Lise eğitiminden sonra Türkiye'de turizm ve otelcilik eğitimi olmaması nedeniyle İngiltere'ye giden, burada aldığı eğitimin yanı sıra çalışma imkanı da bulan Salih Çene, 40 yılı aşkın bir süredir turizme hizmet ediyor. İngiltere'den döndükten sonra Antalya turizminde pek çok ilkin gelişmesine katkı sunan Çene, aynı zamanda dünyanın en önemli turizm örgütlerinden biri olan Skal International'ın da Dünya Başkanlığı'nı yapıyor. Dünya üzerinde 87 ülkeden üyesi bulunan Skal International sayesinde Türkiye'yi dünyaya tanıtan Çene, pek çok önemli projenin de önderliğini yürütüyor. 1983 yılında Antalya gelmesiyle birlikte turizmde üst düzey yöneticilikler yapan Çene, bugünlerde Skal International Dünya Başkanlığı'nın yanında danışmanlık hizmeti de veriyor. Dünya Başkanlığı düzeyinde Türkiye'yi temsil eden ikinci isim olan Çene ile turizmin dünden bugüne gelişimi, geleceği ve beklentiler üzerine konuştuk.
Türkiye'ye 1983 yılında geldiniz. O zamanlardan bugüne Türkiye'de neler değişti?
Türkiye'de çok şey değişti. Birincisi Türkiye'nin o dönemlerde teknolojik anlamda hiçbir şeyi yoktu. İthalat filan da çok zordu. Yurtdışına çıkışlar dahi özel izinlerle yapılabiliyordu ancak. O dönemlerle Türkiye'nin bugün geldiği seviyeyi tüm sektörler açısından mukayese etmek zor. Antalya'ya geldiğim tarihlerde bu kadar sahilimiz var, ama bir Rodos kadar yatağımız yok diye şikâyet ediyorduk. Ki o zamanlar Rodos'un yatak kapasitesi 50 bindi. Bugün biz sadece Antalya'da 50o bin yatak kapasitesine sahibiz. 30 sene içerisinde Türkiye'nin nereden nerede geldiğini gösteren bir durumdur bu. Türkiye'de hiçbir sektör yok ki dünyada ilk 6 arasına girsin. Ama Türkiye uzun zamandır turizmde ilk 10'da yer alıyor. Özellikle turist girdisi bakımından.
O dönemlerde turizmi geliştirmek adına neler yaptınız?
O dönemlerde çok fazla deneyimli turizmci yoktu. Birçok şeyde başı çekmek durumunda kalanlardanım. Bazı şeylerde çok mücadele verdik. Özellikle Alanya'da pek çok konuda mücadele verdim. 1990'a kadar kışları İstanbul'a dönüyordum. O zamanlar kış turizmi yoktu. 1990 itibariyle kışları da Antalya'da geçirmeye başladık. Alanya'da tesisleşmeden ziyade turizmin ilerlemesiyle oraya göç eden insanlara konut temin etme anlamında ikincil konutlar maalesef çok plansız büyümeye başladı. Alanya önceden yüksek katlı evlerle dolu değildi. Ancak bir anda insanların konut ihtiyacını gidereceğiz diyerek, doğru dürüst bir nazım planı olmadığı için de belediyeler eliyle çarpık bir yapılaşma doğdu. O zamanki belediye başkanlarını çok ikaz ettik. Bunun acısını ileride yaşayacağız dedik. Ancak dinletemedik. Aynı şey Antalya merkezinde de oldu. Çarpık yapılaşma kentin siluetini bozdu. Turizm yatırımları da çok plansız ve düzensiz olarak yapıldı. Teşvikler vesaireler nedeniyle turizmci olmayan, başka sektörlerden rantı ön planda tutan insanlar işin içine girdiler. Sürekli olarak yatak kapasitelerini arttırdılar. Devlet de tesislerin büyümesini ve heybetli olmasını birçok tabiat tarumarına neden olmasına göz yumdu. Ama bunlara rağmen Antalya Türkiye'de ve dünyada önemli bir turizm markası olma unvanını kazanmış durumda.
Skal İnternational'dan bahsetmek gerekirse neler söyleyebilirsiniz?
Skal, çok farklı bir kuruluş. Bir kere dünyada en eski ve en büyük turizm örgütü. Ama en önemli farklılığı diğer hiçbir örgütte göremeyeceğiniz, turizmin tüm segmentlerini kendi bünyesinde toplayan bir örgüt. Bunların üst seviye yönetici ve yatırımcı bazındaki insanlarından oluşan bir kitle. Bugün 17 bin üyesi var. 1980'li yıllarda 25 binlere ulaşan üyesi vardı. Skal'ın temel kuruluş amacı, turizmin sosyal tarafını ortaya çıkarmak. Yani, turizmin insanlar, halklar, ülkeler arası dostluğu ve barışı getirici bir unsur taşıdığını vurgulayarak ve o dostluk üzerinden hareketle örgütlenen bir çalışma yapmak. Şimdi de amacımız o. Turizm dostluk ve barıştır diyoruz. Antalya bölgesini de analiz ettiğinizde turizm bu yoğunluğuyla müthiş bir etkileşim sağlamıştır. Antalya'nın 70'li veya 80'li yıllardaki insanıyla, bugünkü insan arasında büyük değişim olmuştur. Milyonlarca turistin de buraya gelip gittikten sonra Türk insanı hakkındaki tüm kanıları değişmiştir. İnsanların mutlu ve huzurlu bir yapıda yaşadığını görmüşlerdir. Bu sosyal etkileşim çok fazla gündeme gelmiyor. Ama turizme yönelen ülkelerin bu duruma önem vermesi gerekiyor. Devletlerarasında da önemli bir durum bu. İki ülke arasında dostlukların oluşmasında da turizmin ciddi etkisi oluyor. Bu özellikleri nedeniyle de Skal, uluslararası pek çok turizm örgütüyle ilişki içerisinde ve işbirliği yapıyor. Turizme global anlamda bakıyoruz ve global anlamda turizme nasıl katkı yaparız konusunda düşünüyoruz. Biz iş kuruluşu, siyasi kuruluş ya da dinsel bir kuruluş değiliz. Tamamen turizme global açıdan bakan ve turizmin insanlar arasındaki ilişkilerle gelişeceğine inanan bir yapıyız.
Skal International Dünya Başkanı seçildiniz. Seçilen ilk Türk başkan siz misiniz?
İlk Türk başkan ben değilim. Benden önce de bir hanım arkadaş, Hülya Aslantaş vardı. Güzel olan tarafı da bu. Üye olan 87 ülke arasında Türkiye zaman içerisinde önem vererek tüm ülkeler arasında 3'üncü ülke konumuna gelmiş durumda hem üye sayısı hem de etki bakımından. Türkiye, Skal tarihinde ilk defa 5 yıl içerisinde arka arkaya iki defa başkan çıkarmış ülke konumunda. Arka arkaya 5 yıl içerisinde ikinciyi hemen çıkarabilen ülke olmamış. Bununla birlikte Türkiye'nin Skal'da etkili olması, turizmcilerin bakış açısı bakımından bizim lehimize değişim getirdiği gibi, bizlerin onlardan üst mevkiye seçiliyor olmamız, onları yönetiyor olmamız onların Türk insanı hakkındaki bakış açısını değiştiriyor. Böylece ülkemize hizmet etmiş oluyoruz.
Skal olarak turizme hizmet amacıyla hangi projeler üzerinde çalışıyorsunuz?
En önemli projemiz bu sene benim başlattığım turizmde etik kodları belirlemek. Tüm turizmin alt sektörleri anlamında birbirleriyle ilişkilerini düzenleyen ve genel anlamda etiğini düzenleyen bir manzume çalışması yapıyoruz. Bu yönde de ekipleri oluşturduk ve ön çalışmalara başladık. Bunu tamamladığımız takdirde Skal'ın dünya turizmindeki yeri daha farklı bir noktaya taşınacak. Bu hazırladığımız manzume devletler nezdinde dahi bir yol gösterici olacak. Bununla birlikte dünya çapında turizm örgütleriyle işbirliği içerisindeyiz. Sempozyumlara katılıyoruz, Skal'ı anlatıyoruz. Çocuk işçiliğinden tutun, turizmde çocukların sömürülmesine karşı çeşitli çalışmalarımız var. Eko turizm, yani sürdürülebilir turizm anlamında projeler üretiyoruz. Her yıl bu konuda bize müracaat eden projeler arasında 1, 2 ve 3'üncüyü seçerek ödüllendiriyoruz. Skal'ın kendisi zaten bir proje. Özel yapısı itibariyle başlamış ve yürüyen bir proje.
Rusya'da yaşanan ekonomik sıkıntıların özellikle Antalya'yı olumsuz etkileyeceği yönündeki söylentiler oldukça arttı. Siz 40 yılı akın bir süredir turizmin içinde olan biri olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu şekilde zor başlayacak, zor olacak şeklindeki konuşmalar hemen her sezon açılışında oluyor. Böyle kötümser bir tarafımız var. Tabi ki tedbir almak gerekiyor. Tabi ki hepsinin bir olumsuz etkisi olma ihtimali var ama biz birden bire çok abartıyoruz ve tur operatörlerinin de bunu kullanmasına neden oluyoruz. Kendi arkadaşlarımızı paniğe sevk etmiş oluyoruz. Rusya için doğal pazar Türkiye ise bu tür bir krizde en son veya en az etkilenecek ülke neresi olmalıdır? Türkiye olmalıdır tabi. O zaman neden bu kadar korkuyoruz? Aksine tur operatörleri diğer destinasyonlara Rusya'dan koltuk sayısını düşürdüler ama Türkiye' için koltuk sayılarını değiştirmediler. Bundan otelcilerin ders çıkarması gerekiyor. Rusya konusunda belki şanslı bile olacağız. Çünkü Avrupa ülkelerinin ambargosu var. Bununla birlikte Rusya'nın zenginleri birkaç defa Türkiye'ye geldi daha sonradan da Amerika, Tayland gibi başka ülkelere gittiler. Şimdi bu kriz ortamında daha hesaplı davranmak isteyecekler ve bir süredir gelmedikleri Türkiye'ye gelecekler. Benim kanaatim bu yönde. Umulmadık yararlar da olabilir. Zenginler gelirse daha az turistten daha fazla para kazanılmasına neden olabilir.
Otellerde uygulanan her şey dahil sistem nedeniyle turistin otel dışına çıkmadığı söyleniyor. Durum gerçekten böyle mi?
Hayır, aksine tam tersi olduğunu düşünüyorum. Orada bambaşka bir durum var. Her şey dahil olana kadar özellikle yarım pansiyon dönemlerde genellikle son günlere kadar para harcanmamasından şikayet ediliyordu. Çünkü turist otele ne kadar para ödeyeceğini son günlere kadar bilemiyordu. Şimdi tam tersi. Otelle hiçbir ilişkileri yok. Her şeyi ödemiş şekilde geliyorlar. Dolayısıyla yanlarında getirdikleri paraların hepsini tamamen başka şeylere harcıyorlar. O parayı kimin aldığı önemli. O parayı otel almıyor, esnaf almıyor, e kim alıyor o zaman? Acente ve tur operatörleri. Bunun ayrımını iyi yapmak gerekiyor. Yani turistin sokaktaki esnafa gitmemesinin asıl nedeni bu. Her şey dâhil sistem değil. Her şey dahil sistem bugün Antalya'da bu seviyede turizm yapılabilmesinin nedenidir.
Türkiye'de, özellikle de Antalya'da farklı turizm kollarını geliştirmek adına neler yapılması gerekiyor?
Türkiye tatil ülkesi olarak bilinmeden önce yalnızca kültür turizmi yapılıyordu. Yoğun olarak Anadolu turları yapılıyordu. Anadolu'nun ücra köşelerine kadar gidilirdi. Terör olayları başladıktan sonra bu durum ciddi darbe yedi. Ama kültür turisti zaten o zamanlar lüks beklemiyordu. Tesisler kalitesizdi ama insanlar kalıyordu ve oradan oraya tüm Türkiye'yi dolaşıyorlardı. Şimdi azaldı. Bunda bölgenin koşulları etkili oldu. Ama Türkiye'nin çeşitlendireceği çok fazla turizm kolu var. Kayak, termal, golf gibi turizm kolları var. Kış turizmi yapılıyor artık ciddi şekilde. Kongre turizmi için de Antalya'da ciddi imkanlar oluşuyor. Acilen bir kongre merkezi yapılması gerektiğini defalarca söyledik, hala da bekliyoruz. Ama otellerdeki kongre imkanları da bunun yapılmasına olanak sağlıyor. Kongre turizmi için de tabi direk uçuşların yapılması gerekiyor. Kongreye giden insanlar genellikle uçak değiştirmeyi sevmez. O nedenle İstanbul şu anda dünyanın önemli kongre merkezlerinden biri. Ama Antalya da bunu sağlayabilecek konumda. Antalya'ya direk uçuşların artması şart.
Yorumlar
Kalan Karakter: