HELAL kazanç maddi ve manevi gelişmenin esasıdır. Helal lokma ile beslenmeyen bir kişinin ne ibadetlerinden ne de muamelatından fayda umması mümkündür. İnanan için asıl olan helal kazanmak ve helal yolda harcayarak helal çerçevesinde yaşamaktır. Bu yüzden Müslüman için helal kazanç ve haram lokma duyarlılığı önem arz etmektedir.
Haram lokma gönle yorgunluk, ahirete taşınan ve orada hesabı verilecek ağır bir yük ve utanç sebebidir. Haram lokma yiyen, kendini helak etmiş gibi olur. Çünkü haram, insanın helakine ve ahirette azabına sebep olur. İslam bir hassasiyetler disiplinidir. Bu hassasiyet insanın ağzından giren lokmalarla yine oradan çıkan sözlerin Allah ve Rasulü'nün istediği istikamette olmasına özen göstermesine vesile olunca buna "vera" denir. Boğazdan geçen lokmanın helal olması çok önemlidir. Allah'ın belirlediği sınırlar söz konusu olduğunda, hassasiyetleri harekete geçmeyen insan, ciddi bir kalbi aşınma içine sürüklenmiş demektir. Helal lokmayla beslenen vücuttan meşru davranışlar sadır olur. Halk arasındaki "yılan çıktığı deliğe girer" sözü bu manayadır. Lokma vardır, kalbi nurlandırır, lokma vardır onu karanlığa boğar. Yine lokma vardır, insanı dünya ile meşgul eder, lokma vardır insanı hakikat alemiyle meşgul eder. Haram yemek, insanı süfli arzularla meşgul ederek gaflete duçar eder ve kalbi manevi açıdan öldürür. Boğazdan geçen lokma helal olmadan, haramla beslenen vücut eritilmeden dualar makbul olmaz. Tövbe için yapılan samimi niyazların kabulü helal lokmaya bağlıdır. Bir lokmadan haset, hile, cehalet ve gaflet meydana geliyorsa bilmek gerek ki o lokma en azından şüphelidir. Helal lokma Allah'a ibadet, yaratıklara hizmet ve ahireti kazanma arzusu doğurur. İyi niyeti ve gayreti besleyen helal lokmadır. İnsan aldığı irade eğitimi ile bu zaafını dizginlemesini bilmeli ve herkesin güvenini kazanmalıdır. İnsanın helal kazanç ve kul hakkı konusunda titizliğinin sınanacağı en önemli nokta menfaat ve çıkar ilişkileridir.
Günümüzde köşe dönmekten başka bir düşüncesi olmayan ve haram-helal demeden yiyen kimseleri gördükçe insan: "Yoksa hadisin hükmünün zahir olduğu zaman bu zaman mı?" diye sormadan edemiyor. İnsanın olduğu yerde haram ve günah bulunabilir. Günah ve kusurdan tamamıyla arınmış insan bulmak zordur, ama günaha çıkış kapısı, perişanlığına mazeret ve haksızlığa meşruiyet arayarak halinden memnun bir görüntü vermek herhalde uygun olmaz. Bu yüzden Müslümanın önceliklerini yeniden gözden geçirmesi gerekir. O öncelikler iman, ahlak, ibadet ve muamelat sırasına göredir. Küçülen bir köy hâline gelen dünyamızda iletişim araçları, medya, bilgisayar ve internetle yeni nesillere bu öncelikleri kendi değerlerimizden örneklerle en iyi biçimde aktarmalıyız.