Sonra mutfağa koşar, nedenini anlayamadığım her şeyi anneme sorardım. O niye idam edilmiş, öbürünü niye sokakta kurşunlayıp öldürmüşler? Polislerin insanlara işkence etme hakları var mı? Suikast ne demek? Sokağa çıkma yasağı ne demek? Sıkıyönetim ne demek? Ölürken insanın canı çok acır mı?
Annem bir çocuğun anlayabileceği kadar anlatmaya çalışır, sorularım derinleştikçe, “Bilmiyorum, önce ben öğreneyim sonra sana anlatayım” derdi. Akşam babamı daha banyoda ellerini yıkarken kıstırırdım, aynı sorularla…
Babam da sabırla cevap yetiştirmeye çalışır, ilk fırsatta da lafı karıştırır, konuyu değiştirirdi.
İkisine de sinir olurdum. Anne baba dediğin her sorunun cevabını bilmez mi?
Anne, baba şimdi anladım sizi!
Ben bugünleri kendime açıklayamıyorum ki, parmak kadar bir çocuğa açıklayayım.
Antalya’da Gezi olaylarına katılan 5 gence istenen hapis cezalarının sürelerine bakıyorum. Aklım almıyor. Seri katil olsalar, bu kadar bol keseden hapis cezası istenmez. Çivici katili bile şifa buldu diye salmış bir milletiz biz be!
Bir kırmızı fular, bir toplu ulaşım kartı, birkaç tişört delil!
Zaten BBC, CNN International ve El Cezire televizyonları da Gezi olaylarını dünyaya çarpıtarak yansıtmış.
Şaka değil, bu üç yayın kuruluşuyla ilgili görüş 5 genç için hazırlanan iddianamede yazıyor. Nasıl yani, bir şey anlamadınız mı?
Anlatabilmeyi isterdim ama ben de anlamadım.
***
CHP’liyken Ak Parti’ye geçen Ercan Merthatun ile MHP’liyken aynı partiye katılan Halil Karataş’ı da anlamadım. Hangi hakla oyunu kendilerine teslim eden insanlara bunu yapabiliyorlar diye değil; aklımızı, fikrimizi, zekamızı nasıl bu kadar küçümseyip o açıklamaları yapmaya cesaret ettiklerini anlayamadım.
Ak Parti, Büyükşehir Belediye Meclisi’nde havaya kalkacak parmak sayısını, muhalefetinkinden birkaç fazla yapana kadar, “En iyi hizmet nerede verilir” konusunda birden beyninde bir ampul yanacak olanlar, sizi de anlamayacağım. Şimdiden söyleyeyim.
Dönebilme yeteneği olanlarla yola çıkanlar ile dönebilme yeteneği olanlar ile yola devam edecek olanlar, sizi de anlamadım.
Bir belediye meclis üyesi adayını bile doğru dürüst okuyup oyumuzu kullanamazken, koskoca ülkeyi, 77 milyonu yönetecek doğru cumhurbaşkanını nasıl seçeceğimizi de anlayamıyorum.
***
Alakır Vadisi’nde yaşayan ve bizlere ‘Başka bir dünya’nın mümkün olduğunu anlatmaya çalışan Birhan ve Tuğba, sizi de anlamıyorum. Bir tutturmuşsunuz, doğayla uyumlu yaşamak… Neymiş, eğer üzerine 9- 10 HES yapılırsa Alakır Nehri’nin suyu boruların içine hapsedilirmiş, çevresindeki tüm canlıların en doğal hakları olan yaşam hakkı elinden alınırmış.
Birhan efendi, vahşi kapitalizmle bu kadar uğraşırsan 550 gün hapis cezasını da alırsın, HES yapan şirket de noter aracılığıyla ‘Dava açarak şirketi 20 bin lira zarara uğratmaktan’ söz eden ihtarname çeker. Bu parayı sizden talep edebileceğini ima eder. Dava açmak yasal hak mıdır?
Bana ne, biz anlamayız!
Yorumlar
Kalan Karakter: