz kredi alırsınız, banka bir kere verir bir daha yüzünüze bakmaz. Biz bu bankaya aracılık yaptığımız için sürekli teşvikleri vardı. Hatta çevreci ödülü verecekti bana Setenem firması. Bu kredileri de onlarda bir yerlerden alıyorlar ya, ekolojik kredi olduğu için sıfır faizle alıp bize faizle satıyorlardı. Ciddi gelirleri vardı. Dolayısıyla o iki kuruluşla yaklaşık 8-9 sene çalıştık. Gezen bankacılık yaptık. Çok ürün sattık, on binlerce ürün sattık bir tane bile sorun olmadı. Sonuçta yanlış ürün, yanlış isim, sahte kişi de olabilirdi.
Bir güneş enerjisi kaç yıl kullanılabiliyor?
2 yılda kullanılır 10 yılda kullanılır. O yapımına göre değişir.
Sizin yaptığınız güneş enerjisinde kaç yıl verim alabilir bir aile?
Bizim yaptığımız güneş enerjisinin ömrü en az 10 yıldır. Müşterimiz şöyle kaliteli bir ürün olsun demez zaten. Biz onlara anlatırız kaliteyi, şu kadar uzun ömürlü ürünler var deriz. Sonuçta bir yer kireçli, bir yer asitli, Türkiye’nin her yerinde çalışabilecek bir güneş enerjisi ürettiğimizi düşünüyorum. Burada yaptığımız ürünün ömrü neyse atıyorum Bolu’da taktığımız ürünün ömrü de o kadardır. Binlerce pazarlamacı yetiştirdim Türkiye’ye. Güneş enerjisinin yüzde doksanını ben yaptım bu ülkede. Yılda 10 bin km yol yapıyorduk. Günde aşağı yukarı 1600-1700 kişiye temas ediyorduk
Şubelerin hepsi sizin değil mi?
Bayilik vermedik kimseye. Geç kaldık, yanlış yaptık belki de bilemiyorum. Bu iş yürek ister. Yüzlerce milyonunuzu bir şubeye bırakacaksınız, bir tane de sorumlu tutacaksınız. Belki çalınır, batar, gider. İnanılmaz detaylarla takip ediliyordu. Biz mesela Bolu’nun bir köyüne taktık güneş enerjisini. Gittik oraya. Tamam da ne aldık oradan? Senet mi, peşin mi, ne aldık? Hemen montaj şefimiz oradan ayrılmadan önce muhasebeyi arattırıyorduk. Güneş enerjisi istediğiniz gibi kuruldu mu? Gerekli kullanma talimatları verildi mi? Ne kadarlık masraf oldu? Senetlerin tahsilat günlerini söylediler mi? Gibi şeyleri kontrol ediyorduk.
Bu sistem son birkaç yıldır büyük firmalarda da var. Siz senelerdir yapıyorsunuz yani bunu?
Tabi canım 15-20 yıldır yapıyoruz biz bunu. Biz bu şekilde yaptığımız için insanların inanılmaz güvenini kazanmışızdır. İnsanlar şu firmadan ürün aldım servis yüzümüze bakmıyor. Siz daha kurulum yapmadan memnuniyeti soruyorsunuz diyorlar. Ondan sonra ne yapıyoruz? Kontratlar, evraklar, faturalar merkeze geliyor. Buradan tekrar arıyoruz müşteriyi. Bir ay sonra falan. “Memnun musunuz? Bir sıkıntı var mı? Ne değişiklik oldu?” diye. Oradan bizim telemarket ekibi devreye geçiyor. Sonrasında memnun müşteri bizi tanıdıklarına yönlendiriyor ve iletişime geçerek ürünümüzü tanıtıp satıyoruz.
Antalya’dan çok az bahsediyorsunuz.
Antalya’ya son 5-6 yıldır ağırlık verdik.
Antalya metropol, turizm kenti diyoruz ama bu günısılar o kadar kötü bir görüntü oluşturuyor ki bu daha estetik bir hale getirilebilir mi?
Arge bölümümüz bu konuda sürekli üretiyor. Çatılardaki çirkin görüntüyü yok edecek, bakıldığı zaman estetik görünecek dizayn çalışmalarımız mevcut. Sergün Güneş Sistemleri olarak çalışmalarımız sürekli devam ediyor.
Belediyeler bunun kontrolünü yapamıyor mu?
Burası için yaptığımız ürünleri Bodrum’da daha rahat satıyoruz. Çünkü bir standart belirlemişler. Çatıya baktığı zaman karşıda çöplük görmek istemiyorlar. Burada bu işler maalesef böyle ilerlemiyor. Bir de güneş enerjisinin başlaması 30 yıl öncesi falan. O zamanlarda takılan ürünler hale kullanılmakta. İnsanlar resmen pas içinde yıkanıyor. İşte havadan aldığı tozları içinde barındırıyor. Bunlar kullanıyor, zehir saçıyor resmen.
Güneş enerjisiyle büyük çaplı elektrik üretilebilir mi?
Sıcak su üretmek çok pratik ve ucuz. Elektrik üretmek çok daha masraflı bir iş. Süresi de çok uzun.
Son 1-2 yılda Antalya’da güneş yani enerji tarlaları başladı. Döşemealtı ve Korkuteli’nde özellikle artık güneşten enerji üretiliyor.
Lisans veriyorlar. Devlet belli bir bölüme kadar lisansız, belli bir ölçüden sonra lisanslı üretim izni veriyor. Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan fabrikamızın da elektrik üretim izni mevcut.
Devlet elektrik üretimi yapabilir, kullanabilirsin ve artanını da ben alırım diyor. Bir de lisanslı tarlalar var söylediğiniz. Kredisi hazır bunların. Ürün takıldığından ne kadar sürede kendini amorti edeceği biliniyor. Türkiye’de ciddi yatırımlar var artık enerjiye. Bizde bir Avrupalı gibi bilinçlendik bu konuda.
Birde internette dolaşan bir fotoğraf var, eşeğin üzerinde bir güneş enerjisi var. Bunun hikayesi nedir?
Eşek projesini dağda çobanlık yapan, koyun keçi besleyen insanlar için yaptık. Gidiyor çadırda hiçbir şeyi yok. Bu insanların Dünya’ya entegre olması gerekiyor. Hayvan hasta olduğu zaman birine ulaşmak zorunda sonuçta. Bu tip insanlara yaşam setleri tasarladık. O insanlar orada yaşarken bilgisayarını, telefonlarını veya televizyonunu elektrik ile kullanabilsin. O güçlere göre de paketlerimiz var. Bu paketleri hazırladığımız, sürdüğümüz, sattığımız bir projedir o. Bu işin enteresanlığı şu: bu elektriği üretirken ve depolamak için kullanılacak akülerin dağa çıkarırken eşeklerin üzerinde götürülmesidir.
Biz bunu sosyal medyada görüyorduk. Ama bu gerçek yani?
Tabii. Bunun 2. projesini yapıyoruz şimdi. Soğutma sistemi. Cumhurbaşkanıyla konuşma fırsatım olursa bir gün bana bir madalya vermeniz lazım diyeceğim. Çünkü ben Türkiye’de bu köylere, bu ilçelere güneş enerjisiyle sıcak su üretimini yaptım ve insanlarda bundan faydalandı. Dolayısıyla sizin bu 3 çocuk meselesine katkıda bulundum diyeceğim.
Devlet desteği gördünüz mü hiç?
Hayır görmedim.
Türkiye’de Çin menşei ürünlerin satmasını engelleyenlerden birisiniz. Aynı zamanda bir Çin firmasıyla ortaksınız.
Özellikle benim önderliğimde yapıldı. Türkiye’de bu işin önünü açmak için mücadele vermiş bir adamım. İnsanlara kapı kapı gezip, güneş enerjisi alın, çevreci bir ürün diye anlattık ve sonrasında yabancı sermayenin bunu kullanmasına izin veremezdik. Ben bu sektörün önünü açmak için bu kadar yatırım yapacağım, masraf edeceğim, o kadar uğraş verip, bilinirliği arttıracağım. Türkiye’de zaten bu sektörün önü çok açılmış vaziyette. Ne olacak? Çin'de ucuz diye birileri cebine parayı koyacak, alacak, getirecek, ticaretini yapacak, üç yıl sonra o bozulacak. Ondan sonra bizim bir sürü masrafımız, yatırımımız boşa gidecek. Vatandaş ne istediğini bilse kalitesiz güneş enerjisi olmaz.
Antalya’da çok popüler mekanlarda görmedim hiç sizi. Nerelerde geziyorsunuz genelde?
Sosyal bir insanım aslında. Genelde iş adamlarıyla, arkadaşlarımla vakit geçiririm. Her insan eğlenceyi sever ama benim çok zamanım yok. İyi bir aile babası olduğumu düşünüyorum. Çocukların gelişme çağında çok iş odaklı bir insan olduğum için onlara o dönem çok fazla vakit ayıramadım ama evime çok bağlıyım.
Eski arabalara da merakınız varmış.
Merakım var da zamanım oldukça onlarla ilgilenebiliyorum. 32 model BMW’m var. Kullanmıyorum. Eksiklerini tamamlıyorum. Bunun yanında kendi tasarladığım bir araba var. Arabalarla uğraşmayı seviyorum.
Yorumlar
Kalan Karakter: