Depresyon artık günümüzün en büyük problemlerinden biri olarak görülüyor. Belki hayat şartları, belki yaşanan ani travmalar, belki de hayatın zorluklarına dayanıksız bir bünye çoğumuza kimi zaman istenmeyen dönemler yaşatıyor. Tıbbi destek, psikolojik yardım ve kendimize olan inançla bu zor dönemleri zor veya kolay bir şekilde atlatıyoruz. İlginç olansa bazı besin öğelerinin de bize bu konuda yardımcı olabileceği gerçeği!
Beynimiz, ihtiyacı olan bazı maddeleri yeteri kadar alamadığında işlevlerini tam anlamıyla yerine getiremeyeceğinden bu durum kendini hastalıklar şeklinde gösterebileceği gibi huzursuzluk, yorgunluk ve depresyon olmak üzere aşırı iştah veya iştahsızlık gibi çeşitli belirtilerle de gösterebilir. Şu durumda, mutluluk hissini sağlayan serotonin, noradrenalin gibi salgıların arttırılmasıyla, depresyon yanında istenmeyen bir durum olan iştahsızlık ya da aşırı iştah semptomlarının da düzelmesi sağlanabilir.
Dengeli bir ruh hali için gerekli olan dopamin, serotonin ve norepinefrin gibi çeşitli nörotransmitterlerin sentezi C vit, B6 vit, D vit, folik asit ve niasin gibi vitaminlerin varlığına ihtiyaç duyar. B kompleks vitaminleri de sinir sisteminin enerjisini sağlayan reaksiyonlarda koenzim görevi gördüğünden büyük önem taşır. Birçok depresyonlu hastada folik asit düzeyleri de düşük bulunmuştur. B12 vitamini yetersizliği olanlardaysa daha fazla depresyon riski saptanmıştır. Depresyonlu hastaların bir çoğunda B6 vitamininin de düşük olduğu görülmüştür. Oral kontraseptiflerin B6 vitamini tüketimini artırarak depresyona yol açması olasıdır. Noradrenalinin ham maddesi olan tirozin düzeyleri de doğum kontrolü hapı kullananlarda düşmektedir. Bu durum hap kullananlarda daha sık depresyon görülmesinin nedeni olabilir. B6 vitamini adet öncesi görülen depresyonu da hafifletebilir. Selenyum tedavisi alan hastalarda da depresyon semptomlarının düzeldiği belirtilmiştir. Depresyonu olan kişilerin önemli bir bölümünde çinko düzeyleri de düşük bulunmuştur. Demir ise, dopamin sentezi için gerekli olduğundan önemli bir yere sahiptir. Magnezyum yetersizliği depresyondan psikoza çeşitli psikatrik semptomlara neden olabilmektedir. Diyetle gereksinmelerin karşılanamadığı durumlarda vitamin-mineral desteklerine başvurarak bu eksikleri kapatabiliriz.
Güneşe maruz kalma derecesi ile serotonin düzeyleri arasında da pozitif bir ilişki saptanmıştır. Düşük D vitamini düzeyiyse kronik yorgunluğa ve depresyona yol açabilir. D vitamini böbreküstü bezlerinde tirozin hidroksilazı aktive ederek dopamin, norepinefrin ve epinefrin salgısını artırdığından eksikliği durumunda takviye edilerek özellikle kış aylarında görülen depresyon tedavisinde olumlu etkilere sahiptir. Ağır stresse, D vitamin ve kalsiyum ihtiyaçlarını artırır.
Depresyonlu kişilerde omega-3 yağ asitlerinin unsurları olan eikozopentoenoik asit ve dokozahekzoenoik asit düzeyleri de düşük bulunmuştur. Yapılan bir çalışmada manik-depresif hastalara yüksek doz omega-3 yağ asidi verildiğinde; depresyon skorları %48 oranında düşmüştür. Omega-3 yetersizliğinde beyin dokusundaki fosfatidilserin düzeyleri düştüğünden bu durum depresyona neden olabilir. Omega-3 yetersizliğinde serotonin ve dopamin gibi iki önemli nörotransmitterin düzeyleri düşer. Ayrıca gebelik sırasında da anneden fetüse aktif dokazohekzoenoik asit transferi olmaktadır. Bu durum annenin omega-3 depolarını ciddi olarak tüketmekte ve doğum sonu depresyona yol açabilmektedir. Buna bağlı olarak, Omega-3 ya da balık tüketiminin artması demans ve Alzheimer riskini de azaltmaktadır. Ayçiçek, mısır ve soya gibi omega- 6 yağ asitleri ve margarinlerin diyette fazlaca bulunmasysaı omega-3 ile omega-6 oranını bozacağından tavsiye edilmez.
Kefir de triptofan, magnezyum ve kalsiyum içeriğinin yüksek olmasına bağlı olarak depresyon tedavisinde yer alabilecek bir içecektir. Benzer özellikler yoğurtta da mevcuttur. Alkol ise, geçici olarak PGE1 düzeyini artırarak hafif depresyonları düzeltir. Alkol bitince düzeyler tekrar düşer ve tekrar depresyona girmeniz kaçınılmazdır.
Depresyon ve tiroid yetersizliği de bağlantılıdır. Depresyonlu şahıslarda glukoz tolerans bozukluğu da sıktır. Tip 2 diyabet durumunda bu nedenle depresyon ihtimali söz konusu olabilir. Bunun bir nedeni de insülinin magnezyumu hücre içine sokarak orada depolayamıyor oluşu olabilir. İnsülin direnci varsa magnezyumu depolayamazsınız ve depolayamadığınız magnezyumu idrarla atarsınız. Yetersiz magnezyumun depresyon oluşumunda etkili olduğu da bilinmektedir. Besin alerjileri de çeşitli mental bozukluklara ve depresyona yol açmaktadır. Tedavi edilmemiş ya da düzenli tedavi görmemiş çölyak hastalarında ishal, karın şişliği ve büyüme geriliğinin yanında depresyon ve içe kapanıklılık da çok yaygındır. Diyet tedavisini düzgün kullanan çölyak hastalarında ise depresyon hızla düzelir. Bir diğer nokta da tatlandırıcı kullanımıdır. Örneğin aspartam adlı tatlandırıcının %50’si fenilalanindir ve aşırı kullanımı triptofanın beyin hücresine geçişini azaltarak depresyona yol açabilir.
Bir çok vitamin ve mineral sağlığımız üzerinde gösterdikleri olumlu ve olumsuz etkileri psikolojimiz üzerinde de gösterebiliyor. Öyleyse, hem beden hem de ruh sağlığımız için yeterli ve dengeli beslenmek doğru bir davranış olacaktır.