Tanım, Antalya Ticaret Borsası Başkanı Ali Çandır’a ait. “Anadolu ayarlarına dönmek lazım” diyor. Çandır, yaptıkları iş her ne ise “İyi” yaptıklarını düşündüğüm için ilgiyle izlediğim üç insandan biridir. Antalya Ticaret Borsası beş yıldır, üretildiği veya yetiştirildiği yörenin adıyla anılan tarım ve gıda ürünleri, el sanatı ile sanayi ürünlerini ulusal ve küresel ölçekte tanıtmak amacıyla YÖREX Yöresel Ürünler Fuarı düzenler. Fuar renklidir, her beğeniye hitap eder.
***
Bu yılki fuarın farklı bir misyonu daha oldu. YÖREX’i gezen pek çok insanın dile getirdiği “Biz buyuz işte” cümlesine dayanarak söylüyorum bunu. Ali Çandır, yaptığımız röportajda cümleyi biraz daha açtı: “Türkiye’nin her tarafındaki çeşitli olumsuzluklara rağmen biz burada hep beraberiz. Birlikte yaşamayı bilen, birbirine saygılı, yardımlaşan, hoşgörülü… İşte bu Türkiye resmi. Anadolu ayarlarına dönmemiz gerektiğinin ispatı.”
Anadolu ayarları ne demektir, anladınız değil mi…
***
Ne iş yaparsa iyi yapanlardan biri de Kadir Dursun’dur bana göre. Antalya Piyano Festivali’nin organizatörü olarak tanıdım. Tanışıklığımızın boyutu selamlaşmalardan, nezaket cümlelerinden öte de değildir. Görevli olarak konserleri izlemeye gittiğimde bir yandan da onu izlerdim. Olumsuz hiçbir şey gelişmemesi için tetikte. Aynı zamanda her soruna pratik çözümler bulan, protokolü ağırlayan, gazetecilere kolaylık sağlamaya çalışan… Üniversite öğrencilerini müthiş kollardı. Gençler, salonda bir yerleri olacağını bilerek güvenle gelir, bir kenarda beklerdi. Salon dolu da olsa Kadir Dursun onları sahnenin kenarlarına, basamaklara oturtur, konseri izlemelerini sağlardı. Bir de klasik müziği kırsal kesimle buluşturma başarısı vardır ki, dağda köyde düzenlediği konserleri bilen bilir.
***
Kadir Dursun, yıllardır bir yandan da “dut” organize ediyor. Şaka yaptığımı ya da alaycı bir tutum takındığımı sanmayın. Doğup büyüdüğü Adıyaman’ın Tut ilçesinde yetiştirilen dutu Türkiye’nin ve dünyanın belleğine kaydetmeye çalışıyor. Bir yandan da hemşehrilerine üretim, satış, tanıtım bilgileri aktararak…Geçende aklı danışmak için aradım. Konu geldi duta. Tut’da bir dut bahçesi var. Ağaçlardan arta kalan alana çim ektirmiş. Bu yaz dut çalıştayı düzenleyecekmiş çimenlerin üzerinde. Belki “Anadolu ayarları” demiyor ama her yaptığı işte hep “ayar”lıyor.
* * *
Bir diğeri 26 yaşında bir köy öğretmeni. Elmalı’nın Bayralar köyünde müzik öğretmenliği yapan Emre Dayıoğlu’nu öğrencileri de, nineleri dedeleri de çok seviyor.
“Benim öğrencim saat 15.30’da okuldan çıkıp keçileri dağa otlatmaya götürüyor; bir kolej öğrencisi ise kontrbas dersi almaya gidiyorsa köy çocuğu aleyhine bir dengesizlik söz konusudur. Benim amacım ikisini birbirine yaklaştırmak” diyor.
Cumhuriyet kurulduğundan beri köy ile kentin bağlantısının çok fena koparıldığına inanıyor. Bir yandan köylülerle bağlama çalıp türkü söylerken bir yandan da onlara klasik müzik sevdirmeye çalışıyor. Köye senfoni orkestrası, bale, opera getirtiyor. Köylüye, “Bakın bu şarkılar da başka ülkelerdeki sizin, benim gibi insanları şarkıları, türküleri” diyor. Üstelik sanatçıları öyle tek başına da davet etmiyor; öğrencileri ile nine ve dedeler de çağrıya katılıyor.
***
Ne iş yaparsa iyi yapan bu insanlar, birbirini tanımıyor. Araçları farklı da olsa hedefleri aynı. Bizi son yıllarda ötekileştiren, birbirimizden uzaklaştıran, yalnızlaştıran, ürkekleştiren şeylerin bir şekilde üstesinden gelmek… Bunlar benim bildiklerim. Kim bilir daha nerelerde kimler, Anadolu ayarlarına dönmemiz için elinden gelenin en iyisini yapıyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: