6 Şubat depremlerinden sonra olası afet durumlarında kentlerin afetlerden en az şekilde etkilenmesi, afet anı ve sonrasında yapılacak eylemlerin koordinesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bazı yetkiler veren kanun tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçerek yasalaştı.
Kentsel dönüşümün hızlanması hedefleniyor
Şehircilik ve deprem dayanıklılığı anlamında köklü değişiklikler içeren 21 maddelik yasaya göre kanunun öncelikli amacı, afet riski bulunan bölgelerde kentsel dönüşüm çalışmalarının hızlandırılması. Yeni düzenlemeyle beraber kentsel dönüşüm kararı için hak sahiplerinin üçte iki çoğunluğunun aranması zorunluluğu kaldırılıyor. Söz konusu karar hak sahiplerinin salt çoğunluğuyla alınacak.
Yıkımlar ivedilikle yapılacak
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı Kentsel Dönüşüm Başkanlığı 16 Ekim’de kurulmuştu. Yeni geçen kanuna göre, eğer kiracılar ya da hak sahipleri risk tespitini engellerse, yapılar yetkililerin yazılı izniyle çilingir yardımıyla açılarak denetlenebilecek. Riskli yapıların yıktırılması için mülk sahiplerine tek seferde 90 günden fazla olmamak üzere süre verilecek. Tahliye engellenirse polis devreye girecek. Kanunda "rezerv yapı alanı" tanımı da değiştirildi. Buna göre, Rezerv yapı alanı, yeni yerleşim alanı olarak kullanılmak üzere belirlenen alanlar olarak tanımlanıyordu. Bazı yasal süreçlerde tanımın halihazırda yerleşim alanı olan yerleri içermediği tespit edildi, bunun üzerine yerleşim yerlerinde yer alan parsellerin de rezerv yapı alanı olarak belirlenebilmesinin yolu açıldı.
Amaç hızlandırmak ama…
Depremin yıkıcı etkisini ve insan hayatına olan darbesini azaltmak için yapılan ve meclisten geçen bu yasanın hedefi depreme dayanıksız binaların yıkımını hızlandırmak. Ancak Antalya özelinde, tam da bu noktada akıllara gelen soru ‘kentsel dönüşümde oluşacak hafriyatın veya olası bir afet anında meydana gelecek olan enkazın nereye döküleceği’ oldu.
Birçok ilde sorun teşkil etti
On binlerce binanın yıkımı ve milyonlarca ton enkaz hafriyatının ortaya çıktığı 6 Şubat depremlerinde de bu sorun birçok ilin en büyük problemlerinden biri haline geldi. Öyle ki toplanıp uygun bir alana sevkiyatı yapılamayan enkazlar yüzünden çoğu noktaya ulaşılamadı. Depremin hemen sonrasında insan canını riske atabilecek bu durum depremden günler sonra da başka bir sorun oluşturdu. Dengesiz ve yanlış yerlere dökülen enkazın doğayı bozduğu, ekosisteme zarar verdiği ve hatta insanların da kullandığı içme sularını zehirleyebileceği anlaşıldı.
Enkaz diğer şehirlerden daha fazla olacak
Depremden etkilenen illerin hepsinden yüksek nüfusa ve daha fazla binaya sahip olan Antalya’da geçtiğimiz aylarda o illerde yaşanan, ‘enkazı kaldırma ve uygun yere dökme konusu’ potansiyel ciddi bir problem olarak göze çarpıyor. Zira nüfus fazlalığının yanı sıra iyiden iyiye artan şehir için nüfus yoğunluğu da belirli bir alanda oluşacak enkazın diğer şehirlerden daha fazla olabileceği anlamına geliyor.
Akıllarda soru işaretleri
Kentsel dönüşüm esnasında veya olası bir deprem anında Antalyalıların aklına şu sorular geliyor: ‘Tarihi, doğası ile turizmden milyarlarca dolar kazanan Antalya’nın enkazını boşaltabileceği bir alan var mı?’ ‘Dünya şehri olma yolunda ilerlemeye çalışan Antalya’nın yüz milyonlarca tona ulaşan enkazı nereye ve nasıl dökülecek?’ ‘Yer belli ise o alana dökülecek hafriyatın ekosistemi ve doğayı etkilemeyeceği biliniyor mu?’
Bu sorular Antalya’da yaşayan veya şehre gönül vermiş herkesin aklında büyük bir soru işareti olarak yer almaya devam ediyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: